|
|
Şakacı
Komedi programlarına ağırlık vermenin tam zamanı. Milletin içi kan ağlıyor. Sıkıntısını ekran karşısında gülüp, eğlenerek unutmak istiyor. Belki de bunun için televizyondaki güldürü ağırlıklı yapımlar daha çok izleniyor. Nereden mi biliyorum? Kendimden. Mesela Pazar günü. Ne spor programlarını, ne magazinleri, ne de filmleri, dizileri izlemek gelmedi içimden. Gülmek istiyordum, efkarımı kahkahayla dağıtmak istiyordum. İşte bunun için geceyi iki programla noktaladım. Biri "Şakacı"ydı, diğeri de "Şahane Pazar".
Bir dönemde "kamera şakaları" pek modaydı. Her müzik eğlencenin içine kamara şakaları konulur, hatta yerli-yabancı özel şaka programları bile yapılırdı. "Şakacı"; işte çoktandır unutulan kamera şakalarını yeniden ekrana getirdi. İyi de etti. Onu seyrederken günlük dertlerinizden arınıyorsunuz. Gerilmiş yüz kaslarınız gevşiyor; gülüyor, gülümsüyorsunuz. Rahatlıyorsunuz. Ekran karşısında stres atıyorsunuz.
"Şakacı" da ömür adam. Kimin aklına gelir. Edirne'deki Selimiye Camii'ni tırlara yükleyip İstanbul'a getirecek! Edirneliler'le bu konuyu bir tartışması vardı, güle güle bir hal olduk... Bir de o kelepçeli kızın, kelepçesini açtırmak için sokaktaki vatandaştan yardım istemesi... Kızın elindeki kelepçeyi görenlerin ondan vebalı gibi bir kaçışları vardı, dakikalar boyu makaraları koyverdik. Kahkaha krizlerine girdik.
Şu ekonomik krizde Tanrı "Şakacı" gibileri başımızdan eksik etmesin! Evet, Pazar günü "Şakacı"yla dönüşümlü izlediğim ikinci program da "Şahane Pazar"dı. Süheyl-Behzat Uygur kardeşlerin babaları Nejat Uygur'la yaptıkları Ortaoyunu, o gece tüm dertlerimi unutturdu bana. Sen de çok yaşa Nejat Uygur Baba.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
| |
|
|
|
Nuriye Akman'ın bu haftaki söyleşisi için tıklayınız
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|