kapat

17.05.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ÇETİN ALTAN(caltan@sabah.com.tr )


Durun bakın daha neler olacak...

Uğur Mumcu'dan sonra, Ahmet Taner Kışlalı suikastinin de tetikçileri yakalandı...

Neden şimdiye kadar yakalanmadılar da, şimdi yakalanmaya başladılar mahut cinayet sanıkları?

Hemen hemen kesin olarak biliyorum ki, bu sorunun yanıtını görmezlikten geleceklerdir eski İçişleri Bakanları da, eski Başbakanlar da...

Acaba daha başka neler görmezlikten gelinecektir?

Sanırım dünkü Yeni Binyıl gazetesinde, Mehmet Güç'ün yazdığı "Silahların kaynağı yok" başlıklı yazıda; TBMM Susurluk komisyonu üyesi Fikri Sağlar'ın yaptığı kısa, keskin ve net açıklama da görmezlikten gelinecektir; emekli general Nevzat Bölügiray'ın yine silahların kaynağı konusunda sorduğu soru da; eski vali Ergun Gökdeniz'in, "Silahları İran verdi diye bir şey yok. Kimin verdiği inceleme sonunda çıkar" demesi de...

Şimdi gelelim esas konuya...

Gorbaçov'un, 2 kutuplu donmuş dünya statükosunu, "değişimci" kişiliğiyle zıpkınlayıp globalleşme sürecini başlatmasından sonra, -vaktiyle Marx'ın öngördüğü gibi- Washington da, tarihsel akış içindeki devrimci misyonuna sahip çıkmak zorunda kaldı.

Neydi bu devrimci misyon?
Yöneticilerin, yönetilenleri sömürgeleştirdiği "ulus-devlet" modelinin aşılmasıyla, "dünya vatandaşlığı" kapılarının usul usul açılmasıydı..

O nedenledir ki, Başkan Clinton, İstanbul'da Yeltsin'e hitap ederken, "Ben bir dünya vatandaşı olarak..." diye yeni bir kimlik belirlemesi yapıyordu. Türk medyası, Başkan Clinton'un yaptığı bu, yeni kimlik belirlemesini nedense pas geçti...

Besbelli Ankara, Washington'un yeni misyonunu yeterince algılayamıyor, yahut algılamak istemiyor; hatta "ABD yerine acaba Çin'le yeni bir flörte başlamak bizim için daha uygun mu olur" türünden eskilerde kalmış bazı kurnazlıklara bile hafiften elini uzatmaya çalışıyordu...

Ancak Çin, modern ilişkiler ötesinde kendi rotasından asla ödün vermedi. Ankara da, Washington'un yeni devrimcilik misyonu doğrultusunda estirmeye başladığı ısısı yüksek rüzgarları yüreğinde duymaya başladı.

Washington'dan esen ısısı yüksek rüzgarlar, Türkiye'yi saydamlaşmaya doğru itiyordu. Yönetici kadorların, Susurluk'da ortaya çıktığı türden, kanlı ve avantalı sorumsuz hergelelikleri artık noktalanmalıydı.

Ve öncelikle faili meçhul cinayetlerin sanıkları yakalanmalıydı.

Saadettin Tantan, eskilerine hiç benzemeyen depdeğişik bir İçişleri Bakanı olarak, çok hızlı bastı bazı düğmelere...

Ankara, şimdiyedek yakalanmamış olan sanıkların derdest edilivermesinden sonra eski defterlerin hızla kapatılmasını ve yeni bir sayfa açılmasını istiyor gibi.

Artık devlet içinde mafyacılık olmayacak, eroin kaçakçılığı olmayacak, silah kaçakçılığı olmayacak, aşırı haraç ve rüşvetler olmayacak...

Ne var ki, eskilerin de üstüne bir sünger çekelim, olsun bitsin...

Washington, Türkiye'deki eski rezilliklerin üstüne bir sünger çekilmesine razı gelir mi, gelmez mi?

Bizim görüşümüz odur ki, şimdilik gelebilir de, gelmez de...

Ne zaman gelebilir, ne zaman gelmez?..

Washington'un Kıbrıs ve Ege sonurlarıyla ilgili önerileri benimsendikçe, eski hergeleliklerin üstüne sünger çekilmesine belki razı gelebilir şimdilik...

Bu tabii çok özel bir değerlendirme, yanlış da olabilir.

İnsanlık kötüye gitmez, Türkiye de gitmez. Kapkaççılık, avantacılık, kaçakçılık ve siyasal rant dönemlerinin gelip duvara dayanacağı yeni bir evreye giriyoruz...

Ah keşke biraz daha geç gelseydim Dünya'ya...

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır