Mustafa Koç, siyasi istikrarı en büyük kazanç, IMF'i piyasaların sigortası olarak görüyor ve adaylıkla birlikte başlayacak zorlu ekonomik pazarlıklarda IMF'nin yararı olacağını söylüyor.
KoçHolding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç, bir süredir Anadolu'yu geziyor. Nabız tutuyor. Bu ziyaretlerden yansıyan izlenimlerin, Ankara'nın gündemiyle de yakın ilişkisi dikkati çekiyor. Hükümetin, sosyal içerikli olacağını savunduğu yeni ekonomik programın en kritik bölümünü işsizlikle mücadele, büyümenin tabana yayılması oluşturuyor. İşte bu noktada, Koç Grubu'nun ulusal ve uluslararası birikimine bir pencere açmak gerekiyor. Özel görüşme fırsatı bulduğumuz Koç, siyasi istikrarı en büyük kazanç, IMF'yi piyasaların sigortası olarak gördüğünü söyledi ve bir de uyarıda bulundu: "Disiplini gevşetmek ekonominin hassas dengelerini bir anda altüst edebilir!"
CANLANMA VAR AMA... Koç, "Türkiye'de bir ekonomik canlılık var. Bunu rakamlar da doğruluyor. Tüketiciye en yakın grup olarak topluluğumuzun Anadolu'daki satış performansı da aynı yönde canlanmaya işaret ediyor" dedikten sonra şu gerçeğin altını çizdi: "Ağır bir krizden çıktık. Bir süre öncesine kadar Türkiye, kaygan zeminde problemlerini çözmeye çalışıyordu. Böyle ortamlarda tüketici para harcamak yerine bekle-gör moduna geçer. Parasını yastık altında veya bankada tutmayı yeğler. 2003'te ertelenmiş talep su üstüne çıktı. Ancak Anadolu gezilerimde, ekonomik iyileşmenin toplumun tüm katmanlarına henüz tam olarak yansımadığını gördüm!"
İŞSİZLİK AÇMAZI Yerel sanayicilerin ve halkın taleplerinde ön plana çıkan konulara gelince... Mustafa Bey'in iki net saptaması var: "Birinci sırada işsizlikten şikayet ediliyor. İkinci sırada yatırım talep ediliyor. Kuşkusuz bu iki konu birbirleriyle bağlantılı. Her ilimize, sadece işsizliği azaltmak için yatırım yapmak maalesef mümkün değil. Yatırımın ekonomik fizibilitesi ve sürdürülebilir karlılığı olmalı. Yine de her şeyi Ankara'dan bekleyen yaklaşım kırılmaya başlıyor."
YAMAN ÇELİŞKİ Bugün her eğitim düzeyinden, her sosyal çevreden Türk vatandaşı şu soruyu soruyor: "Ekonomide işler iyiye gidiyor ama bu durum gündelik hayata nasıl yansıyor?" Aynı soruya yanıt arayan Mustafa Koç'un yaklaşımı şöyle:
IMF AB İÇİN DE GEREKLİ "Üretim artışı işsizlik sorununa çözüm biçiminde yansımıyor. Bunun kısa vadede mucizevi bir çözümü yok. Çözüm, sürdürülebilir büyüme çizgisinden geçiyor. Türkiye'nin istihdam sorununu çözmesinin anahtarı sermayedir. Yerli-yabancı ayrımı yapmadan sermayeyi özendirici yatırım ortamı sağlamalıyız. Bu gerçekleşirse istihdam sorunu kalıcı bir şekilde çözülebilir." "IMF halen Türk ekonomisinin dünya piyasalarındaki sigortasıdır" görüşünü dile getiren Koç, konunun bir başka boyutuna daha işaret etti: "IMF ile yola devam etmeliyiz. IMF ile birlikte gittiğimiz yol ekonominin beklenmedik dış etkiler karşısındaki kırılganlığını azaltmakta. İç ve dış piyasalarda kabul gören borçların sürdürülebilirliği konusundaki endişeleri giderecek bir program, ivedilikle açıklanmalı. Eğer Aralık ayında Avrupa Birliği'nden Türkiye ile müzakerelere başlama kararı çıkarsa, Maastricht kriterlerine dayalı zorlu bir ekonomik müzakere süreci başlayacak. IMF bu açıdan da önem taşıyor." "Yatırımcı olarak, bürokrasiden şikayetçi misiniz?" sorumuza Koç'tan aldığımız yanıt da ilginçti: "Bürokrasi sözcüğü, olumsuz bir sıfat haline geldi. Bu durumdan rahatsızlık duyuyorum. Bürokrasi esas olarak her yerde vardır ve ülkenin gelişmesinde önemli rol oynar. 80 yıllık cumhuriyet tarihinde en küçük memurundan en tepe yöneticisine kadar kamu yönetiminin ülkemizin gelişimine ciddi katkıları olmuştur. Formaliteler açısından bakarsak ülkemizde bir zihniyet sorunu var. Kamu yöneticilerimiz, özellikle yabancı sermayeye zaman zaman şüphe ile bakabiliyor. Bu bakış, sermayenin toplum çıkarlarına ters davranacağı varsayımından yola çıkıyor. En büyük hata da bu."
PEKİ YA GELECEK? Olaya, "Fırsatlar ve riskler" açısından bakan Mustafa Koç ne görüyor? "Türk özel sektörü yaşanan krizlerden verimlilik ve planlama anlamında ciddi dersler çıkardı. Bunun en somut göstergesi, dalgalı döviz kuru ortamında rekor kıran ihracat. Türkiye açısından en büyük fırsat ise siyasi istikrar. Bu istikrar her alanda olduğu gibi ekonomide de olumlu sonuçlar veriyor. Ancak ekonomi henüz düze çıkmış değil. Rehavete kapılmadan aynı disiplinle çalışmaya devam etmek gerek. Faiz dışı fazla hedefinden sapmak, kamu mali disiplini gevşetmek, ekonominin hassas dengelerini bir anda altüst edebilir. En büyük risk budur. Dikkat edilmesi gereken bir başka nokta da giderek artma eğilimi gösteren cari açık."