kapat
16.03.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 SABAH
 FOTOMAÇ
 ŞAMDAN
 CİNSELLİK
 EMİNE BEDER
 SABAH PAZAR
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

İşim benim namusum

18 yılda küçük bir butikten, İtalya'nın bile konuştuğu bir marka yaratan Faruk Saraç, Urfalı erkeklerin arasından çıkıp Türk sosyetesinin erkeklerini giydirdi, birçok ilke imza attı

Faruk Saraç, Urfa'dan İstanbul'a üniversite eğitimi almak üzere yola çıktığında neler yapacağını hiç planlamamıştı. Ama tesadüflerle dolu hayatı ve çok inandığı iyi kaderi onu, bugün dünyanın moda başkentlerinden biri olan İtalya'dan teklif almaya kadar getirdi. Moda dünyasındaki 18 yıllık hikayesini kendisinden dinledik.

* İstanbul'a geldikten sonra neler oldu?

1955 Urfa doğumluyum. İlk, orta, lise tahsilimi Urfa'da tamamladım. 1975 yılında İstanbul'a geldiğimde yakın bir arkadaşımın Tophane Takvim'de futbolculuk yaptığını öğrendim ve aynı anda o takımda oynamaya başladım.

* Futbolu neden bıraktınız?

Çünkü menüsküs oldum. O zamanlar futboldaki imkanlar şimdiki gibi değildi. Neyse ki iyi bir futbolcu olamadım belki, ama iyi bir modacı oldum.

* Moda işine nasıl girdiniz? Yine tesadüf eseri mi?

Ben biraz kaderci bir insanımdır. İyisi ve kötüsüyle rastlantının hayatımızda yeri vardır. Moda işine ilk girişim ise amcamın oğlunun yanına gidip gelmelerim ile başladı. Osmanbey'de bir kumaşçı dükkanı vardı. Yanına gittiğimde bana kumaşları tanıtırdı. Nu Pera'da birisinden alacağı vardı ve bu alacağa karşılık bu kişinin Nu Pera Çarşısı'ndaki dükkanına beni ortak etti. 1982 yılında ise ortaklıktan ayrılarak tek başıma Butik Faruk'u açtım. O tarihlerde butikçilik bizde hiç bilinmezdi.

* O zaman da erkek kıyafetleri mi satıyordunuz?

Evet, dışarıdan getirttiğimiz malları satıyorduk. Sonra 1986'da kendi mağazamı açtım. İtalya'da herkes adını soyadını mağazasına taşıyordu. Ben de bundan esinlenerek Faruk Saraç'ı kendi el yazı karakterime çok güzel oturtarak kullanmaya başladım.

* Peki ne zaman kendi kıyafetlerinizi hazırlamaya başladınız?

1986 yılında bir gün bir anne ile oğul mağazamdan içeri girdiler. Kadın oğluna mezuniyet kıyafeti alacaktı. Ancak almadan gittiler. Ertesi gün geldi ve "Gençler marka sever ama siz marka olmasanız da kupunuz ve kumaşınız çok güzel" dedi. Ben de Faruk Saraç'ı bir marka yapmaya karar verdim.

* Marka olmaya karar verdikten sonra nasıl bir yol izlediniz?

24 saatin 18 saatini işiyle yaşayan biriyimdir. Bu kadar çok çalışınca başarılı olmamak mümkün değil. İşimi, namusum diyecek kadar da seviyorum.

* Neden erkek modacısı oldunuz?

Erkek olduğum için. Çok fazla pencere modası çalışmayan bir modacıyım.

* Ne demek pencere modacısı?

Unisex veya transparan modası. Özellikle transparanı hayatım boyunca yapmadım ve yapmayacağım da. Dünyada en çok Valentino'yu severim. Çünkü erkeği hiçbir zaman bozmamıştır. Belki güneyden geldiğim için olabilir ama bence erkek erkek kalmalıdır.

BEYAZ ÇORABI KALDIRDI
* Erkek, giyiminde nelere dikkat etmeli?

Erkek, uzun boyluysa belirgin çizgi kullanmaması lazım. Boyu uzun olan kişinin pantolonunun paçası duble olmalı ki bacak boyu daha kısa dursun. Kısa boylu ise duble paçadan uzak durmalı. Gömlekte ise yüzü sivri olan kişi yarı İtalyan klasik yakayı, yuvarlak yüzlüler ise sivri yakalı gömlekleri tercih etmeliler. Şişman bir insanın ise kesinlikle üç düğmeli ceketlerden uzak durması lazım. Onun yerine kruvazeyi veya iki düğmeyi tercih edebilir. Bunların yanı sıra kesinlikle pantolonları ile aynı tonda çorapları tercih etmeliler ve kravatlarının boyunu kemer boyları ile eşitlemeliler. Ekose gömlek son dönemlerde çok moda, ekoseliler üzerinde düz kravat olmalıdır.

* Türk modasını hep taklitçilikle suçlarlar...

Ben kıyafetlerimi hazırlarken Avrupa beni hiç ilgilendirmiyor. Türkiye'de moda deyince akla kadın gelir. Erkekler sanki gizlenmiş gibi durur. Ayıp yüzünden de istedikleri kıyafeti üzerlerinde taşıyamazlar. İki rengi tüm koleksiyonlarıma koyarım. Birincisi gökyüzünü çok sevdiğim için mavinin tonları, ikincisi ise Harran'da yeşil görmeden uçsuz bucaksız sarılar içinde büyüdüğüm için sarının tonlarını.

USTABAŞISIZ OLMAZ
* Peki tüm bu işkolikliğinizi gözönünde bulundurursak, tüm bunları yaparken neler kaçırdınız?

Mesela evimden ve çocuklarımdan fedakarlık yapıyorum. Onlara yeteri kadar zaman ayıramıyorum. Dostlarıma, arkadaşlarıma zaman ayıramıyorum. 5 senedir kayak yapamıyorum. Futbol oynayamıyorum. Ata binmeyi seviyorum ama vakit yok. Tam bir işkolik adam olup çıktım. Sadece iş benle dönüyor. Çünkü ustabaşısız yemek pişmez.

* Bu kadar iş arasında evliliğiniz nasıl oldu?

Rastlantı. Kızkardeşimin üst katında oturan 15 senedir tanıdıkları bir komşu kızı vardı. Kızkardeşim "Yeter artık 34 yaşına geldin, evlenmedin. Onu isteyelim" demişti. Ben de ona, "Git iste" demişim. Sonra bana telefon açıp çağırdılar. Görücü usulü ile evlendim, çok mutluyum. 12 yaşında bir kızım, 10 yaşında bir oğlum var.

MODACI İÇİN MANKEN AŞKIDIR
* Bugün sadece amacım para kazanmak olsaydı, iyi veya kötü Anadolu'da 10 tane şube açardım, 15 Ğ 20 milyon dolarım olurdu, ağzımda puro ile gezerdim.

* Hiçbir Türk erkeği aynada kendi vücuduna çıplak bakmıyor. Önce vücudunu tanıması lazım. Bir politikacının 100 danışmanı var, ama bir tane moda danışmanı yok.

* Yaz koleksiyonumu muhtaç çocuklara bağışlayacağım, defile nedir görecekler. Yıllarca verdiğim emeği iki üç mankeni çıplak yürüterek harcamam. Modacı için manken askıdır. Mankenlerin primcisi değil.

* Bana insanlar bunu yapamazsın dedikleri zaman, yapmak için daha çok gayret gösteririm. O zaman Urfa'dan kebapçı gelmeliydim, ya da sesim de çok güzeldir türkü söylerdim. Kış koleksiyonumuzu Paris'te, Şanzelize'de yapmayı planlıyorum.

* Adam kebap pişiriyor, kebap pişirdiği kıyafetle sahneye çıkıyor. Kıyafet bir yakıştırma, kültür olayıdır. Günlük kıyafet ile sahne kıyafeti farklı olmalıdır. Bugün bir lider deyince giyimiyle, konuşmasıyla farklı olmalıdır. Biraz karizmanı da ortaya koyman gerekir.

* İlk kez söylüyorum, Versace öldükten sonra bana İtalya'dan "Bizimle çalışır mısınız?" diye teklif geldi. Çünkü rengi iyi çalışan, gözü çok iyi olan bir firmayız.

* Faruk Saraç Moda ve Sanat Vakfı'nı kurdum. Çok güzel bir müze olacak burası. Yakında parfüm, plaj havluları, mayolar ile saatlerimiz çıkıyor. Firmamın uluslararası başarıya ulaşması için çalışıyorum. Avrupa'da da bir marka haline geleceğiz.

VEKİLLERE ÇORAP DEĞİŞTİRTTİ
Fransa'dayken düğmesi kopan Kadir Has onu aramış. Meclis'te beyaz çorabı kaldıran da, müsabakaya giden futbolculara tek tip kıyafet giydiren de oymuş

* Başarınızın sırrı nedir?

Yaptığın işi doğru yapıyorsan, gerçekten doğru yaptığına inanıyorsan, muhakkak ki sonuçta seni tatmin edecek başarı gelir. Ünlü işadamı Kadir Has bizim müşterimizdir. Geçen yıl Fransa'dan arayıp, "Bir düğmem düştü, bir kişi gelip sizden o düğmeyi alacak" dedi. Eğer Kadir Has, ceketinin bir düğmesi kopup, bizden o düğmeyi istetebiliyorsa bu Faruk Saraç'ın başarısıdır.

* Rakibiniz var mı?

Hiçbir açılışa yalnız gidemeyecek kadar utangaç birisiyim. Diğer insanlar ne yapmış hiç bilmem. Önemli olan insanın kendi tatminidir. Taklit bir defa çok kötü bir şey. Ama seni taklit etmeleri de çok keyifli. Gazetelerde benden bahsederken 'ünlü modacı' diye bahsettiklerinde şaşırırdım. Çünkü bana göre çok önemli ve çok doyuran şeyler yapmamıştım. Ama ne zaman "Sarı Zeybek" ve "Padişahın Esvapları" defilelerimi gerçekleştirdim, o zaman başarılı olduğuma inandım.

* Bu işle ilgili bir eğitim aldınız mı?

Ben bu işin alaylısıyım. Yıllarca kendi koleksiyonumu kendim kestim, kendim yaptım. İyi bir ev yemeği pişirdiğimi düşünüyorum. Çünkü burada tadında, tuzunda, lezzetinde yemekler yapılıyor. 18 yıllık meslek yaşantım bilerek veya bilmeyerek yaptığım pek çok ilk var.

* Neler bu ilkler?

Türk erkeğini sadece laci ve siyah takımdan çıkararak daha değişik renkler kullanmalarını sağladım. Mecliste beyaz çorabı kaldıran, kostüme aksesuvar getiren kişiyim. Televizyonda şimdi bolca gördüğünüz 'sponsorluk ile kıyafet'i yine ilk ben hazırladım. İlk Cem Özer'in şov programına kıyafet hazırladım, altında da logomuz çıktı. Şimdi herkes yapıyor. Bunun yanı sıra 1993 yılında ilk kez bir spor takımına, Fenerbahçe'ye yurtdışı müsabakalarına giderken tek tip kıyafeti yapan kişiyim. O zamana kadar herkes müsabakalara giderken kafasına göre giyinip gidiyordu. Bunlar güzel şeyler tabii ki.

n!Yaptığınız işten hep yemek diye bahsediyorsunuz, herhalde bunda Urfalı olmanızın da payı var...

O çok doğru bir tespit. Bununla ilgili bir de fıkra vardır. Urfalı'nın biri Kore'ye savaşmaya gider. Döndüğünde "Neler oldu anlat bakalım" derler. O da "Giderken çok güzel bir su akıyordu, orada oturup çok güzel bir çiğköfte yaptık. Biraz daha ilerledik, yemyeşil bir çayır. Orada da durduk çok güzel bir kebap pişirdik. Sonra Kore'ye bir vardık ki savaş mavaş kalmamış." Bizim için yemek çok önemli. Ben karavana pişirmedim. Çünkü karavanadan lezzet alınmaz.

SANATÇILARI GİYDİRMEYİ BIRAKTIM, BİR İKİSİ HARİÇ
* Kimin giydiği size daha çabuk dönüyor?

Çarkıfelek'te M. Ali Erbil ile çalışıyorum. Ona yaptığım şeylerin dönüşümü çok çabuk oluyor. Bunun yanı sıra Reha Muhtar'ın son fotoğraf çekimleri için diktiğimiz gömlek de çok beğenildi. İkisi ile çalışıyorum. Sanatçıları bıraktım. Bir de Gökhan Özen'i ve dostum Kerem Alışık'ı giydiriyorum.

* Kimin tarzını beğenirsiniz?

Faruk Süren'in tarzını çok beğeniyorum. Klasikte kruvazeyi üstünde çok iyi taşıyan biri. Kendine yakışanı çok iyi biliyor. Fiziğine uygun giyiniyor. Kullandığı aksesuvarı çok iyi taşıyor.

Dilek SANCILI



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır