Cehennemin dibi yoktur.. "Allah bu günlerimizi aratmasın" sözü biraz da bunu hatırlatıyor.

Bizim kuşağımız, ahlâk bunalımı ile başlayan, kurumları çürüterek ilerleyen ve ekonomik krizlerle çöküşe dayanan ibretli bir hayat yaşadı.

Geçen yıl uğradığımız felâketi bir son değil, yeni bir başlangıcın dinamiği haline getirmek ne olursa olsun halkıyla, siyasetiyle Türkiye'nin başarısıdır.

Evet, 11 Eylül terör saldırısının dünya güvenliği için Türkiye'yi vazgeçilmez kılması şansımızdı belki ama fedakârlığımız, sabrımız ve bu bataktan birlikte çıkma bilincimiz olmasaydı hiç bir mucize bizi kurtaramazdı.

Sabır ve cesaret
Öfkeye kapılmak için Arjantin'den daha çok sebeplerimiz olduğu halde Türkiye'de bir cam kırılmadı.

Bölücülükle suçlanarak kapatılması istenen HADEP bile ekonomik krizi, dinamite dönmüş işsiz yığınları, yoksulluğu tahrik etmeyi düşünmedi.

Ekonomik krizin güvenlik riskleri doğurduğu dönemde bile Türkiye insan hakları ve demokrasi yolunda cesur adımlar atmaktan geri durmadı.

Yalnızca bir sonraki seçimi düşünen hiç bir iktidarın göze alamayacağı yasa ve kararlarla hükümet, yolsuzluk ve verimsizlik üreten ekonominin alt yapısını değiştirdi.

New York'ta devam eden Dünya Ekonomik Forumu'na katılan Devlet Bakanı Derviş dün CNBC-E'ye gururla şunu diyordu:

"Bunalımlı günler geride kaldı. Ve sanıyorum bundan sonra artık bunalımlı günlere geri gitmeyiz.."

Aynı saatlerde Arjantin Ekonomi Bakanı, Dünya Ekonomik Forumu'na katılımını iptal ederken Arjantin Merkez Bankası Başkanı da apar topar ülkesine geri dönüyordu.

Çünkü Arjantin'de olaylar yeniden başlamıştı.

Kritik iki yasa
Yalnız dikkat..

Derviş "Artık bunalımlı günlere eminim geri gitmeyiz" demiyor, "sanıyorum gitmeyiz" diyor.

Doğrudur.. Yapılan bir "ekonomik kurtuluş savaşı" ise, bugün Sakarya aşamasındayız.

Daha Dumlupınar'dan 9 Eylül İzmir'ine uzun bir yol var.

Özeleştiri ile ve çağdaş deneyimden çıkardığımız doğrularla yaptığımız yol haritasından sapmak Türkiye'yi aynı kötü noktaya üstelik borcu ikiye katlanmış olarak döndürebilir.

Bu tehlikeyi önlemenin tek yolu, Partiler ve Seçim yasalarında öngörülen reformları, doğan iyimserlik havasına kurban etmemektir.

Toplumdaki kaliteyi siyasete yansıtamadığımız sürece Türkiye'nin geleceğini sigorta edemeyiz.

Bunu başaramadığımız takdirde iyilik geçici, bunalım kalıcı olacaktır hep..