Korkma korktukça sıra sana gelecek
Ne çok fobisi var insanların... Kimi börtü böcekten, kimisi hayal ürünlerinden, kimi insanlardan, kimi ölülerden, yüksekten, kavgadan, depremden, savaştan, aldatılmaktan, hastalıklardan, ölümden ve benim gibi yalnızlıktan... Bir sürü korku taşıyoruz biz insan evlatları ama hepimizin öncelikle ilk sıraları teşkil eden ya da çok ağır basan bir gözde korkusu var. Ben yalnız kalmaktan korkuyorum mesela. Hem de o kadar çok korkuyorum ki hiç boş bir eve tek başıma girmedim, hiç yalnız kalmadım. Öyle abartılı hikayelerim var ki bu konuda... İşte bir tanesi: Ulus'ta yeni bir siteye taşınmıştım. Eve de yatılı kadın almıştım. Sabah Çağrı (kızım) okula, evde çalışan kadın da huyumu suyumu bilmediği için markete alışverişe gitmiş. Ben uyanıp evde yalnız olduğumu hissettiğim an, kendimi cama atıp, ayaklarımı sarkıtıp, ilk gördüğüm insana ''Ne olur gelir misiniz?'' diye seslendim. Kucağında çocuk olan bir kadındı... Hakkımda ne düşündüğünü bilmiyorum. Bana dehşetle baktı ama gelmiyor da... Kadına nasıl yalvarıyorum ama; ağlamaya başladım. Kadın acıyıp geldi. Türkçe bilmiyormuş. Evlerde çalışan yabancı kadınlar var ya, onlardan biriymiş meğerse... Neyse kadıncağız çocuk bekler gibi beni bekledi, sonra beni teslim edip gitti. Bu olaydan sonra ciddi ciddi bu korkuyu alt etmeyi planladım. Ama hayatta hiçbir şey planladığınız gibi olmuyor ki! Hani hepimizin büyük bir hayali vardır... Benimki kocaman bir arsa üzerine bir sürü ev yapmak ve en sevdiğim insanları toplayıp yanyana oturtmak... Böylece hiç yalnız kalmamak... Hadi ben benimkine çözüm buldum da, diğer korkaklar ne yapacak! Mesela bir arkadaşım arabaya binmekten çok korkar. Binmek zorunda kaldığı zaman da, 20 km'den fazla hız yapılamaz! Kazara, onunla aynı arabaya bindiğinizde, sıkıntıdan inip yürümeyi tercih edersiniz. TEM yolunda 15-20 km. hızla giderken arkamızdan 100 km. hızla gelen uykulu bir otobüs şoförü üzerimize çıktı. Kazada bir tek korkan arkadaşımın boynu kırıldı; aylarca hastanede yattı. Bir başka arkadaşım aldatılma fobisiyle yaşıyordu. Ciddi bir paranoyak! İşe gider gibi yapıp evde saklanmaları, her gün hırsız gibi cepleri telefonları karıştırmaları, üşenmeyip PTT'den listeler isteyip numaraları kontrol etmeleri, kocasının iş yerindeki bütün kadın kısmısını takipleri, iş için gittiği şehir dışındaki otellerin kat görevlilerini önceden organize edip haber almaya çalışmaları... İnanın bizim ülkedeki dedektiflik mesleği onun sayesinde başladı! Aklı sıra o, bütün önlemlerini almaktaydı. Peki ne mi oldu? Kocası onu kızkardeşiyle aldattı! İlk zamanlar bana çok kızıyordu; "adamı amma sıktın, çaresizlikten ne b.k yediğini bilemedi" dedim diye şimdi kendisiyle dalga geçiyor. Sizin de çevrenizde mutlaka böyle şaka gibi ya da kabus gibi olaylar vardır. Mutlaka en çok kim korkarsa köpekten, ısırılan o olur! Kim hastalıktan korkarsa, dikkat edin yataktan kalkamaz! Geçen gün bir arkadaşımın ablasıyla tanıştım. Bir derneğe üye yanılmıyorsam. Derneğin adı 'Sevgi Birliği...' Öyle tatlı ve güzel bir sohbeti var ki, insan gibi, insana en yakın örnekti bence. Bütün bu yazdıklarımı da onunla olan sohbetimi düşündüğümde hatırladım. İnsanlardaki enerji diye bahsettiğimiz şeyler, şans-şansızlık diye adlandırdığımız güçler tamamen bizim elimizdeymiş. Ben az çok bunu hep hissediyordum. Çoğu zaman da bütün bilinçsizliğime rağmen çok da mucizevi şeyler başarmışımdır, inanın. Yani düşünce gücü sayesinde bir sürü iyi ya da kötü şeyi kendimize çekebilip uzaklaştırabiliyoruz; iyiyi de kötüyü de... Ben bu sohbetten sonra zaten çok inandığım bu düşüncenin pratiklerini yapmaya başladım. İlk hedefim ülkemizi Avrupa Birliği'ne sokmak! Mesela bakın seyredin, nasıl başaracağım! Kendim için de, o başta bahsettiğim ev hedefim... Ha bir de, hep bir okul yaptırmak hayalim vardır. Yalnız şöyle de bir korkum var; ben o kadar çalışıp helak edeyim kendimi... Deliler gibi enerjimi harcayayım; sonra siz kalkıp hükümete mal edin! Yemezler! Baştan anlaşalım; teşekkürlerinizi e-mail adresime rica edicem... Hoşçakalın, şanslı kalın...
|