kapat

12.08.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Güç ve güçsüzlük oyunu
Toplumdaki rol dağılımı, erkeklerin güçlü, kadınların güçsüz olmasını destekliyor.

Toplumsal bir oyun oynanıyor. Kızlar sahte beceriksizliklerle erkeğin kendini daha güçlü hissetmesini sağlıyorlar.

Güç" deyince ne anlıyoruz? Zihinlerimize yerleşen güç kelimesinin, sözlük anlamı; "Fizik, düşünce ve ahlâk yönünden bir etki yapabilme veya bir etkiye direnebilme yeteneği, kuvvet," demek.

Gözle görünen güç ise, kaba kuvvet, bir başkası veya başka bir şey üzerinde uygulanan baskı, kuvvet ve kontrol içeren otorite, iktidar anlamına geliyor.

Psikolog Leyla Navaro, "bu tür gücün tanımının eril değerler göz önüne alınarak yapıldığını, kullanımının da özellikle erkeklere hak görüldüğünü" belirtiyor. Dolayısıyla kuvvet ve baskı içeren bu güç türü, toplum tarafından erkeklere has, erkeksi bir varoluş tarzı olarak algılanırken, bu türde bir gücü ve iktidarı kullanan kadın için de rahatlıkla "erkek gibi kadın" tanımlaması yapılabiliniyor.

Leyla Navaro toplumun güç konusundaki tavrını şöyle özetliyor:

"Gücü mutlak kazanma arzusu, kazanma/kaybetme kavramları ile açıklayan ve güç oyunlarını devreye sokan toplum, kadının güce ihtiyacı olmadığını düşünür.

Güç erkeklere bahşedildiği için, ihtiyacı olduğunda nasılsa bir erkek tarafından temin edilecektir. Kadını ihtiyaçları için erkeğe bağımlı kılıp kısıtlayan bu anlayış, her iki cinsi de belirli rollerle sınırlar.

Erkekler ağlamaz
Bu rol dağılımı da gücü erkeğe, güçsüzlüğü ise kadına reva görür. Küçük yaştan itibaren çocuklarımızı bu yönde koşullandırıp yönlendirmez miyiz?

Erkek çocuklardan korkmalarını, üzülmemeleri, fazla ağlamamaları, duygularını belli etmemelirini bekler; "Erkekler ağlamaz, üzülecek ne var, ne biçim erkeksin sen?" gibi sözlerle onları duygularını bastırmaya, zaaflarını göstermemeye, güçlü görünmeye iteriz.

Kızlarınsa korkması, üzülmesi, ağlaması, duygularını göstermesi onay görmekten öte, adeta kız rolüne uygun düştüğü için bilinçli olarak veya bilinçsizce pekiştirilir.

Kızların sahte beceriksizliği!
Küçük kızlar güçsüzlüklerini sergileyerek daha çabuk kabul görüp beğenildiklerini, daha etkili olabildiklerini, zamanla öğrenirler. Erkek arkadaşlarıyla dolaşan genç kızların yapmacık korkuları, sahte beceriksizlikleri, gerçekte toplumun kadın rolünden beklediği güçsüzlük oyunlarıdır. Böylelikle kadınlar daha kadınsı olduklarını düşünürler.

Sergiledikleri güçsüzlükle yanlarındaki erkeğin yardımına koşmasını ve onun kendini güçlü hissetmesini sağlarlar. Yanındaki erkek her ne kadar gerçekten güçsüz de olsa, güçsüzlüğünü sergileyen kadın, kendine kıyasla onu güçlü hissettirebilir.

Dolaylı yaptırım gücü
Bu bir toplumsal oyundur: kadın ve erkek olmanın toplumca onaylanmış rolleridir. Dolayısıyla da çoğu kez, kadınların dolaylı yaptırım gücü hâline dönüşür.

Örnek mi?

Bozulan arabasının motor kapağını açıp çaresizce bakan veya araba lastiği patlayan bir kadının sürücünün hemen yardımına koşan erkekler! Yardımseverlik kadar, erkeksi güçlerini, becerilerini de sergileyebilmenin hazzı!

Bu nedenle, kadınlar arabalaranının motorunun nasıl onarılacağı veya lastiğin nasıl değiştiğiyle pek fazla ilgilenmez, bu konuda toplumca pekiştirilmiş beceriksizliklerini bir yaptırım gücü olarak kullanırlar.

Aynı şekilde, erkeğin gücünü pohpohlayıp yaptırmak istediklerini kadınsı(!) beceriksizlik oyunlarıyla elde eden kadınları, toplumumuzda erkekler kadar kadınlar da benimser. Hatta erkekler bu tarzı beklediklerini açıkça dile getirirler.

Bu da, gücün cinsler arası eşitsiz dağılımı nedeniyle, kadınların geliştirmek zorunda kaldığı dolaylı bir güç olmuştur.

Güç erkeklere mahsus mu?
Oysa gerçek yaşama baktığımızda, kaba kuvvet ve gücün kullanımı hiç de sadece erkeklere mahsus değildir. Özellikle kırsal yöredeki kadınlar kaba kuvvet ve dayanıklılık açısından, çetin ve çok güçlü davranışlar sergilerler. Sırtında inanılmaz boyutta yükler taşıyan, genellikle kadınlardır.

Hayvanların bakımı, toprağın sürülmesi, ekinlerin kaldırılması gibi fiziksel kuvvet isteyen işlerin çoğunu köyde kadınlar yapar. Kasaba ve kentlerde, her gün çarşı/pazardan elinde yiyecek ve malzeme dolu torbaları, fileleri eve taşıyan, evin tüm kaba kuvvet gerektiren işlerini yapanlar da yine kadınlardır.

Ancak "resmi güç" toplumca yine de erkeğe ait olarak belirir.

Devam edecek


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır