Ancak bazı insanların şikayeti var.
O kadar ki, çirkin insanlarla bırakın arkadaşlık kurmayı, diyalog bile kurmak istemediklerini, işe almadıklarını, evlerine mümkünse sokmadıklarını, davet etmediklerini söyleyebiliyorlar.
Eskiden birisinin çirkin olduğundan söz etmek çok ayıp bir şeydi. İlla söylenecekse "Allah günah yazmasın ama..." diye söze başlanırdı.
Ancak önemli olan bu değil. Artık her şey dillendiriliyor. İçinizden düşünün demek de istemiyorum, madem düşünülüyor, bilmemiz yararımıza...
Burada soru şu: Ben tekrar birinci paragrafa döneceğim.
Manken, artist ölçüleriyle değerlendirdiğimiz zaman, ezici çoğunluğun rahatlıkla çirkin kategorisine girdiği bu dünyada çirkin sevmez insanlar nasıl bir yaşam sürdürebiliyorlar?
Opak camlı gözlükler takarak? Veya daima bir paravan arkasında durarak?
Ciddi olarak merak ediyorum mesela iş yaşamlarını nasıl sürdürüyorlar?
Benim iş dünyasıyla ilgim çok yüksek değildir. Ancak ucundan kıyısından bir şekilde iş adamlarının suretlerini de görüyoruz. Dergiler, televizyonlar... Bugüne kadar yakışıklı diyebileceğim belki iki, bilemedim üç iş adamı çıkmıştır. Geri kalanlar, -manken, artist ölçüleriyle değerlendirdiğimiz zaman- yakışıksız, hatta epeyi de çirkin sayılırlar.
Gelin görün ki, bu "ben çirkin sevmem, etrafımda bile dolaştırmam" diyenler de iş adamı!
Modacı, manken ajans sahibi veya ev erkeği değil.
Muhasebecileri, kapıcıları, şoförleri, şirket yöneticileri, yerli ortakları, yabancı ortakları... Hepsi de mi kast ajansından ısmarlanıyor???
Peki ya görüşülen bakanlar, başbakanlar?
İsmail Cem de olmasa yakışıklı bir siyasetçimiz hiç olmayacaktı.
O zaman iki şık var...
Farklı bir güzellik çirkinlik ölçüsü söz konusu...
Ya da...
Söz konusu çirkinler sadece KADINLAR!
Bir insanın kadınlara verdiği değerin kriterlerini ilan etmesi hiç de düşünüldüğü gibi "rahatsızlık verici" bir şey değil aslında.
Son derece dürüst.
"Etrafımda güzel isterim"i ilan etmiş bir iş adamının şirketine Ğmanken ve artist güzelliğine sahip değilsek- başvurmak belli ki zaman kaybından başka bir şey değil.
Veya hasbelkader çalışıyorsak, yükselmeyi ummak... Yine benzer bir hayalperestlik.
Hele ki kur yapmak...
Zekanla, kültürünle falan ikna etmeye çalışmak ..
Boş iş...
Son derece açık...
Güzelsen yolun açık...
Çirkinsen değil...
Kendini yoracak bir şey yok ortada.
Ya razısındır, ya da değilsindir...
Git kendine başka bir alan bul...
Hiçbir oyalama yok. Kandırmaca yok.
İlla istiyorsan, git kendini güzelleştir...
Her neyse o güzellik anlayışı...
Ben sevdiğim herkesi güzel bulanlardanım. Ve bugüne kadar burada bu sütunda sergilediğim bütün habisliklerime rağmen sevdiklerim de epeyi boldur. Bu nedenle etrafımdaki pek çok kişiyi de güzel bulmaktan kendimi alamam.
En azından "çirkin" bulmam. Seviyorsam, diyalog kuramayacağım kadar çirkin bir insan olabileceğini düşünemem bile.
Ahlaklı olduğumdan değil, tabiatım böyle.
Acaba diyorum... Güzellik meraklıları çok mu yalnız? Kurdukları mesafe yüzünden mi insanları tanımaya, sevmeye ve doğal olarak güzel bulmaya olanakları yok?
Çünkü çok istiyorum ama onları anlayamıyorum.
Mutlu TÖNBEKİCİ