kapat
22.01.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 NET YORUM
 HYDEPARK
İNANÇ DÜNYASI
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Haftanın müjdesini veriyorum!

Vereceğim haber şu Pazar sabahında birçoğunuzun keyfini yerine getirecek, biliyorum..
Ne yazık ki öğreneceğiniz şey kazançla, parayla pulla ilgili değil, hatta cebinizden bir miktar para bile çıkabilir istediğiniz sonuca ulaşmak için.. Ama duyunca "buna değer" diyeceğinizi sanıyorum. Kilo o kadar çok insana "huzursuzluk nedeni" olmaya başladı ki.. Bakıyorum neredeyse 50 kilo olan gençler bile "Çok kilo aldım, hemen rejime girmeliyim" lâflarını dillerinden düşürmüyorlar.

Geçen hafta annemin göz operasyonu için gittiğim (tabii ki 10 yılda 10 bin ameliyat yapan süper doktor Sinan Göker tarafından yapıldı) ve temizliğine, bakımına, doktorlarına bir kez daha hayran kaldığım İstanbul Cerrahi Hastanesi'nde Ocak sonunda yepyeni bir bölüm açılıyor;

"Obezite Merkezi"
Bundan böyle kilosundan şikayetçi olanlar, Türkiye'nin en iyi hastanelerinden gelen, bu alanın en başarılı doktorları nezaretinde istemedikleri kilolardan çok kısa zamanda kurtulabilecekler.

Yeni 'Obezite Merkezi'nin özelliği, elinize bir diyet listesi vererek "Git, bunu uygula" demek olmayacak. Orada farklı ve kesin sonuç alınacak bir uygulama göreceksiniz, Orta derecede kilolu olanlarda (100 kiloya kadar böyle deniyormuş) bir tüp yardımıyla mideye yerleştirilecek balon sayesinde isteseniz de fazla yemek yiyemeyeceksiniz. Ancak doktorun karar verdiği miktarda ve onun söyleyeceği çeşitlerde yenecek.

İleri derecede kilosu olanlar ise (100 kilonun üstü) mideye Ğküçük bir operasyonla- takılacak bir kemer iştahı daha da sıkı şekilde kontrol edecek. İstenen kiloya inildikten sonra ne yapılması gerektiğini yine doktorlar açıklayacak.

Klinikte, metabolizma hesaplarını yapacak endokrinolog, operasyon için genel cerrah, sarkan bölgeleri toplayacak veya istendiği takdirde fazla yağları alacak plastik cerrah ve hareketleri belirleyecek fizyoterapistler olacak. Böylece çok kısa sürede herkes istediği kiloya inebilecek.

Genetik Laboratuvarı
Yine İstanbul Cerrahi'de açılacak olan "Genetik Laboratuvarı"nda kanda tek bir kanser hücresi belirdiğinde bile bunun saptanabilmesi mümkün olacak. Bazı hastalık türlerinde, örneğin 'Prostat'ta henüz kanda "PSH" yükselmeden 3-4 yıl önce teşhiste % 0başarı sağlanabiliyor.

Diğer ülkelerde fiyatı bir milyarı bulan bu testler, Merkez açıldıktan sonra bir süre kampanya gibi, 70-80 milyon TL. civarında çok uygun fiyatlara yapılacakmış.

'Tüp bebek'te de en iddialı merkezlerden birine sahip olan İstanbul Cerrahi'de 'genetik manipülasyon'lar sayesinde sadece sağlam embriyoların kullanılması sağlanabilecek, böylece sağlıklı bebeklerin doğumu garanti edileceği gibi düşük tehlikesi de tamamen ortadan kalkacak.. Kimbilir belki kusursuz özellikler de sağlayabilirler artık bebeklerde.. İşte size birkaç iyi haber birden, daha ne istiyonuuuz?

Bu da gençler için; Bahçeşehir Üniversitesi'nde bu ay içinde bir "Kariyer Merkezi" açılıyormuş. Amerika'daki benzerleri gibi gençlerin en yatkın oldukları mesleği ortaya çıkaracak olan Merkez sadece kararsızlık çeken gençlere yardımcı olmakla kalmayacak. Kendilerine en uygun mesleği seçmeleri mümkün olacağından, bundan böyle büyük ihtimalle işlerinden keyif alma, dolayısıyla başarı oranları da artacak. (Sakın bana "iyi ama iş nerede" demeyin, o zamana kadar işler de artacak inşallah!)

Bayrak kıyafet!
Geçen hafta içinde dikkatimi çeken birkaç konuya kısaca değinmek istiyorum şimdi.. Önce şu Atıl Kutoğlu defilesindeki "Türk bayrağından elbise" konusu.

Kutoğlu'nun defilesini TV'den izledim. İngiltere ve ABD'de yıllardır modacıların İngiliz ve Amerikan bayraklarını ayakkabıdan şapkaya, kahve fincanından tişörte kadar her türlü giyim ve ev eşyasında kullanmaları, dünya çapında adını duyuran modacımızda da Türk bayrağını gösterme isteği uyandırmış. New York Moda Haftası'na katılan tek Türk modacı olarak, gayet hoş kıyafetlerde bayrağımızı kullanmış.

Vay efendim sen misin bayrağa dokunan, derhal kullanması yasaklanmış. Soruşturma açıldı mı onu bilmiyorum ama sorun olduğu muhakkak. Buna anlam verebilen varsa söylesin.. Ralph Lauren'in Amerikan bayraklı etiketi yıllardır kıyafetlerini süsler. Kazakları arasında, üzeri boydan boya bayrakla kaplı olanlar vardır. 11 Eylül olayından sonra tüm Amerikalı modacılar bayraklarını her yerde kullandılar. Bunun bayrağa zararı mı oldu, faydası mı?

Tam aksine yüceliyor, daha sevimli görünüyor, daha çok ilgi çekiyor. Bu katı kuralların, kanunların bizde de biraz esnetilmesi lâzım artık! Anlamsız tatsızlıklarla başarılı insanlarımızı üzmeye ne zaman son vereceğiz?

Oyun oynuyor çocuklar!
Biri Bizi Gözetliyor" programını ben hiçbir zaman sevemedim. Başka ülkelerde benzeri yapılsa da, Türkiye gibi boşa harcayacak zamanı olmaması gereken bir ülkede magazin haberi diye artistin, şarkıcının gece hayatını, ilişkisini, dedikodusunu topluma, gençlere sürekli izlettirmekten de fazla anlamsız geliyor bana. Komşunun evini gözetlemekten ne farkı var anlayamıyorum. O programa katıldıkları için, evet sadece bu nedenle birilerinin isim yapmasını, şöhret sahibi olmasını hiç anlamıyorum. Bu ne kolay hayat böyle? Ve nasıl bir izleyici düzeyi ki saatlerce izlenebiliyor..

Geçen akşam yemek esnasında TV açık, arada bir çocuklarla birlikte bizim de gözümüz ilişiyor.. BBG'den sonra ONO (Orada Neler Oluyor) olmuş. İlk iki BBG'ye katılanlar burada yarışıyor güya.. Ne yarışı ise bu?. Bıraksanız birbirlerinin gözünü oyacak insanlar Ilgaz'da bir eve tıkılmışlar.

Karda bir tür oyun gösterilmekte. Kar kıyafetleriyle ellerindeki tabancalardan birbirlerine boya sıkıyorlar. Birkaç dakika geçmiyor ki, "en kavgacı" özelliğiyle büyük beğeni toplayıp (!) birinciliğe yükselmiş Edi ile Ali (o da kavganın prim yaptığını öğrenmiş artık) kapışıyorlar.

Çığlıklar, itiş, kakış.. Kıyamet kopuyor.

"Ben salak mıyım?"

"Sana salak diyen var mı?"

"Vur, vur!!"

"Vurma Edi.. Ya oyun oynuyorsunuz abi.."

Bağrışmalar sürüp gidiyor. Neredeyse cinayet çıkacak. Kimbilir kaç çocuğun bu koca adamların oyun kavgasını izlemekte olduğu geliyor aklıma. Böyle örneklerle, böyle programlarla yetişen gençlerden hayır gelir mi?

Biz adam olmayız demek geliyor içimden ama dememeliyim, biliyorum!

(Not: Medeni Kanun'u unutmadım. Yarına!)



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır