kapat

27.06.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
intermerkez
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.


Eski defterler


Telefon defterimi yenilemem lazım. Tam bir senedir telefon ve adresler yeni deftere geçirilmedi. Günlük işler ve randevular kısmı düzenli olarak yazılıp, yapılınca üstü çiziliyor. Gelgelelim A'dan Z'ye kısmı hâlâ boş. Eski defterimi *"mütemmim cüz"üm olarak yanımda taşımaktayım. Eski defterleri karıştırma adetim olduğunu pek söyleyemeceğim ama Emanetçi Sultana (ya da Sultan ana) gibi bazı şeyleri atamama huyum var ne yazık ki. Bu tarafım anneme çekmiş (anne evdeki bazı eşyalarla helalleş artık, bak Aysel Gürel bile bir sürü şeyini atmış. Hatta delikli beyaz bir kazak ayırmış bana, "gel vereyim" diyor. Artık kışa giyerim).

Çifte defter taşımak bazı minnacık çantalara sığdırmak açısından pek kolay olmuyor tabiatıyla. O kadar gözümde büyümekte ki bu, ordan oraya yazarak geçirme işlemi. İnsanlar psikolojik olarak yapmayı çok istemediği veya korkup çekindiği şeyleri geciktirirlermiş. Kendimle yüzleşmeye cesaretim mi yoktur nedir? Açınca defteri, alfabenin ilk harflerindeki bazı isimleri göreceğim... Onlar bedenen yoklar artık. Bazen boş bulunup arıyorum... Alışkanlık işte. Ama onlar benimle, biliyorum. Fanilerle asla kuramadığın ilişkileri kurarsın bedenen yanında olmayan dostlarınla.

Databankla buluşma
Bazılarını ben silmişim defterden (... sildim mi bir kalemde). Birkaç şans vermişim önce, sonra bakmışım ki ne işleri var dostlar hanesinde? Kimi dostların telefonları inanılmaz bir sıklıkla değiştiği için gereksiz oklarla boş olan yerlere yazılmış. Gel de çık işin içinden. Hangisi sonuncusu acaba? Arada bir, telefon numaramı bir yerden edinmiş birileri "şey telefon defterimde numaranız var da kiminle görüşüyorum acaba?" diye arıyorlar. Yemiyorum bu numarayı çoğu zaman tabii. Kafası karışık tanıdık birileri de yapabiliyor bunu bazen. "Hay Allah sen miydin? Görüşelim" diye bitiyor konuşma. Dikkatli yazmak lazım, ya ben de böyle zırvalarsam?..

Eğer ezber özürlüysen, sık aradığın insanların numaralarını "tak" diye defteri açar açmaz bulursun, dip köşelere gizlenmiş olsalar bile. "Niye sık aradığını diplere yazar ki insan?" diye düşünenlere ufak bir açıklama: Gönül hanenizde bazen başlar ayak, ayaklar baş olur. "Kaderin cilvesi" adını verdiğimiz bu durumların açıklaması yoktur aslında. Buraya kadarki gidişattan anlaşıldığı üzere bendenizin (yani kölenizin) databank denen soğuk nevale buluşlarla arası hiç de iyi değil. Almadım değil. Almamla geri vermem arasındaki süre sadece bir gece idi. Alet ertesi gün, geceki sersemliğinden yeni kurtulmuş olarak başkalarına satılmak üzere raflarda yerini almıştı.

Cep telefonu mevzuu
"Cep telefonunu açmayı kapatmayı nasıl öğrendin?" diye dalga geçecek olan kendini bilmezlere bir çift lafım var: "O kadar da değil!" Şimdi cep telefonu mevzuuna girince telefon defteri kullanmanın gereksizliği akla geliyor değil mi? E bir kısım mühim şahıslarınkini kaydettik tabii. Onlar aradığında adları çıkınca çok heyecanlanıyoruz! Ve umuyoruz ki aynı heyecan dalgası bu şahısları da egemenliğine alıyordur. Bazı istenmeyen karakterleri de telefonun hafızasına yazmak gerekli kanımca. Onların adı göründüğünde telefonu açmamak birinci vazifemiz olmalı. Aksi takdirde tufaya gelmek işten bile değil.

"Kaderden kaçılmaz" konulu her yıl tekrarlanan bildik hikayemi naklettim acizane. İki şık bekliyor beni. Ya artık kendime "hadi şekerim gel girişelim şu işe" diyeceğim. Ya da tirfil tirfil olmuş sayfalar arasında silinmiş bazı numaralar için "ay baksana şu hangi rakam okuyamıyorum" diye sağı solu taciz ederek, eşe dosta ulaşmaya çalışacağım. Boşver, numara yanlış da düşse aranmak iyidir.

* Aysel Gürel: Gülü tarife ne hacet. Ben Aysel'in bilmediğiniz bir yönünü açıklamak üzereyim (ta ta ta taaam). Aysel'in odası, ben en son gördüğümde "bit pazarı", "çıfıt çarşısı" ne derseniz deyin bir görünüm arzediyor idi. Sadece yatağın ucunda bir ilişmelik boşluk vardı ve onu da doğal olarak o dolduruyordu. Buna mukabil odada adım atacak yer yoktu. Her şey normalmiş gibi yapmak en iyisiydi, öyle yaptım. O muhteşem karmaşayı hafızama nakşetmişim bir defa, unutmam ne mümkün.

Meraklısına ayrıca not: Müthiş "Şarküteri" filmini hatırlayanınız var mı? Filmin tanıtım bölümünde kamera bence bir sanat şaheseri darmadağınık bir odada dolaşır. "Aysel'in odası mı, o oda mı?" diye soracak olduğunuzu varsayıyorum. Kararsız kaldığımı söylemekle yetineceğim.

HAKKI BEY
Medyanın korkulu rüyası, yazarların gizli gizli kimseye göstermeden "Acaba yazımda bir halt etmiş miyim?" diye heyecandan karınları ağrıyarak Radikal gazetesindeki "Cihannüma" isimli köşesine baktıkları, dilimizin bekçisi, muhterem kişi.

Nihayet beni de adam yerine koyup köşesine misafir etti, heyecanla okudum. Anladığım kadarıyla "eskisi gibi yaz evladım" diyor, "laf cambazlığı yapma!" Olur üstadım, dikkat edeceğim.

Ben neden böyleyim?

Bu okuduğunuz onbirinci yazım. Henüz pek yeni bir hayat bu benim için. Dikkatli olmak zorundayım. Aksi takdirde önce kendime saygısızlık ederim, sonra sizlere, hepinize. Ukalalık ederken, bilmek zorunda olduğumun farkındayım. Halihazırda şu bilgisayar meretiyle dostluk kurma çalışmalarım devam etmekte.

"Ben neden böyleyim" diye düşünedurayım, gayri ihtiyari gözümü anneme dikmişim. Annemin küçükken beni aptal sanıp "sen anlamazsın... yapamazsın... dur bozacaksın" diyerek, olan aklımın da benden azad olmasına göz yummuşluğu vardır. Bu yüzden ne zaman dizine yatırıp "benim akıllı kızım" diye sevse kafam karışır.

Geçen gün bilgisayar marifetiyle kimsenin müdahalesi olmadan ilk kez faks çektim. Evin içinde yürüyüşüm değişti. Sevgili hocam, merak etmeyin, şu meretin üstesinden geledururken ben, önerilerinizi baştacı edeceğimden en ufak şüpheniz olmasın.

Sayıklamalar:
- Seda'cım geçmiş olsun.

- Bak bi ziyaret ettim seni, komiklik yapıp güldürdüm.

- Hemencecik iyileşip çıkıverdin hastaneden!

- Bundan sonra köşemin adı "hüsnükuruntu" mu olsun diyorsun?

- Sen nasıl istersen!

- (Bir şey mi demeye getirdi bana acaba?)

- Sabancı (deyince hangisi olduğunu anlıyorsunuz değil mi?)

- Çekirdeksiz karpuz yetiştiriyormuş

- Dün biz aldık

- Armudun sapını, üzümün çöpünü biz hallederiz!

- Ağa mümkünse kılçıksız balık yetiştirebilir mi?

- Boğazına batıyor da insanın...

- Boğazına kadar batmaktan iyidir gene

- Osmanlı Devleti'nin yediyüzüncü kuruluş yıldönümü ne münasebetiyle!

- Sizlere (annemin muhalefetine rağmen) Osmanlıca-Türkçe açıklamalarla dolu yazılar yazıyorum.

- Bu bilgilere ulaşmanız için, kupon biriktirmek yok

- Çekiliş yok

- E gördüğünüz gibi hizmette sınır da yok!


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır