|
|
|
|
|
|
Bir İslamcı'nın itirafları
' Belediye Başkanlığı döneminde Erdoğan'ın danışmanlığını yapan araştırmacı-yazar Mehmet Metiner, İslamcı düşüncede 1980 ve 28 Şubat sonrasında ortaya çıkan değişimi anlattı.
ÇOCUKLUK yıllarından beri İslami hareketin içinde olan ve Tayyip Erdoğan'ın Refah Partisi İstanbul İl Başkanlığı ve ardından belediye başkanlığı sırasında danışmanlığını yapan araştırmacı yazar Mehmet Metiner, İslami düşüncedeki 1980 ve 28 Şubat sonrası değişimleri anlattı. "Eskiden Taliban gibi düşünürdük" diyen Metiner, "Ben ve arkadaşlarım 1980'lerin sonunda, bazı arkadaşlarımız 28 Şubat'tan sonra değişmeye başladı. 28 Şubat sayesinde İslamcılar demokrasiyi keşfetmiş oldu" dedi. Metiner, İslami kesimlerde tartışma yaratacak açıklamalarını Radikal Gazetesi'nde Neşe Düzel'in sorularını yanıtlarken yaptı. Önümüzdeki günlerde yayımlanacak "Yemyeşil Şeriat, Bembeyaz Demokrasi" adlı kitabında da bu değişimi anlattığını belirten Metiner röportajında, 1980 öncesinde kadın eli sıkmanın günah olduğuna inandıklarını belirterek, "Tıpkı Taliban gibi düşünürdük. İslam devlet haline gelecekti ve toplum bu devlet eliyle gerekirse zorla Müslümanlaştırılacaktı. Biz de böylece toplumu devlet üzerinden fethedecektik" diye konuştu. Metiner, Erdoğan'ın da kendilerinin de artık değiştiğini belirterek, şu ilginç açıklamaları yaptı:
HA PUT, HA HEYKEL NEMRUT'TAKİ HEYKELLERE BOMBA: 16, 17 yaşındayız. Adıyaman'ın Kilçesinde İslamcı bir mücadelenin içindeyiz. Kendimizi Hz. İbrahim'in yerine koyuyoruz. Peygamberimiz Mekke'yi fethettiğinde nasıl putları yıkmışsa; Hz. İbrahim putları nasıl yıkmışsa; biz de put düzenine karşı İbrahimi bir isyan hareketi başlatmayı ve gidip Nemrut Dağı'ndaki heykelleri yıkmayı düşünüyorduk. İmkolsaydı bombayla mı, dinamitle mi.... Biz, Taliban gibi düşünüyorduk. Dünyanın harikası olan bu heykelleri put kabul ediyorduk.
ŞERİAT GELECEK: Biz, Erbakan'ın önderliğindeki Milli Nizam/Milli Selamet Partisi çizgisinde faaliyet gösteren gençlerdik. Görüşümüzü, 'Şeriat gelecek, vahşet bitecek. Dinsiz devlet yıkılacak' sloganlarıyla özetlerdik. Ben 15 yaşından beri bu İslami hareketin içindeyim. Bize göre Cumhuriyet rejimi, laiklik adına toplumu dinsizleştirmeye çalışıyordu. Zaten laikliğin kendisi de dinsizlikti. Demokrasi bir küfür rejimiydi. Türkiye'deki Müslümanlar esaret altındaydı. İslami devlet oluşturulmalı ve toplum bu devlet eliyle yeniden Müslümanlaştırılmalıydı. 1980'den önce Müslümanların tamamına yakını, Erbakan liderliğindeki siyasi hareket yoluyla iktidarı ele geçirip, toplumu yeniden Müslümanlaştırmayı düşünürdü. Mevcut cebberrut devlet tüm mekanizmalarıyla bu kez İslamileştirilecekti. Aslında bu Peygamber dönemindeki devlet modeli değildir. Çünkü Peygamber hiçbir zaman devlet vaat etmedi.
DEĞİŞİM BAŞLADI DEMOKRASİ VE DİN: Ben ve arkadaşlarım 1980'lerin sonunda değişmeye başladık. Bazı arkadaşlarımız ise 28 Şubat sonrasında değişti. Demokrasiyi ve demokratik laikliği savunmaya başladığım için ben İslamcı arkadaşlarım tarafından siyasi olarak recmedilmek istendim. Demokrasiyi savunduğum için, onlara göre ben artık Müslüman değildim.
28 ŞUBAT VE DEMOKRASİ: Siyasal İslam'ın Türkiye'de geçerli olamayacağı 28 Şubat sürecinde görüldü. Hiçbir demokrat kişi, askeri müdahaleyi tasvip etmez ama 28 Şubat süreci, siyasal İslamcılarımız'ın demokrasiyi keşfetme sürecini de beraberinde getirdi. İslamcılar'ın demokrasiyi keşfi ne yazık ki böyle olabildi. 28 Şubat'ın bu olumlu neticesini kimse göz ardı etmemeli. Çünkü 28 Şubat'ta İslamcılar da mağdur oldu. Daha önce mağdurların tepkisini bilmiyorlardı.
DEĞİŞMESİ GEREKENLER VAR: (...) Bülent Arınç, Abdullah Gül, Mehmet Ali Şahin... Onlar değişti. Bugün biz değiştiğimizi davranışlarımızla kanıtlıyoruz. Ama Erdoğan ve arkadaşlarının değişmediğini iddia eden bazıları var ki, onlar 'statükonun muhafızlığını' yapıyor. Sürekli başkalarının değişip değişmediğini sorguluyorlar. Aslında değişmesi gerekenler onlar. Bizlerin değiştiği kadar onlar da değişmiş olsaydı, Türkiye bugün demokratik cumhuriyetiyle bölgesinde örnek ülke olurdu.
|
|
|
|
|
|
|
|
|