| |
|
|
Enflasyon muhasebesi, galiba ek vergiler doğurmaya aday!
Bu "Vergi" meselesi, sade demokrasinin değil Devlet'in de en hassas konularından biridir. Nasıl devletler, ulusal egemenliklerinin bir bölümünü, şimdi Avrupa Birliği'nin "Egemenlik Sepeti"ne atıyorlarsa... Örneğin, ulusal yargıyı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yargıçları yargılamıyor mu? Örneğin, Euro'yu kabul eden Avrupa ülkelerinin yerel merkez bankaları, Avrupa Merkez Bankası'nın kurallarını kabul etmiyor mu? Bunun gibi, bir devletin vatandaşları da, insanlık haklarının ve bireysel bütünlüklerinin önemli bölümünü, kamunun iradesine terk eder. Devlet, vatandaşını yargılayıp, hapse atabilir. Devlet, vatandaşının malını kamulaştırabilir. Özgürlüklerini kısıtlar hatta toptan kaldırır. Ve devlet, vatandaşın kazancından, varlığından ve hatta yokluğundan "Vergi" alır. Vergi söylendiği gibi "Kutsal" mıdır bilemiyorum. Çünkü toplanan vergileri harcayanların, kutsal bir şeye davranılması gerektiği gibi davranmadıkları ortada. Bu yüzden yıllardır "Devlet küçülsün" diye, herkes ve IMF, söylenip durmuyor mu? Gördüğümüz kadarıyla, şu anda devletin küçültülmesinden ziyade, vatandaşların daha çok vergi ödemesi politikası, ağırlıklı uygulanıyor. Geçici vergilerin kalıcı hale getirilmesi buna bir örnektir. Yıllardır yaşanan yüksek enflasyon, zaten başlı başına bir "Varlık Vergisi" değil miydi? Bunun ana nedeni de, kamunun gelirinden daha çok gideri olması değil miydi? Herkesin ümidi ve özellikle yatırımcıların beklentisi, geçmişteki enflasyon kaynaklı haksızlıkların, "Enflasyon Muhasebesi"ne geçilmesi ile, bir beyaz sayfa açılmasıydı. 17 Aralık 2003 tarihli 5024 sayılı yasa ile, nihayet enflasyon muhasebesine geçildi. Geçenlerde Gaziantep'ten gelirken, İstanbul Üniversitesi'nden Prof. Dr. Recep Pekdemir'le sohbet ettik. Prof. Pekdemir, enflasyon muhasebesi ile, nisandan başlayarak, işletmelerin ağır vergi yükü altına gireceğini anlattı. Örneğin yabancı kaynakla finanse edilmiş işletmelerin kazançlarının vergilendirilmesinde, vergi yükünün artması kesin gibi. Örneğin, gayrı faal veya tasfiye halindeki şirketler, yabancı kaynaklarla finanse edilmiş, parasal olmayan varlık yatırımları, fiktif varlık değer artışı nedeniyle, kazançlı görünüp, vergi ödemek zorunda kalabileceklerdir. Özetle, stok, mal varlıkları ve yabancı kaynaklar, enflasyon muhasebesi ile, ek vergilere neden olabilecektir. Doğru olan, bütün işletmelerin bu durumları şimdiden göz önüne alıp, nisanda beklenmedik vergilerle karşılaşmamalarıdır. Bilemiyorum... Çözüm, malı-mülkü, stoku satıp, nakde dönmek midir. Bu mümkün müdür, doğru mudur? Ama Prof. Dr. Recep Pekdemir'in anlattıkları ve verdiği örnekler, bana mantıklı geldi. Köprüden geçenden de, geçmeyenden de vergi alma anlayışı, tarihi bir geleneğimiz olduğuna göre, dikkat şarttır.
|