' 1996'da ABD pazarına kendi markalarıyla girdiklerinde, "Çok oluyoruz" diyerek işin zorluğunu vurgulamışlardı. Aradan 8 yıl geçti, Mavi şimdi Japonya ve Hindistan'a hazırlanıyor.
1970'lerde Sait Akarlılar tarafından kurulan Erak Giyim, Türkiye'deki patlamayı 1991 yılında yaratılan Mavi markasıyla yaşadı. Aradan 5 yıl geçtiğinde, ABD'de yüksek lisans eğitimi gören oğul Ersin Akarlılar, "Bu ülkede yaşamaya devam etmeliyim" kararını verdi. Bu karar, artık Türkiye'de olgunluğa ulaşan, ancak adımlarını temkinli atan Mavi'yi, New York sokaklarına sürükledi. Oğul Ersin düğmeye bastı, Mavi Amerikalı oldu. Yıllarca Amerikan blucin'ini kendi kafasında kral ilan eden Türk tüketicisi de, kendi ülkesinin markası Mavi'nin, jean'in anavatanında yine aynı markayla satılacak olmasını heyecan ve tereddütle karşıladı. Mavi, ABD serüvenini "Çok oluyoruz" sloganıyla Türkiye'de duyurduğunda, itiraf etmek lazım, kimse bu kadar "Çok olacaklarını" tahmin etmemişti. Bugün ABD'de 1500'ü aşkın noktada kendi markasıyla satılan, 6 tane kendi mağazası olan Mavi'nin olgunlaştığını düşünen oğul Ersin Akarlılar, ABD operasyonunun başına Calvin Klein'den bir yöneticiyi transfer ederek, işleri biraz hafifletti. Bunu yaparken amacı, aynı zamanda yönettiği Avrupa ve Avustralya ile daha çok ilgilenmek kadar, yeni pazarlar bulmaktı. 35 yaşın gençliğini, işindeki deneyimle birleştirerek, başka nerelerde "Çok olacağını" araştırmaya başladı. Ve karşısına, henüz hiç girmedikleri dev bir pazar çıktı: Japonya ve Hindistan.
* ABD'de Türk markasıyla jean satmak o tarihlerde bir çılgınlık gibi görüldü sanki. Sizin fikriniz miydi? Okul bittikten sonra ABD'de yaşamak için bir şey yapmak gerekiyordu. Bu da yapabileceğim en iyi işti. Zaten bizim o sırada bu adımı atmaya imkan verecek bir yapımız oluşmaya başlamıştı, belki 1-2 yıl önceydi bile. Ama bu işin tam hazırlığı olmuyor. Şöyle bir örnek vereyim, insanlar hiçbir zaman anne baba olmaya tam olarak hazır olmuyor belki ama çocuk sahibi oluyorlar. Yani biz 90'larda oturup da bu markayı Türkiye'de birinci hale getirip sonra ABD'de şirket kuralım diye konuşmadık. ABD'deki boşluğu değil çünkü boşluk yok- ama potansiyeli gördük. Belki şöyle tanımlanabilir, kontrollü çılgınlık denebilir.
* Bütün yurtdışı operasyonu sizin sorumluluğunuzda mı? Önce sadece New York ile ilgileniyordum. Sonra Kanada oldu, sonra Avrupa eklendi. ABD, Avrupa ve Avustralya. Bizim ana merkezlerimiz bunlar. Dünya blucin tüketiminin yüzde 75'ini temsil eden bir hacim bu üç bölge. Bunun dışındaki büyük hacim de Japonya'dır. Çin, giymeye başladığında çok iyi pazar olacak. Japonya'da ortaklık için görüştüğümüz birkaç şirket var. Hindistan için de bir görüşme yapıyoruz. Şimdi, Japonya gibi bir yere girdiğimizde Türkiye'de üretip göndermemiz mümkün. Ama Hindistan ve Latin Amerika gibi ülkeler için Türkiye'de üretip göndermek olmaz. Bunlar Türkiye'nin tüketim seviyesinin altında pazarlar. Bu işi uzun vadede kârlı bir şekilde yapabilmeniz için üretimi de taşımanız gerek. Türkiye dahil bütün iş yaptığımız pazarlarda çok büyük bir potansiyelimiz var büyümek için.
* Siz sadece dikiyorsunuz, kumaş üretmiyorsunuz değil mi? Üretmiyoruz ama kumaşla şöyle bir ilişkimiz var. Denim satın aldığımız kumaşçı ortaklarımız var, gelecek sezon şöyle bir renk istiyoruz, bizim için ne yapabilirsiniz diye konuşuyoruz. Kumaş aldığımız yerlerin sayısı 8-10'u geçmez. Bunların yarısı Türkiye'dendir. Onun dışında Endonezya'dan da var, başka ülkeden de. Dikiş işin en kolay kısmı ama sonrasında finishing denen, yıkama, zımparalama, kaşıyarak, yırtarak boyayarak yaptığımız bir işlem var. Farkı yaratan odur.
* Jean'e insan eli ne kadar çok değerse, ürün o kadar kıymetleniyor mu? Bir anlamda. Standart bir blucinde üretim sonrası elde yapılan işlem 23 dakikadır. Ama ekstra kırıştırma, katlama, yırtma gibi özellikler gerekiyorsa 40 dakikaya kadar çıkıyor.