kapat

16.05.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
BABA'NIN ÇOK ÖZEL ANILARI (4)
İplerin koptuğu an
'Demirel, Turgut Özal'a "Yasaklara sahip çıkma" mesajını gönderdi. Ama Özal'dan çıt çıkmadı. Artık kılıçlar çekilmişti!'

İhtilal, 12 Eylül 1980'de oldu. Demirel "Hamzakoy'a... Zincirbozan'a... Güniz Sokak 31'e" kapandı. Zaman zaman "sağa, sola" gitti, gitmesine ama... Her gidişi "olaylıydı." Hemen dava açılıyordu. Ve sonunda... "Yasaklar için" 6 Eylül 1987'de referandum yapıldı. Referandumun "sonucu" 9 Eylül'de belli oldu. Ve... Ne tesadüftür ki... 12 Eylül 1987'de... İhtilalden tam yedi yıl sonra, Resmi Gazete'de yayınlandı.

***

"O dönemde" iki görüş çarpışıyordu.

Birinci görüş:

- Yasaklar Meclis'te kalksın... Bu iş daha fazla uzamasın.

ANAP'lıların "bir bölümü" de bu görüşteydi.

Hatta Cumhurbaşkanı Evren bile.

İkinci görüş:

- Hayır... Referanduma gidilsin.

Özal ve yakın çevresi "böyle" istiyordu.

***

1986'daki ara seçimlerinden 48 saat sonrası... 30 Eylül... Salı. Demirel ile konuştuğumuz konu "yasaklar." İşte söyledikleri:

* Meclis'te bir toplantılık iş.

* Yasağı sürdüreceksin de ne olacak?.. Ne yasakçıya itibar kazandırır, ne de Türkiye'ye.

* Turgut Bey ekonomide yenilikçi... Ama siyasette başarılı değil.

* Hükümet mesele çözer... Bunlar ise mesele çıkarıyor.

***

Zaman, zaman yaptığımız görüşmelerde Demirel "Özal'ı eleştiriyordu." Ancak Özal'a karşı "çok sert değildi." "Gönül kapısı" aralıktı. Bekliyordu ki "eski arkadaşı... Müsteşarı" Özal, yasaklar konusunu "referanduma götürmeyecek." Bir gün sorduk:

- Referandumdan çekiniyor musunuz?

Demirel:

- Korkup, korkmamak değil... Ben halkın huzuruna çıkıp... Hiç... Kendim için birşey istemedim... İşte bu görüntü zoruma gidiyor.

***

Demirel "uzun süre" bekledi. 1986'nın "sonlarına kadar." Tarih 26 Kasım 1986-Çarşamba. Öğleden sonra Güniz Sokak-31'in alt katındayız. Demirel ile bürokrasiyi... İşçilerin durumunu... Enflasyonu... Köylüyü... Mahkemeleri konuşuyoruz. Sonra söz "yasaklardan" açılıyor. Diyoruz ki:

- Aslında Özal size karşı çok katı değil... İkili görüşmelerimizde sizi... Hanımefendiyi... Sağlığınızı soruyor.

Demirel bir süre düşünüyor.

"Öyleyse" diyor:

- Bir konuş... Havasını al bakalım.

- Hangi sıfatla?

- Doğru... Hangi sıfatla?.. Sana sorabilir... "Elçi misin" diye... Dersin ki... Hayır, elçi değilim... Sadece Demirel'in havasını bilmenizi istedim... İkinizi de yakından tanıdığıma göre... Düşüncenizi almak istiyorum... Bunları söylersin.

Demirel'in sehpasından bir "bloknot" aldık. Sol üst köşesinde "Süleyman Demirel" yazıyor. Kalemimizi çıkardık. Demirel söyledi, biz yazdık:

* Özal, bizi kötülemeye kalkarsa, onu hasım ilan ederiz.

* Geçici dördüncü maddeye... Yani yasaklara sahip çıkarsa... Bunu husumet ilanı sayarız.

* O husumet ilan ederse... Bilsin ki... Karşı taraf da ilan etmek zorundadır.

* Bu durumda günah benden gider.

* Hem "barışçıyım" diye haber göndereceksin, hem de husumet politikası güdeceksin... Bu olmaz. (Özal "barışçıyım" mesajını Ekrem Ceyhun'la gönderdi.)

* Devlet imkanlarını kullanarak aleyhimizde kampanyaya kalkışırsan, bu husumetin de ötesinde bir tavır olur ki... Neticesine katlanırsın.

* Bu söylenenler tehdit değil, olay buraya varır.

"Bunları" yazdık, bloknotu cebimize koyup "izin" istedik.

***

Evden tam çıkarken Demirel dedi ki:

- Bir dakika daha otur... Bir şey düşündüm.

- Ne düşündünüz?

- Hasan (Celal Güzel) bize karşı hep saygılı oldu... Ara seçime girerken (28 Eylül) bana geldi... Ara seçim kampanyasında Hasan'a yüklenmedik... Arar, hatırımı sorar... Şimdi Bakan oldu... Hasan'ı bir ara... Bu konuştuklarımızı anlat... Konuyu Özal'a sen götürme... Hasan götürsün... Böylelikle Hasan'ın bize karşı olan havasının devam edip, etmediğini de öğrenmiş oluruz.

***

Gazeteden Hasan Celal Güzel'i aradık. Toplantıda olmasına rağmen, telefonumuza çıktı. Dedik ki:

- Toplantınız bitince bir konuşsak... Bir adresten, başka bir adrese, bir mesaj götürülmesi gerekiyor... Eski dostunuz... Ağabeyiniz... Sizin götürmenizi istedi.

Güzel'in tepkisi şöyle oldu:

Mesaj anlaşılmıştır... Beş dakika sonra senin yanındayım.

Gerçekten de "birkaç dakika sonra" geldi. "Notlarımızı" çıkardık. Tek, tek okuduk. Güzel, hepsini bir kağıda yazdı. Sonra da...

Başbakanlık Konutu'nu aradı:

- Çok önemli... Çok acele... Sayın Başbakan'la özel olarak görüşmek istiyorum.

Özel Kalem "bir dakika" diyerek "randevu talebini" Özal'a iletti. Ve Özal'dan "hemen gelsin... Bekliyorum" yanıtı alındı.

Güzel, son hızla Konut'un yolunu tuttu.

Aradan "bir saat kadar" geçti.

Hasan Celal Güzel gazeteye geldi:

- Mesajı Özal'a ilettim... Dedi ki... Hasan, sen vazifeni yaptın... Aradan çekil... Ben Yavuz'u arayacağım.

***

Bir gün geçti, Özal aramadı. İkinci gün aramadı. Üçüncü gün de aramayınca Demirel bize şöyle dedi:

- Anlaşıldı, Turgut Bey bu işi referanduma götürmek istiyor... Halka diyecek ki... Demirel'i diri, diri mezara gömün... Diri, diri gömülmeye karşı çıkmak, doğuştan var olan hakkımdır. Ve Turgut Bey'in bu tavrı husumet ilanıdır... Eğer Turgut Bey bana siyasi husumetini ilan ediyorsa... Şu dakikadan sonra... Ben de onu siyasi hasım kabul ediyorum... Hodri meydan.

"Sonrasını" biliyorsunuz.

***

Eğer Özal, yasakları "Meclis'te" kaldırsaydı...

"Tarih, çok daha farklı yazılabilirdi."

Baba yüzme bilir mi?

Teknenin devrilmesiyle denize düşen Baba az daha boğuluyordu. Hemen yüzmeyi öğrendi

Süleyman Demirel yüzme bilir mi?

Yanıt, eski Senatör'lerden (Hatay) Mustafa Deliveli'den.

Deliveli, Marmaris'teki "Hotel Lidya"nın sahibi.

- ...... 1981 yazıydı... Demirel ailesi... Yakın çevresi, Marmaris'e, bize geldiler... Birgün, tekneye bindik... Tam yata geçerken... Tekne devrildi.

- Teknede kaç kişiydiniz?

- Nazmiye Hanım... Nahit Menteşe'nin eşi... Süleyman Bey... Ve ben... Dört kişi.

- Sonra?

- İçlerinde bir ben yüzme biliyordum.

- Sonra?

- Hemen yattakiler yardıma koştu... Ben aşağıdan, onlar yukarıdan yardım.. Ve olay ucuz atlatıldı... En çok, Nahit Bey'in eşini tekneye çıkarırken sıkıntı çektik.

- Neden?

- Elinde çantası vardı... Ve bir türlü bırakmıyordu... Parası, kolyesi, saati falan varmış.

- Demirel yüzmeyi öğrenmedi mi?

- Ertesi gün beyefendi ile birlikte "Hollandalı Ahmet'in lokantasının oralarda" bir koya gittik... Kimse yoktu... Demirel'e orada yüzmeyi öğrettik.

NASİHAT
Demirel gençlerle... Genç siyasetçilerle biraraya gelince "neler" söyler?

"Yedi yıl önceki Demirel'den... Hatta... Daha önceki yıllardan" bahsediyoruz.

Bir öğretmen gibi...

"Nasihat" eder.

İşte Demirel'den nasihatlar:

* Sabahleyin gazeteleri okumadan evden çıkma.

* İleride tahminler vardır... Geride ise gerçekler... İleriye bakarken, sakın geçmişten kopma.

* Gün gelir Bakanlık... Milletvekilliği sona erer... Şuna dikkat et... İtibarın devam ediyor mu?

* İmrenme ile bir yere varamazsın... Kendine hedef koy... Ve o hedefe doğru yürü.

* İnancın ve iddian yoksa, siyasette işin ne?

* Siyasi parti geçici başarının peşinde olmaz... "Kalıcı başarıya" bak.

* Şöyle oldu, böyle oldu diye mazeret getirme... Şartlar aleyhinde de olsa, netice almaya bak... Her şey, neticesiyle ölçülür.

YAVUZ DONAT HAZIRLADI


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır