kapat
31.03.2002
 GÜNAYDIN
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 İSTANBUL
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 SABAH
 FOTOMAÇ
 GÜNAYDIN
 ŞAMDAN
 CİNSELLİK
 EMİNE BEDER
 SABAH PAZAR
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Türk basınının Diva'sı

İlkokulda hazırladığı 'Yedi Cüce' gazetesiyle dondurma parasını çıkaran Leyla Umar'a başarılı bir gazeteci olacağını Atatürk'ün falcısı söylemiş. Onun sorularından ve azminden şimdiye kadar kimse kaçıp kurtulamadı

Aynı gazetenin, aynı katında çalışıyoruz Leyla Umar'la. Sık sık asansörde karşılaşırız, hep tiril tirildir, onu bir kez bakımsız, hayata küskün görmedim. 47 yıldır gazeteci. 73 yaşında. Haraketli, heyecanlı, işini çok sevdiği gözlerinden her an okunuyor. O bizim mesleğin duayeni. Siz biliyorsunuzdur ama ben yine de yazayım: İdi Amin'den Humeyni'ye Fidel Castro'dan Benazir Butto'ya, Elia Kazan'dan Umberto Eco'ya kadar birbirinden çok farklı isimlerle röportaj yapmış Leyla Umar.

Odasına her gittiğimde laf lafı açar, politikadan açtığımız sohbet, börtü böcek muhabbetine, oradan aşka, anılara sıçrar. Hayatın tüm renkleri vardır Leyla Hanım'da. Bu yüzden de onunla sohbet pek keyiflidir.

Tecrübelerini kendine saklayanlardan değil; çok akıl verir, paylaşır. Kadın gazetecilerden nefret eden kadın gazetecilerden de değil.

Sabah erken saatlerde evine gittim. Leyla Hanım kendini ve beni iyi tanıdığından, "uzun uzun konuşuruz" demişti; gerçekten de öyle oldu. Bu arada o çok iyi bir ev sahibi. Sohbetten sonra öğle yemeği de yedik. Açık Radyo'nun lezzet durağındaki ismi, gurme Engin Akın da bizimleydi. Sofrada ise "İşte Leyla Umar farkı" dedirten bir mönü: Leyla Hanım Mardin Rıdo Kebap'tan kebap getirmişti. Yeşil salata, özel Leyla Umar sosu katkılı, İzmir'den gelmiş enginarla yapılmış enginar dolması ve Umar'ın Bağdat'tan getirdiği domateslerle soslanan pideler... Sohbetin tadı da, yemeklerin tadı da damağımda kaldı.

* Sizin "Leyla Umar" imzası olacağınız, çocukluğunuzdan belli miymiş?

Çok hatırlamıyorum ama hep anlatırlar. Babamın işi nedeniyle biz Zonguldak'taydık. Okula beş buçuk yaşında başlamıştım. Hep bitlenirdim, annem her gün bit ayıklardı saçlarımdan. Oradaki okulda Yedi Cüce diye bir gazete çıkarırmışım, inan hatırlamıyorum. Yıllar sonra öğrendim.

* Nasıl öğrendiniz?

Babam İhsan Umar, Yapı Kredi Bankası'nın kurucularındandı. Ölümünden sonra kasası açıldı. Herkes kasadan para bekler, ben para çıkmayacağını biliyordum. Babamın kasasından "Yedi Cüce"nin bir nüshası çıktı. Çok duygulandım, çok ağladım. O gazete için çok çalışıyordum, 5 kuruşa ev halkına satıyordum. Dondurma paramı çıkarıyordum. Lisede de Duvar Gazetesi'nin başyazarı olduğumu geçenlerde bir arkadaşım hatırlattı. Bir de annem beni küçükken Atatürk'ün falcısı olarak ünlenen bir falcıya götürmüştü. O hanım benim için "İleride yazar olacak" demişti.

* Siz evlenip boşandıktan sonra biraz da tesadüf eseri gazeteci olmuşsunuz...

Evet, boşandıktan sonra gazeteci oldum.

* Nasıl oldu evliliğiniz, aşık mıydınız?

Kendimi o devrin genç kızları gibi evde kalmış hissediyordum. Biraz da ev baskısı vardı. Arkadaşlarım hep 18'lerinde evlenmişlerdi. Evliliğimin yürümeyeceğini hissettiğim halde boşanmanın o yıllarda kötü bir şey olduğunu ve ailemi üzeceğini bildiğim için ayrılmadım; oturup çocuk büyütmeye karar verdim. Ama oğlum dünyaya geldikten sonra boşandım.

