kapat

17.05.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CAN ATAKLI(ataklic@sabah.com.tr )


Frak adeti artık tarihe karışacak

Meclis Başkanları her oturumda, Cumhurbaşkanları da yemin törenlerinde ve Cumhuriyet Bayramları'nda "resmi üniforma" olarak frak giyerler. Ama frak öyle bir giysidir ki kimine çok yakıştığı gibi kiminde de komik durur.

Örneğin rahmetli Turgut Özal frak giydiğinde çok komik olmuştu. Haline kendi de gülmüş "penguen gibi olduk" diye de espri yapmıştı.

Yeni Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer dün görevi devralırken bu kurala uymadı ve frak giymedi. Böylelikle Atatürk'ten bu yana ilk kez bir Cumhurbaşkanı frak giymemiş oldu.

Bu durumda yüksek devlet görevlilerini sıkıntıya sokan frak adetine de bir son verilebilir. Özellikle Meclis Başkanları, kürsüyü her çıktıklarında içinde bunaldıkları fraktan duydukları rahatsızlığı dile getirirler. Sezer'in açtığı yoldan gidilirse Meclis Başkanları da fraktan kurtulur. Böylelikle Sezer'in ilk icraatı da gerçekleşmiş olur.

Sezer'le verilen 'es'
Yeni Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in devlet yönetimi ve ciddiyetine yepyeni bir ufuk açacağından hiç şüphem yok. Bu nedenle hemen bugünden itibaren önemli bir değişimin başlayacağını söyleyebiliriz. (En azından Çankaya'nın ziyaretçileri değişecek, bu bile çok önemli.)

Aslında Türkiye'deki hızlı değişim yakın bir zamandır gözle görülür biçimde sürüyor. Hiçbir şey eskisi gibi değil, sadece günlük olayların stresi bunları görmemizi biraz geciktirebilir.

Sessiz ve derinden büyük işler oluyor. Demirel'e beş artı beş yolunun kapatılması, Ahmet Necdet Sezer'in sürpriz biçimde aday olması bu değişimin ciddi habercileri.

Herkes biliyor ki bugünkü siyasi yapının ülkeyi taşıması mümkün değil. Ama bu yapıyı bozmak da kolay değil. Siyasetçiler de böyle olduğunu biliyor ve akıntıya kürek çekmenin faydasızlığını görüyor.

Sezer'in seçilmesi bir anlamda mevcut siyasilerin de kendilerini feshetmesi gibi bir anlam taşıyor. Cumhurbaşkanı'nı Meclis dışından seçmenin zorunluluğu sadece aritmetik dengeden kaynaklanmıyordu. Siyaset liderleri bu yapıyı koruyamayacaklarını gördüler.

Yani, daha önceleri başka güçlerin "es vermesiyle" sağlanmaya çalışılan demokratik istikrar, bu kez bizzat siyasetçilerin eliyle yapılacak çaresiz. Bu nedenle başta "lider tasfiyesi" olmak üzere çok önemli değişiklikleri beklemek durumundayız.

Demokratik istikrar nefes alacaktır, "Sezer gibi" bir şahsiyetin Cumhurbaşkanı seçilmesine bu gözle bakıyorum.

Biliyorduk ama kanıtlar yoktu
Pek sevmediğim bir şey ama, bugün kimle konuş-tuğumu yazamıyorum; çünkü konuştuğum kişi bir süre öncesine kadar önemli bir görevi üstlenmişti, bugün köşesinde oturuyor. Ancak o günkü konumu gereği şimdi ortaya çıkan cinayetlerle ilgilenmişti. Şimdi geçelim soru cevaplara:

* Saadettin Tantan "Arşivlere bakın derken neyi kastetti?"

- Hafızanızı tazeleyin, bundan galiba 4 yıl kadar önce 4 İranlı persona non grata ilan edilmişti. Karşılığında onlar da bizim 4 diplomatımızı sınır dışı etmişti.

* Kimlerdi bunlar?

- Sizin gazeteniz de dahil bunlar hep yazıldı. (Muhsin Karger Azadi-Majid Shadkar-M. Reza Behrouzmanesh-Mehdi Semsar)

* Neden sınırdışı edilmişlerdi?

- Jak Kamhi olayına ve bazı başkalarına karıştıklarından şüphelenilmişti.

* Uğur Mumcu ile bağlantıları saptanmış mıydı?

- Resmen hayır, ancak o dönemin yöneticilerinin bu konuda kesin kanaat sahibi olduklarını biliyorum, kanıtlar yetersizdi.

* Yani şimdi ismi çıkanlar o zaman da biliniyordu?

- Evet ama kanıt yoktu diyorum.

* Siz de inanıyor muydunuz?

- Şöyle söyleyeyim, bilgiler bölük pörçüktü, bağlantı kurulması hemen mümkün olmuyordu. Ama şahsen benim kesin inancım bu yöndeydi.

* Şimdi nasıl bağlantı kuruldu.

- Polis çok iyi çalışmış belli ki. Tek tek olayları gerçekten gizlilik içinde masaya yatırmışlar, aralarındaki bağlantıları bulmuşlar.

* MİT mi polis mi?

- Polis yapmış.

* Polis sadece olayları mı izledi?

- Evet, tabii Hizbullah operasyonunun da etkisi büyük. İşin ucundan ciddi tutulunca yumak çözülmeye başladı. Pişmanlık yasasının da etkisi çok, bu nedenle ilk yakalananlar konuştular.

* Tantan'ın "Bu işte MİT yok" açıklamasının anlamı nedir?

- MİT'in ilişkisi vardır da, ama son zamanlarda çok iyi Piar (Halkla ilişkiler) yaparak herşeyi kendilerinin ortaya çıkardıkları havasını yaymaya çalışıyorlar, Tantan da herhalde buna kızdı biraz.

* Türkiye İran'a yönelik ne yapabilir?

- İlgili birimler ortak çalışma ile neler yapılacağını planlayıp kararlaştırmışlardır bile.

Sadettin Tantan'ın "Nüfus casusluğu" sözü ne anlama geliyor?

Tantan fazla konuşmuyor, konuştuğu zaman da bilmeyeci çözmek zorunda kalıyorsunuz. İçişleri Bakanımız önceki gün gazetecilere "Nüfus casusluğu yapıldı" dedi. Bazı gazeteler bunu "nüfus casusluğu" şeklinde yazdı. Oysa Tantan uyarmış "nüfüs demiyorum, dikkat edin nüfus diyorum" diye.

Peki ne anlama geliyor bu ifade? 1979 yılında Şah devrilince yüzbinlerce rejim karşıtı canlarını kurtarmak için Türkiye'ye kaçmıştı. Bu kaçışlar hâlâ da sürüyor. Tahminlere göre şu anda sadece İstanbul'da bir milyonun üzerinde İranlı yaşıyor. Bu durum İran yönetimince de biliniyor. İşte Tantan'ın kastettiği bu galiba. İran yönetimi bir milyonu aşkın İranlı'nın arasına dilediği gibi ajan ve casus sokabiliyor, siz onları sözde can güvenliği olmayan rejim aleyhtarı sanıyorsunuz. Tabii takipleri zor oluyor.

Ve bir saptama: Casuslara kimin uğraşacağı belli. Tantan bu konudaki zaafiyeti de dile getiriyor mu acaba?

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır