kapat
11.03.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Resesyon değil depresyon

Bir ekonomide ulusal gelirin büyüme oranı bir süre, örneğin bir yılın iki çeyreğinde arka arkaya, uzun dönem büyüme oranının altında gerçekleşirse o ekonominin resesyon yaşadığı kabul edilir. Aynı anlama gelebilecek bir başka tanıma göre ise resesyon, ekonomide gerçekleşen toplam katma değerin, yani toplam üretimin, potansiyel olarak o ekonominin üretebileceği düzeyin altında gerçekleşmesi durumudur.

Tanıma dikkat edilirse ekonomide resesyon olması için mutlaka "eksi büyüme" olması gerekmiyor. Üretimin bir süre potansiyelin altında gerçekleşmesi "resesyon" için yeterli. Eğer resesyonun boyutu derin ve süresi uzunsa, o takdirde içinde bulunulan ekonomik durumu depresyon, buhran, olarak tanımlamak daha doğru. Bu nedenle, Türkiye ekonomisi tarihi yazanların geçtiğimiz yıl başlayan ve halen sürmekte olan durumu "2001'de başlayan buhran dönemi" olarak adlandırmaları şaşırtıcı olmayacak.

Elbette, ortada yaşanan bir buhran varsa bu buhranın nedenleri ve bu nedenler arasında başat olan, ağırlığı daha fazla olan bir ana neden var. Bu, kimi ekonomilerde "finansal piyasalarda ve gayrimenkul piyasalarında yaşanan fiyat şişmeleri", kimi ekonomilerde "savaş", kimi ekonomilerde de iktisadi sistemin değişmesi ve yeni bir sistemin kurulması olarak kendini gösteriyor.

Cumhuriyet tarihinin en ağır bunalımını yaşayan Türkiye ekonomisinde bu bunalımın nedenleri konusunda politika belirleyici ve uygulayıcıları doyurucu bir açıklama yapamıyorlar. Toplumdaki kanaat belirleyicilerinin önemli bir bölümün öne sürdüğü nedenler de doyurucu değil. Bu arada, yaşanan bütün kötülüklerin bizim dışımızdaki güçlerden kaynaklandığına inanmaya yatkın bir topluma bir zamanlar "bunun nedeni IMF, emperyalistler" veya "globalleşme bizi bu hale getirdi" gibi önermelerde bulunmak prim yapabiliyordu. Artık bu komplocu, romantik marksistlerin önermelerini pek ciddiye alan yok.

Peki, bu buhranın nedeni ne? Türkiye ekonomisi ve siyaseti uzun bir süredir "merkezi rant dağıtım sistemi" olarak yapılandı ve bir süre bu sistemi çalıştırdı. Bu rant dağıtım sisteminin ilk akla gelen ögeleri, kaynak dağıtımında nepotizm (akrabacılık), kamuya ait alanların yağmalanması, hiçbir katma değer yaratmayan milyonlarca kişiye ömür boyu maaş garantisi verilmesi, hesapsız bir tarım destekleme politikası olarak sıralanabilir. Geçtiğimiz 10 yılda bu sistemi bir süre daha işletebilmek için bulunan çözüm, esas olarak sıcak para politikasına dayanan iç borç politikası olmuştu. Geçtiğimiz yıl yaşanan krizle birlikte ortaya çıkan gerçek, "artık bunun böyle gitmeyeceği" oldu.

Sistemde kalıcı bir yeniden yapılanma başlatılırken, "bir namus meselesi" haline getirilen iç borçların döndürülmesi uygulanan programın ana hedefi oldu. Bu ana hedef çerçevesinde tasarımlanan programın gündeminde ekonomik büyüme olmadı. Olması da beklenemez. Türkiye ekonomisi uygulanan programın mantığı gereği bir süre daha bu buhranı yaşayacaktır. Kimi çevrelerce yapılan "hem program devam etsin, hem de biraz büyümeden yana politikalar uygulansın" önermesi tutarlı değildir.

Başlangıçta dar bir kesimi etkileyen buhran, toplumun tamamına sirayet etmekte, başlangıçta "düştüğü yeri yakan ateş" şimdi ortalığı yangın yerine çevirmektedir. Yapılabilecek pek fazla bir şey yok. Program gittiği yere kadar gidecek, yeniden yapılanma ve rant dağıtım sistemini bozma konusunda yapabileceği şeyleri yaptıktan sonra yerini yeni bir programa bırakacaktır. Sadece o yeni programın gündeminin birinci sırasında "büyüme" olabilir. Bunun için de, "iç borç sorununun" kalıcı bir şekilde çözülmesi gerekecektir. O zamana kadar, deyim yerindeyse, "herkes başının çaresine baksın".



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır