kapat

27.06.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
intermerkez
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
TEVFİK YENER(tyener@sabah.com.tr )


İlk Skandallar Kraliçesi Zennube

Adamın beklediği an gelmişti. Yanıp tutuştuğu kadın, bacak bacak üstüne atmış karşısında oturuyordu. Cömertçe...

-Sigaranız var mı? diye sordu kadın. Adam yaydan çıkmış gibi koltuğundan fırladı. Masanın üstündeki kristal tabağın içi sigara paketleriyle doldurulmuştu. Her markadan Amerikanlar... Tabağı kaptı, şuh kadına uzattı.

-Mersi canım.

-Bi şi diil hayatım.

Kadın, sigaradan derin bir nefes çekti. Bu suçtu.

Yabancı sigara bulundurmak "kaçakçılık" demekti. Cezası ağırdı. Dudağında bir tane ile yakalanıp hapsi boylayanlar vardı. Ama o beyfendiye kim ceza yazabilirdi? Çünkü; şehrin Emniyet Müdürü idi.

O sabah kentte fırtınadan önceki sessizlik vardı. 1966 yılıydı galiba.

"Sabah geleceğim. Olur mu?" diye sormuştu kadın. Emniyet Müdürü beyfendi için her saat uyardı: "Sen gel de, kaçta gelirsen gel".

Erkekleri kavuran, kadınları öfkeden çıldırtan, tutkun olduğu afet evindeydi şimdi.

"-Yanıma otursana canım" demişti kadın etli dudaklarını küser gibi sarkıtarak.

Müdür bey mahçup çocuklar gibi "yavrunun" yanına oturdu. O müdür bey ki; kabadayıları tir tir titretirdi. Şimdi kendisi titriyordu. Korkudan değil arzudan...

Az sonra, aylardır düşlediği mutluluğa ulaşacaktı. Fakat...

Tam iş pişerken...

Fakat; Müdür beyi rahatsız eden bir şey vardı. Bilemediği, açıklayamadığı bir his. Şöyle bir durdu. Kulak kabarttı.

-N'oluyor yahu?

Kadın da "-N'oluyor?" dedi. Müdür bey parmağını dudaklarına götürdü:

-Şışşşt...

Sonra usulca kalktı, pencereye sokuldu Müdür bey. Sokağa bakmasıyla, elini alnına şaplatması bir oldu:

-Yandım!.. Yandım anam!..

Alnına mermi yemiş gibiydi. Kıpkırmızı olmuştu, kadının yanına yığıldı. Kadın şaşkındı:

-Korkutma beni. N'oldun cicim?

Müdür bey başını iki yana sallıyordu:

-Bak, pencereden bak...

Kadın ayağa fırlayınca uyandı ve eteğine yapışarak çekti:

-Bakma, bakma.. Gözükme!..

Kadın yine de baktı, tül perdenin ardına gizlenerek.

"Aboovvv... Evin önüne bütün şehir yığılmıştı gardaşşım. Gonu, gomşu, bütün millet, efendime diyeyim gelen geçen seyrüsefer ve de polisler bile... Miting yeri gibi. Bi de en beteri, gazatacılar orada!. Hemi de fotogıraf makinasıyla. Öyle marhamatsız bir vaziyet yani... Bir rezalet oldu ki efendi; tam skandal ha!.." Aynen böyle anlatmıştı o günü Bap Turan.

Bap Turan; Adana'nın en sevilen simalarındandı. Esprileri eşsizdi. Bilmediği yoktu. Zennube'nin basılışından, Jozefin'in Napolyon'a boynuz taktırdığı tarihe kadar... Büyük bir şovmendi... Ama sadece arkadaşlara. Adana'nın İstanbul'a hediye ettiği gençlerden; gazeteci arkadaşım Mazlum Göknel tanıştırmıştı Bap Turan'ı.. Odhan Baykara'nın açtığı İstanbul'un ilk ocakbaşında.

İstanbul'da ilk ocakbaşını kim açtı?

Odhan Baykara spor gazeteciliğinde devrim yapmıştı. FOTOMAÇ ve FOTOSPOR gazetelerini 1967-68 yıllarında çıkardı. O gazeteler basında şok demekti. Heyecanlı başlıklar, kocaman harika fotoğraflar ve maçların fotoromanı... Ve temiz Türkçe.

Spor gazeteciliği Odhan Baykara ile çağ atladı.

Özgür çalışmayı severdi. Gazeteleri rekor satıyordu. Buna rağmen patronun baskısı, gereksiz disiplin isteği Odhan'ı üzdü:

-Bıraktım.., dedi.

Hayret. Odhan gibi adam gazeteciliği bıraktı. Böylesine bir usta. Odhan Baykara gazeteciliği bıraktığında sadece 32 yaşındaydı. Akranım olduğu için doğru biliyorum.

İlk ocakbaşını açtı, kardeşini işin başına oturttu.

Ancak; "İstanbul'un ilk ocakbaşını açtı" derken hata yapmayayım. "Pala" belki ondan az daha önce veya az sonra açılmıştı. Ama kesin biliyorum ki; ikisinden biri 1'inci, diğeri 2'nciydi.

Ocakbaşı, Unkapanı İMÇ, 5. Blokta açılmıştı. 1970 veya 71'de. Tek tük kebabçı vardı İstanbul'da... Ama ocakbaşı bambaşka bir keyifti. Biz İstanbullular; ilk defa "ocakbaşı" görüyorduk. Odhan gibi Adanalı gazeteci arkadaşlarımız; ocakbaşına aşinalardı...

"Dumanı üstüme yelle oğlum"

Ocakbaşı kısa sürede İstanbul'un "gözde mekânlarından" birisi olmuştu. En ünlü Adanalı'lardan Yaşar Kemal otururdu ocakbaşına ve Mehmet ustaya bağırırdı:

-Dumanı üstüme yelpazele oğlum. Kebap dumanına hasret kalmışım.

Nida Tüfekçi sazını alıp geliyor, ben ünlü Goltz Paşa'nın torunu Thomas'ı ocakbaşında ağırlıyordum.

COLMAR VON DER GOLTZ: Osmanlı döneminde Türk ordusunun modernizasyonu için gelen Alman İmparatorluk Mareşaliydi. 1883'ten 1916'ya kadar Türk ordusunda görev yaptı. Genelkurmay 2. Başkanı bile oldu. Birinci Dünya Savaşı'nda, Bağdat'ta Türk ordusuyla birlikte İngilizleri kuşattığı sıra 1916'da öldü. Mezarı bugün Tarabya'daki Alman temsilciliğinin bahçesindedir.

Gazeteci arkadaşım Thomas Goltz, her yıl dedesinin mezarında yapılan törene gelirdi. Onu bir akşam ocakbaşına götürdüm. Bayılmıştı. Hele rahmetli Nida Tüfekçi'nin sazına...

Yasak aşk Emniyet Müdürünü yaktı

1966'larda; gazetelerde "Skandal" başlığı pek görülmezdi. "Skandal" sözcüğüne bugünkü gibi alışık değildik. Bir gazetede "Skandal" başlığını görünce tüylerimiz ürperirdi. Eşi görülmemiş, akıl almaz büyük bir rezalet patlamış demekti.

"SKANDAL!... Emniyet Müdürü ile Dansöz Zennube basıldı"

Böyleydi gazete başlıkları.

"Zennube çok oluyor. Yuvalar yıkıyor, müdürlerin sürgüne gitmesine sebep oluyor. Zennube!.. İstenmeyen Kadın"

Böyleydi gazete yazıları.

Skandallar Kraliçesi Zennube

Kimdi bu Zennube?

O, ilk Skandallar Kraliçesi idi. Futbolcuları formdan düşürüyor, onların takımı da küme düşüyordu. Adana'dan bu yüzden atılmıştı. İsmi lâzım değil. Çok önemli bir futbolcu ile aşkı olaylara sebep olmuştu. Futbolcunun Zennube ile ateşli aşkı bacaklarında derman bırakmamıştı. Kulüp yöneticileri, taraftarlar ayağa kalktı:

-Atın bu kadını Adana'dan!..

Şampiyonluğa giderken takımın belkemiğini oyuncunun iliğini kurutmuştu Zennube. Valiye şikayet ettiler.

Zennube'nin mesleği dansözlüktü. Adana'da çalışma iznini vali iptal etti.

"Şeyini çıkarmıştı ha... Futbolcumuzu da, takımı da kurtardık" diyorlardı ki:

Kral futbolcuları, Zennube ile birlikte Adana'dan kaçtı. İki sevgili İskenderun'a gittiler. Kıyamet koptu. Futbolcunun ailesi Zennube'nin elinden oğullarını zor kurtardı. Zennube yalnız kalamazdı. Emniyet Müdürü ona yanıktı. Müdür bey ile yakınlaşması da "Skandal" ile bitecekti. Emniyet Müdürü sürgüne gitti.

Hemşirelikten skandal kraliçeliğine

Memnune Şimşek aklı başında Milas'lı bir kızdı. İyi okudu, hemşire oldu. Nazilli Devlet Hastanesi'ndeki görevinde başarılıydı, iyi kalpliydi, hastalar onu seviyordu.

Bir tek kusuru vardı: İnanılmaz derecede çekiciydi. Erkekler hep yörüngesindeydi. Hepsi onu istiyor, dayanılmaz ağırlıkta baskı yapıyorlardı. Tehditler ve servet teklifleri... Bir sağ, bir sol yapayım derken hemşirelik yolundan çıktı.

"Üf!.. Ne para varmış dansözlükte. Boşvermişim, ne derlerse desinler.." belki artık böyle düşünüyordu Memnune... Pardon; bundan böyle Zennube idi.

Eski hemşire başka bir boyuta geçmişti. Erkeklerin kabaran iştahları yüzünden hemşire kalamamıştı. Şimdi; erkekleri parmağında oynatarak onlardan intikam alıyordu.

Uğruna silahlar patlıyor, servetler batıyor, takımlar küme düşüyordu. Nesi vardı diğer kadınlardan fazla? Kendisi de bilmiyordu.

Zennube'yi bir kere Beyoğlu'nda gördüm. Sağa sola çarparak fiyakayla yürüyordu. Sağlıklı, güçlü kuvvetli bir kadına benziyordu. İnşallah bugün de öyledir.

Zennube olayların kadını, aşk sanatının ustasıydı. Elbette o yıllar başka sanat dallarında da önemli olaylar yaşanıyordu. Tiyatronun altın yıllarıydı. 1966-67 sezonunda unutulmaz "Kaktüs Çiçeği" oynanmıştı. Eşsiz Suzan Uztan ile Mücap Ofluoğlu tarafından. Oyun: Yılın bir numarasıydı.

Neydi o ikilinin oyunları. Video yoktu ne talihsizlik; filme alan da olmamış. Dünya çapında iki sanatçımız hafızamızda sadece: Ne yazık.

Suzan hanımla bir iki telefon sohbeti yaptık. O müthiş sesi öyle canlı ki; Suzan Uztan neden sahnelerde yok? TV'de yok. Radyoda yok. Ama öyle güzel ses, diksiyon ve tabii oyunculuk da ortada yok.

Mücap beyi bir kere gördüm. Elini sıkarken çok heyecanlandım.

Zennube'nin skandal yıllarında; tiyatroda Engin Cezzar "Palto"yu, Altan Karındaş "Anastasia"yı ve Suna Pekuysal "İşgüzar"ı oynuyordu.

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır