Türkiye gibi gelişmekte olan piyasalar için zor bir dönem başlıyor. Gördüğümüz kadarıyla hükümetin en azından bazı üyeleri de bu durumun farkında. Dün CNBC-E'de Murat Akgün'ün sorularını yanıtlayan Devlet Bakanı Ali Babacan "Artık eskiye göre daha zor bir atmosfere giriyoruz" dedi ve gelecek iki yılın geçmiş iki yıldan farklı olacağının altını çizdi. Ali Babacan gibilerini böyle düşünmeye iten şey uluslararası ekonomik konjonktürde son zamanlarda meydana gelen ve çok kısa bir sürede ortadan kalkması mümkün olmayan olumsuz gelişmeler. Son iki yılda dünya ekonomileri genellikle düşük faizlerin ve nispeten düşük ve istikrarlı petrol fiyatlarının etkisindeydi. Bu olumlu ortamın etkisiyle, özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomiler uluslararası sermaye hareketlerinden paylarını aldılar ve düşük finansman ve enerji maliyetlerinin de yardımıyla enflasyonla mücadelede ciddi başarılar elde ettiler. Gelecek iki yıl Görünen o ki, gelecek iki yıl geçmiş iki yıldan bu anlamda oldukça farklı olacak. Babacan'ın son iki gündür altını çizdiği bu gerçek Türkiye'nin daha dikkatli davranmasını gerektiriyor. ABD Merkez Bankası faiz artırımı havasına girdi ve bu havanın en azından bir-iki yıllık dönem boyunca süreceği tahmin ediliyor. Bu gelişme dünya genelinde "yükselen faizler" döneminin başlamasına yol açacaktır. Yüksek faizlerin doğal sonucu olarak uluslararası piyasalarda borçlanma maliyetlerinin artması ve Türkiye gibi büyümek için dış kaynağa bağlı olan ülkelerin finansman maliyetlerinin göreli olarak artması kaçınılmaz. Öte yandan son iki yılda nispeten istikrarlı bir görünüm veren petrol fiyatlarının son 21 yılın en yüksek düzeyini görmesi yeni bir dönemi başlattı. Fiyatlar kısa bir süre içinde eski düşük seviyelerine döner mi? Bu sorunun cevabını vermek kolay değil ama fiyatların bundan sonra daha dalgalı bir seyir izleyeceğini öngörebiliriz. Çünkü fiyat hareketlerinde payı olan politik gelişmelerin görünür bir gelecekte istikrara kavuşması olası değil. Hazırlıklı girilmeli Türkiye'nin bu zor döneme hazırlıklı girmesi gerekiyor. Bu tabloya bakarak "Türkiye ekonomisi bundan sonra kötüye gider" demek doğru olmaz. Bizim kontrolümüzde olmayan olumsuzluklara rağmen, eğer politikalar bu zorluklara göre dizayn edilirse ekonomik dengelerdeki düzelme devam eder. Ancak bazı politikalarda ısrar etmek gerekiyor. Bunların başında da mali disiplin geliyor. Başbakan Erdoğan'ın İzmir İktisat Kongresinde faiz dışı fazlanın daha da düşürülebileceği anlamı çıkarılan sözlerine karşın geçen hafta Maliye Bakanı Unakıtan'ın ve dün Babacan'ın yüksek faiz dışı fazla verilmesinin önemini vurgulamaları bu çerçevede olumlu gelişmeler. Özellikle DPT ve Maliye'nin yüzde 4 dolayında bir faiz dışı fazla istediği, Hazinenin ise yüzde 5'te ısrar ettiği yolundaki söylentilerin dün Babacan tarafından yalanlanması umut verdi. Şimdi iş, iki yetkili ağız tarafından açıklanan bu niyeti halen üzerinde çalışılan ekonomik programa yansıtmaya kaldı. Bakalım hükümet bu politik cesareti gösterecek mi?