kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Bilgi ve Yaşam
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
    Kampüs
Bizimcity
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Savas Ay @ SABAH
Tel:
0212 354 40 22
Fax:
0212 274 83 81
 

Ah o Beyrut günleri...

Yan sütunda yazan Nebil Özgentürk kardeşim birkaç gündür Beyrut'la ilgili yazıyor. Benim de anılarım depreşti onun yazdıklarını okuyunca. Şimdi biraz da ben size Beyrut'ta gördüklerimden ve oradaki anılarımdan bahsedeyim. Hadi okuyun...
Ölüm tarlası Beyrut
Çelik kasasında 32 Filistinli mülteciyi taşıyan damperli kamyon Ayn- El Rimmana Mahallesi'nin girişinde durduruldu. Ellerinde hafif makinelitüfekler taşıyan 10 kadar genç Falanjist milis, her günkü arama yerinin daha gerisinde bulunduklarından bu durum garibine gitti kamyondakilerin.
Milislerden en uzun boylu olanı şoförün bulunduğu kapıya gelip; "İn aşağı" dedi. Sonra daha yüksek sesle bağırarak; "Sizler... Hey, siz yukarıdakiler, siz de atlayın bakayım yere." Çoğu, gün boyu inşaatlarda çalışıp, yorgunluktan bitap düşmüş Filistinliler üç küçük çocuk ve iki kadını yukarıda bırakıp tek tek atladılar aşağıya. "Herhalde bir ihbar var" diye düşünmüş olmalıydılar. Falanjist milis üçüncü kez ve daha güçlü biçimde bağırıyordu şimdi. "Hepiniz dedim, anlamadınız mı? Kadın ve çocuklar insin." Kadınlar şaşkınlık içinde birbirlerine bakarak, çaresizce inmeye hazırlandı. Önce üç çocuk kollarından tutulup yerde duran erkeklere uzatıldı. Sonra iki kadın çevik hareketlerle atladı aşağı. Son kadının eteği kamyon kasasının kenarına takılmıştı.
Alnının ortasından vuruldu
Kadın eteğini kurtarmak için çekiştirirken milislerden biri hızla yukarı tırmandı ve kadının beline savurduğu tekmeyle onu aşağı yuvarladı. Genç Filistinli erkekler milisin elindeki silahı unutmuşlardı öfkelerinden, küfrederek üzerine doğru atağa kalktılar. İşte o anda kendisine en yakın olanını alnının tam ortasından vurdu kamyondaki milis. Başı paramparça, birkaç metre uzağa savruldu genç Filistinli'nin cansız bedeni.
Ardından yeri göğü inleten ve bir dakika kadar süren bir mermi yağmuru. Şimdi yerde tam 32 ceset yatıyor. Hepsi kanlar içinde, paramparça, suçsuz 32 sivil günahsız Filistinli'nin cesedi. Çocuklar ve kadınlar da bu katliamdan paylarına düşeni almışlardı.
Sonun başlangıçı Beyrut
13 Nisan 1975 günü Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta meydana gelen bu olay sonun başlangıcıydı işte. O güne dek Ortadoğu'nun Paris'i adını alan, zenginlik, sefahat, lüks ve ihtişamın simgesi olmuş Beyrut'un bu pırıltısını tüketecek sonun başlangıcı. İktidarı elinde bulundurulan Hıristiyan azınlık; "Filistinliler silahlanıyor, başımıza felaket açacaklar" diyerek ortaya çıkmışlar ve güneşli bir nisan günü onları yok etmeye, kamyon kasasındaki günahsız Filistinliler'den başlamışlardı.
İkinci sınıf yurttaşlar
Bu katliam Lübnan'da çoğunluğu ellerinde tuttukları halde daima ikinci sınıf yurttaş muamelesi görmüş Müslümanlar'ı, başta Filistinliler olmak üzere Dürziler'i, Türkler'i, Kürtler'i anında yanıt vermeye zorlamıştı. Aynı günün akşamı Hıristiyan bölgelerine karşı açılan top ateşiyle başlayan iç savaş günümüze kadar akacak binlerce insanın kanının, sönecek ocakların, yıkıntıların, haberlerin, on binlerce yaralı, sakat, yitik insanın felaket habercisine dönüşecekti.
Neden ölüm tarlası?
Beyrut bir ölüm tarlası adeta. Neden mi? Bir düşünün öyleyse. Bir tarla getirin gözünüzün önüne. Toprağı insan kanıyla sulanan. Traktör, karasaban, çapa yerine Kalaşnikoflar, Katyuşa füzeleri, RPC roketatarlarıyla sürülen, tohum yerine barut, bomba, mermi ekilen ve hasat yerine paramparça bedenlerin, umutsuzluğun, acının, gözyaşının derlediği bir tarla. İşte bu tarlanın, bu ölüm tarlasının adı Beyrut...
Peki kim sürer bu ölüm tarlasını? Kimdir bu eli kanlı, yüreği kara çiftçi ya da çiftçiler? Kim olcak? Süperler, kasalarını dökülen her damla kanla biraz daha dolduran ölüm tacirleri, uluslararası silah tüccarı tabii.
Beyrut'tayım
Kasım 1986. Beyrut'tayım. Müslümanlar'ın yaşadığı Batı ile Hıristiyan halkın yaşadığı Doğu Beyrut'u ayıran Yeşil Hat üzerinde günlerdir dolaşıyor, fotoğraflar çekiyor, notlar tutuyorum. Şiiler, Filistinliler, Türkler, milisler, askerler, polisler, sivillerle görüşüyorum. Günlerdir EMEL adlı Şii örgütün ağır top atışları altında yaşam mücadelesi veren Filistin mülteci kaplarındayım ilk önce.
Filistin kamplarında
Beyrut'un batı kesiminde 3 büyük Filistin mülteci kampı var. Sabra, Şatila ve Burç El Barajne. Yaklaşık 25 bin Filistinli'nin yaşadığı bu kamplar labirent örneği iç içe geçmiş dar sokaklardan, çamurlu, tozlu yolların çevresinde yıkık dökük de olsa hâlâ içinde insanları barındırabilen harabe binalardan oluşuyor. Sabra sokaklarında dolaşırken rastladığım bir ailenin reisi şöyle anlatıyor kamplardaki yaşamı: "1982 yılında liderimiz Yaser Arafat genç gerillalarımızla birlikte Beyrut'tan ayrılmak zorunda bırakıldı. Gemilere binip, gitti yiğitlerimiz. Daha fazla kan dökülmesin, küçücük bebelerin, gelinlik kızların ve binlerce masum Filistinli'nin kanı daha fazla akmasın diye gittiler. Elbet geri dönecekler bir gün. Onların gidişinden sonra geride biz kocamışlar, tüyü bitmemiş çocuklar, kadınlar, sakatlar kaldık. Yıkılan evlerimizi onarmaya, yaşamımızı güç koşullara karşın sürdürmeye çalışıyoruz. Ama vatanlarını özleyen bazı gençlerin geri dönmesini fırsat bilenler tekrar ölüm kusuyorlar üzerimize. Gece gündüz demeden ağır silahlarla dövüyorlar kaplarımızı, her gün pek çok şehit veriyoruz."
Bir Filistin okulu
Bu kan denizi içinde bile Filistinliler'in tek düşüncesi "yarınlar." Çünkü yarınlarından umutlu hepsi. On yıllardır süren göçerliğin, atılmış itilmişliğin, ölümlerin, acıların hakkından ancak iyi yetişmiş genç kuşaklar gelecek. İyi birer savaşçı olmanın yanı sıra iyi birer beyin olmanın, kadrolar oluşturmanın bilincinde Filistin halkı. İşte kampın iç kısımlarında bir okul. Nasılsa sağlam kalabilmiş iki katlı bir apartmanın girişine dizilmiş sıralara oturan 30 kadar Filistinli çocuk. Her biri cin gibi bakan gözlerle öğretmenlerinin ağzından dökülen her sözü adeta sömürürcesine yerleştiriyorlar beyinlerine. Çoğu konuşmalarımızda; bana okuldan çıkıp nöbet yerlerine gideceklerini belirtiyorlar.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Ah o Beyrut günleri...   / 17-05-2004
 Kapkaç her yerde aynı dert   / 16-05-2004
 Ulaştırma Bakanı çalışkan adam...   / 15-05-2004
 Hiç kimse kendi dirseğini yalayamaz!..   / 14-05-2004
 Süleyman Çakır beni aradı!..   / 13-05-2004
 'Bambaşka biri' olma   / 12-05-2004
 Ahmet Çakar'ın dönüşü ve Fenerbahçe   / 11-05-2004
 Hava şehitlerini anmaya beş kala!..   / 10-05-2004
 Anamızın yüzünü unutmak mümkün mü?...   / 09-05-2004
 Can sıkan günlerde ilaç tadı tavsiyeler   / 08-05-2004
ERGUN BABAHAN
Amerikan seçiminin önemi
NEW YORK
Amerika'da...
ERDAL ŞAFAK
Yapıyorlar, korkuyorlar
Aklımızdan ve gündemimizden hiç...
AHMET HAKAN COŞKUN
Peki seni kim içine sindirecek?
Bilmiyorum sizde de...
MANSUR FORUTAN
İnsafsızlık kimi zaman iyidir!
Yaşam şartları mı bizi...
MEHMET BARLAS
Gazeteci gazeteciliğini, politikacı politikacılığını...
ÖMER LÜTFİ METE
19 Mayıs'ın gölgesinde
Önceki hafta sonu, 'Gençlik...
REFİK DURBAŞ
Büyük Ortadoğu projesi
Son zamanlarda, Türkiye'de de...
SAVAŞ AY
Büyüsü bozulmuş hayata tutunma klavuzu
Dillere...
HINCAL ULUÇ
Kıbrıs'ta kâbus saatleri..
Kıbrıs gezim aslında hiç de...
Para lafı etmem
Para lafı etmem
Para sorunumuz yok. Ama 'Şu kadar param var' diye çıkmayı etik...
Önce Alex
Önce Alex
Öncelikle Brezilyalı yıldız alınacak. Onun ardından sıra defansın...
6 saatlik jet ziyaret
6 saatlik jet ziyaret
İngiltere Başbakanı Tony Blair, kısa Ankara ziyaretinde, Kıbrıs ve AB...
Rektörler marş söyleyerek yürüdü, trafik alt üst oldu
Rektörler marş söyleyerek yürüdü, trafik alt üst oldu
Marmara Bölgesi'ndeki 25 üniversitenin rektörü ve öğretim...
İmajı mutluluk sonu bataklık
İmajı mutluluk sonu bataklık
Türkiye'de yakalanan eroin ve esrar miktarı aynı kalırken, sentetik...
Hükümet konseyi başkanı öldürüldü
Hükümet konseyi başkanı öldürüldü
Irak Geçici Hükümet Konseyi Başkanı Abdül Zahra Osman, bombalı...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Bilgi ve Yaşam | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.