MİLLİYET'İN İLK KADIN GAZETECİSİ
* Gazeteciliğe nasıl başladınız?

Bütün ısrarlarına karşın babamın evine dönmek istemedim. Kendi ekonomik bağımlılığım için zoru seçtim. Gazetede bir ilan görüp, Milliyet gazetesine gittim. Yabancı dil bilen bir Beyoğlu muhabiri arıyorlardı. Gazetenin başında o zaman Ercüment Karacan vardı. Araya kimseyi sokmadan gittiğim için beni hemen işe aldı. O sırada odaya Abdi İpekçi girdi. Kendisiyle yakın arkadaştık. Büyükada'da hep dans ederdik. Abdi işe girdiğimi duyunca "Leyla'dan gazeteci olmaz, dansçı olur" dedi. Ama Karacan: "Biz anlaştık, sen ona yardım et" dedi.

* İlk haberiniz neydi?

Abdi'yle ikimizin çocukluk arkadaşımız İzzet Edes de Beyoğlu muhabiriydi. Beni Hilton'a götürdü. Time dergisinin sahibinin eşiyle röportaj yaptım. Ertesi gün manşet oldu. Abdi o gün haberime hangi soyadığımı kullanacağımı sordu, babamın soyadı Umar'ı kullanacağımı söyledim.

* Ama uzun yıllar Refik Erduran'ın soyadığını kullandınız?

Evet ama tekrar Umar olunca "Bir Leyla Erduran vardı, o niye yazmıyor" diyenler hâlâ var. Kadın gazetecilerin imzalarını atarken düşünmesi şart.

* Kadın gazeteci olarak zorlandınız mı?

Çok terbiyesiz muamelelere maruz kaldım. Ünlü erkek yazarlardan bazıları beni koridorlarda görünce kafalarını çevirirler, "Bu kadın burada ne arıyor?" diye söylenirlerdi.

DOLMUŞA BİNMEK BENİM İÇİN LÜKSTÜ
* Sizin mesleğe başladığınız günden bu yana çekilen zorluklar açısından ne değişti?

Biz çok sıkıntı çektik. Dışarıdan göründüğü gibi değildi hiçbir şey. Kendi gazetem dışında para kazanmak için ayda muhtelif dergiye ve gazeteye başka imzayla 37 yazı yazıyordum. Benim için o dönemde dolmuşa binmek lükstü, hep otobüsle Babıali'ye giderdim. Şimdi koşullar değişti, çok kadın gazeteci var. Aralarında çok çalışkanlar olduğunu görüyorum, mutlu oluyorum.

14 yıl serbest gazetecilik yaptım. Dış ülkelerdeki röportaj masraflarını karşılamak için yüzüklerimi bile sattım. Sonra o röportajları satmak için verdiğim uğraş ve gururumu zedeleyen çirkin pazarlıklar beni çok kere ağlatmıştır. Tek bir kişi, hiç tanımadığım Eli Acıman bir davette beni candan tebrik edip; "En zor işi yaptınız" demişti. Ancak maddi açıdan hiçbir zaman tatmin olmadım. Hep komik paralar kazandım.

* Siz, hep çok para kazanan gazeteciler gibi bir portre çiziyorsunuz...

Öyle, ama göründüğü gibi değil. Şu evi İdi Amin röportajından kazandığım parayla aldım. Evdeki koltuklar, masalar bit pazarından ve her şey en az 25 yıllık.

* Çevresi çok geniş bir gazeteci olarak bilindiniz. Bu çevreyi nasıl yaptınız?

Çevre, insanı bir yere kadar götürür. Mesleğimde hiç kimse bana "Leyla yalan haber yazdı" demedi. Her an her yerde haber peşinde koşarken ilginç insanlarla tanıştım, ilişkilerimi hiçbir zaman kesmedim.

* Gazetecilikte çıkış yapanlar oluyor, bir süre iyi bir çizgi yakalayıp gidenler de var. Başarı biraz da süreklilikle, çizgiyi kaybetmemekle ilgili. Siz bunları nasıl yakaladınız?

Bir kere çok girişkenimdir ama asla kimseyi rahatsız etmem. Aklıma koyduğum konu veya insandan hiç vazgeçmedim. Her yoldan ona ulaşmaya çalışırım.

MUHABİR KALSIN DİYE İMZA TOPLADILAR
* Siz hep muhabir kalmayı becerenlerdensiniz, bir basamak atlamak beklenmez mi hep?

Önce muhabirim, ama röportajı tercih ederim. Bir ara Milliyet'te beni köşe yazarı yapmak istediler. Turhan Selçuk köşe yazarı olmamam için 40 kişiden imza topladı. Yıllar sonra kendisine bunu hatırlattım, aslında maziyi deşmem ama söylemeden de edemedim.

* Cemiyet Haberleri diye bir sütun yazıyordunuz. O nasıl olmuştu?

Maaşım 200 liraydı, Ercüment Karacan bana Cemiyet Haberleri'ni, haftada iki gün yazı yazmamı teklif etti "Asla yazmam; adım dedikodu yazarı olur" dedim. Düşünmemi söyledi. Yine "Asla" dedim. Ama merdivenleri çıkarken aylığımın birdenbire 1200 TL. olacağını hesaplayınca Karacan'a telefon ettim, "Kabul" dedim. Ama o yüzden çok zor yıllar geçirdim.

* Neden?

Bu dünyada akla gelebilecek en kötü insanları da bu sütun sayesinde tanıdım. Dönemin önemli bankacılarından biri Vatan Cephesi'ne girmişti. Onu yazdım. Aslında o sırada bütün radyolarda da bu haberler çıkıyordu. 3 ay sonra beni bir davette görüp yumrukladı. Baygınlık geçirdim. Hemen davacı oldum. Olaya şahit olan kişiler gerçeği söylemediler. Çünkü hepsi o bankadan kredi alıyorlardı. İçlerinde bir de bakan vardı. Tek dürüst tanık; Mücap Ofluoğlu'ydu. Gerçeği anlatması ve hakimin doğruluğu sayesinde o zat hapse mahkum oldu. Ancak bu üzücü olay yüzünden mide kanaması geçirdim ve 7 yıl yazdığım Cemiyet Haberleri'ni bıraktım.

* Başarılı bir gazeteci demek için ne gerekir? Çok yazının çıkması mı, manşetlik haberler mi?

Bence güvenilir olmak gerekir. Ben doğru yazanları, soğuk espriler yapmayanları, dolambaçlı yollardan yazı yazmayanları okurum. Kişilik olarak hiç sevmediğim halde yazılarını beğendiğim yazarlar da vardır.

CAN DÜNDAR VE BEKİR COŞKUN'U BEĞENİRİM
* En beğendiğiniz gazeteci diye sorsam?

Can Dündar ve Bekir Coşkun'un ince espri kabiliyeti harika. Can Dündar çok şiirsel, onun gibi bir yazar olmayı çok isterdim ama benim öyle yeteneklerim yok.

* Siz farklılığınızı nasıl yarattınız?

Benim en akıllıca yaptığım şey, kendim olmaktır. Kimseye benzemeye çalışmam. Gördüğümü abartmadan ve nasıl hissediyorsam öyle yazarım. Gazetecilik yalnızca haberdir diye düşünmüyorum. Birçok insan bana "Sizi rahat okuyoruz çünkü hislerinizi katıyorsunuz" diyorlar.

* Önce insanım sonra gazeteciyim mi, önce gazeteciyim sonra insan mı?

Hem insanım hem de gazeteciyim. İnsanlığı unutanlardan hep uzak kalmaya çalışırım.

Adam yiyen başkanla bir tek o konuştu
Leyla Umar Uganda'nın adam yiyen başkanı İdi Amin'le röportaj yapmayı başaran tek gazeteci olarak tarihe geçti. Hikayesi ise şöyle: "İdi Amin'i Suudi Arabistan'da buldum. Hayli zor saatler geçirdikten sonra otelime gelmesini sağladım. Sorduğum her soruya doğru dürüst yanıt alamayınca sıkıldım, iki saat sonra onu bırakıp yemeğe çıktım. Türkiye'ye dönünce Time'da çalışan bir arkadaşım, İdi Amin'le görüştüğümü duyunca çok şaşırdı. Telefonlara sarıldı. 'Observer bu röportaj için 50 bin sterlin, Playboy 150 bin dolar veriyor. Ama 7 kasetlik bir röportaj istiyorlar' dedi. Oysa bende iki kaset ve onunla çekilmiş üç fotoğraf vardı sadece.

Yine de Paris'teki Gamma Ajansı kısa röportajımı ve resimleri başta Time dergisi olmak üzere, 42 ülkeye sattı. Oturduğum evi İdi Amin sayesinde yaptım ve o sırada Paris'te doktorası için yaşayan oğluma minik bir stüdyo bile aldım."

Elif ERGU



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır