Ancak sözleşmenin bazı maddeleriyle Türk Medeni Kanunu'nun evlilik ve aile ilişkilerini düzenleyen bazı hükümleri çeliştiği için, sözleşme kabul edilirken bazı maddelere de çekince konuldu.
Örneğin, sözleşmenin 15. maddesinin 2. fıkrasına. Bu maddede, "Taraf devletler medeni haklar bakımından kadınlara erkeklerinkine benzer hukuki ehliyet ve ehliyeti kullanmak için eşit fırsatlar tanıyacaklardır. Özellikle kadınlara akit yapmada ve mülk idaresinde eşit haklar verecekler ve mahkemelerde davaların her aşamasında eşit muamele edeceklerdir." hükmü yer alıyor.
Türkiye, bu maddeye Medeni Kanun'un 159. maddesinde yer alan "Kadının çalışması, meslek seçimi kocanın rızasına bağlıdır." hükmü nedeniyle çekince koymak zorunda kalıyor.
Yine aynı maddenin 4. fıkrası, "Taraf devletler, kadın ve erkeğe hukuki olarak ikametgâh seçme ve nakletmekte eşit yasal haklar tanıyacaklardır" hükmünü getiriyor. Türkiye bu fıkraya da, Medeni Kanun'un 152. maddesinde yer alan "Koca, birliğin reisidir. Evin intiabı ona aittir." ve 21. maddesinde ki "Evli kadının ikametgâhı kocanın ikametgâhıdır" hükümlerine dayanarak çekince koyuyor.
Bu çekincelerin, uluslararası toplantılarda, görüşmelerde bizi temsil eden kadınları nasıl da küçük düşürdüğünü söylemeye gerek yok herhalde. Siz istediğiniz kadar başarılı bir kadın olun; devlet bakanı olun, Cedaw yönetim kurulu üyesi, üniversite rektörü, fakülte dekanı, sendika başkanı her neyse, yasaların önünde kocanıza tabi olan ve onun izni olmadan mesleğini seçip, çalışamayan, oturacağı yeri belirleyemeyen, evinde sözü geçemeyen bir kadın durumuna düşüyorsunuz.
Yıllardır bu çekincelerin kaldırılması için uğraş veriliyor. Aslında, 2000 yılına kadar bu çekinceleri kaldıracağımıza, Medeni Kanun'da bulunan eşitliğe aykırı maddeleri düzelteceğimize dair söz vermiştik, 1995 yılında Pekin'de yapılan Dördüncü Dünya Kadınlar Konferansı'nda, Türkiye olarak.
Ve bu çekinceler sonunda kalktı. Müjdeyi, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet bakanı Hasan Gemici ve danışmanı Selma Acuner verdi. Bunu kaldırmak bir erkek bakanın dönemine denk düştü ama, önemli olan kaldırılmış olması. Böylece hem boynu büküklükten kurtulmuş olduk hem de eşitsizliği kısmen ortadan kaldırmış.
Çekincelerin kalkmasında, Anayasa Mahkemesi'nin kararı ile "kocanın çalışmaya izin vermesi" maddesinin iptal edilmesi ve Medeni Kanun'da "eşler oturacakları evi birlikte seçerler" hükmünün yer alması etkili oldu.
Ama iş bitmedi. Eşitsizliğe neden olan maddelerin çoğu hâlâ Medeni Kanun'da yerini koruyor. Dolayısıyla 2000 yılına girmeden önce, Medeni Kanun'u da değiştirmemiz gerekiyor. Hem bu konuda taahhüdümüz de var.