kapat
03.02.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HIGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Nazım Hikmet'ten Orhan Veli'ye

Nazım Hikmet'in 100. yıldönümü bağlamında yazdığım yazıyla ilgili sizlerden birçok eleştiri aldım...

Kimisi Bayram Doğan gibi "Tabii ki her şeyin ve herkesin iyi yanları da vardır, kötü yanları da. Doğru yanları da yanlış yanları da" boyutundan konuya yaklaştı...

Kimi okurlarda ise yazım, Nihat Erçel'in mektubunda olduğu gibi bir etki yapmıştı:

"Size uzun uzundıya Nazım`ı anlatacak değilim.Yalnızca ne yapmaya çalıştığınızı anlamadım. Dünyada büyük şairin 100. doğum günü kutlanırken, siz tanıtma gereğini duyduğumuz bir insanı, eleştiren yazılar yayınlıyorsunuz. Elbette bu tür yazılar, Nazım`ı küçük düşürmez!"

Ya da Uğur Özışık gibi bazı okurlarımızı, satırlarımız öfkelendirmiş olmalı ki, küfretme ihtiyacı hissetmişler:

"Bunun düşünmekle ne ilgisi olduğunu anlamak mümkün değil. Demek siz böyle düşünüyorsunuz, ne yazık! Yazınıza konu olan şair dünyanın en büyük on şairi arasında gösteriliyor. Senin gibi zibidiler kabul etmese bile. Sanattan anlamayan yaratıkların gazetelerde yazı yazmalarını kınıyorum."

Murat Kara gibi "Az yazmışsın, o aşağılık vatan hainiyle ilgili. Bırak mısralarını, kirli mazisini de yazsana" diyenler de oldu...

NAZIM TABUSU

Oysa...Nazım Hikmet benim için de okul yıllarımda, Zülfü Livaneli'nin sesinden "Karlı kayın ormanında, yürüyorum geceleri" türünden mırıldandığım bir şairdir...

O yazımda, ne Nazım Hikmet'e ne de Nazım'ı sevenlere dair tek satır hakaret yoktu...Olmadı... Olamaz da! İçinde terör ve şiddet barındırmayan her görüşe saygılıyım...

Ki...

Ben o yazıda, ne Nazım'ın ideolojik tercihini, ne de "vatan hainliği sorunsalı"nı tartışmadım...

Yazımda tartışmaya açtığım konu, şiirlerindeki maddi hatalarla ilgiliydi... Gündeme getiren de Öcal ve Hıncal Uluç'un babaları FuatUluç'tu... Bunu tartışmak yerine, sanki bir totem ya da tanrısal bir şey kötüleniyormuş gibi davranmak ne derece doğru bir tavır anlamış değilim...

Nazım'ı sevenler kadar, sevmeyenler de olacak... Bundan daha doğal bir şey olamaz...Çünkü, Nazım Hikmet ideolojik bir şairdi...Bu yüzden genelde, ideolojisi tartışıldı...

İlk defa uzun bir süreden sonra, ben mısralarındaki edebi değeri tartışmaya açtım...Bunda da rahatsız olacak bir şey yok...

ŞU GÜZEL HAVALAR

Tüm bunların ötesinde...Ben bir şairin tüm şiirlerini sevecek kadar, o şaire sadık bir okuyucu olmadım...

Kiminin bir mısrası, kiminin bir dörtlüğü, kiminin de şiirinin tamamını kendi kendime zaman zaman mırıldanmışımdır...

Benim için Orhan Veli, Nazım'dan da büyük bir şairdir...

Şiir denince, ilk olarak, onun, o akıcı, büyüleyen mısraları gelir aklıma...

Kim şu mısraları duyunca büyülenmez ki:

Beni bu güzel havalar mahvetti

Böyle havada istifa ettim

Evkaftaki memuriyetimden

Tütüne böyle havada alıştım

Böyle havada aşık oldum

Eve ekmekle tuz götürmeyi

Böyle havalarda unuttum

Şiir yazma hastalığım

Hep böyle havalarda nüksetti

Beni bu güzel havalar mahvetti

Ya da şu mısraları:

İmkansız şey

Şiir yazmak

Aşıksan eğer

Ve de yazmamak

Aylardan nisansa

SÖYLEYİŞ GÜZELLİĞİ

Nedim'in söyleyişteki güzelliği karşısında, hiç kendinizi kaybettiğiniz olmadı mı:

Bir sefa bahşedelim, gel şu dili naşada

Gidelim serv-i revanım yürü Sa'dabada

Pir Sultan Abdal da benim için öyledir:

Yar elimden dolu içmiş deliyim

Üstü kan köpüklü meşe seliyim

Hayyam'dan hiç dörtlükler okumadınız mı:

Adam olduysan

Hesap ver kendine,

Getirdiğin ne

Götürdüğün ne?

Ya Nef'i...

Tut-i mucize-i guyem ne desem laf değil

Çerh ile söyleşemem ayinesi saf değil

Ve A. De Lemartine'in Sonnet'sinden birkaç mısra:

Fakat niçin dönmeli, bu geçmiş sahnelere

Bırakalım inlesin inlesin gene rüzgar

Fısıldasın dalgalar

Gelin gelin ey benim hazin düşüncelerim

Hülya istiyorum ben, yoksa ağlamak değil!

KAR MUSİKİLERİ

Ve...

Asalak tarzı yaşam öyküsü bir yana, Türkiye'nin gelmiş geçmiş en büyük şairi Yahya Kemal değil midir?

Ne zaman "Rind akşamları" bir yana, onun "Kar Musikileri"ni okusam,tüylerim diken diken olur...

Ruhuma hitap eden o mısralarını, güzel bir şaraptan yudum alıyormuşçasına ağır ağır okurum...

Bin yıldan uzun bir gecenin bestesidir bu

Bin yıl sürecek zannedilen kar sesidir bu

Bir kuytu manastırda dualar gibi gamlı

Yüzlerce ağızdan koro halinde devamlı

Bir erganun ahengi yayılmakta derinden

Duydumsa da zevk almadım İslav kederinden

Zihnim bu şehirden, bu devirden çok uzakta

Tanburi Cemil Bey çalıyor eski plakta

Birdenbire mes'udum işitmek hevesiyle

Gönlüm dolu İstanbul'un en özlü sesiyle

Sandım ki uzaklaştı yağan kar ve karanlık

Uykumda bütün bir gece körfezdeyim artık

Ya sizin hiç Cahit Sıtkı Tarancı zamanınızda mı gelmedi?

Hiç 35 yaş şiirinin, ki aslı 30'dur, yüreğinizi titrettiği o hazan mevsiminin başlangıcını hatırlatan dönemlerinizde mi olmadı:

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var

Benim mi Allahım bu çizgili yüz

Ya gözler altındaki mor halkalar

Neden böyle düşman görünürsünüz

Yıllar yılı dost bildiğim aynalar

Cahit Külebi'nin yürek burkan satırlarına hiç teslim olmadınız mı:

Benim doğduğum köylerde

Ceviz ağaçları yoktu,

Ben bu yüzden serinliğe hasretim

Okşa biraz

DUYGU TELLERİ

Yine Orhan Veli'nin duygu tellerinin üstüne, tam 12'den vurduğu birkaç mısra:

İstanbul'da Boğaziçi'nde

Bir fakir Orhan Veli

Veli'nin oğluyum

Tarifsiz kederler içinde

Urumelihisarına oturmuşum

Oturmuş da bir türkü tutturmuşum

İstanbul'un mermer taşları

Başımada konuyor, konuyor aman

Martı kuşları

Gözlerimden boşanır hicran yaşları

Edalım

Senin yüzünden bu halim

İstanbul'un orta yeri sinema

Garipliğim, mahzunluğum, duyurmayın anama

El konuşur, sevişirmiş bana ne

Sevdalım

Boynuna vebalim

Bu bakımdan...Şiir, şairle okur arasında, kuytu köşelerde yaşanan giz dolu bir aşköyküsüdür...

Sonsuzluğa haykırılmış bir sevda masalıdır...Kalıcılığına, birtakım dernek ya da devlet birimleri değil, okuyucusu karar verir...

Hepsi bu!

Ne bir eksik, ne bir fazla...

Hele o ideoloji, karsız bir kayın akşamında çökmüş ise...



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır