kapat

27.06.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
intermerkez
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ALİ ŞEN(alisen@sabah.com.tr )


Türkiye'yi kim yönetiyor?

Son dönemde hükümetlerin haberi olmadan ülkemizde çok ciddi olaylar yaşandığı ortaya çıktı. Kasetler patladı, telekulaklar bulundu ve bu toplumumuzu sarsacak ciddi boyutlardaki bu olayları, bakanlar hatta başbakanlar gazetecilerden ve televizyonlardan öğrendi. Bu ne anlama geliyor, düşünmek lazım!

Sistemimize göre, ülkemizi halkın seçtiği TBMM üyelerinden oluşan hükümet yönetir. Hükümet, geniş anlamıyla bir ülkenin siyasal yönetim biçimi ya da devlet organlarının bütünüdür. Dar anlamıyla, hükümet başbakan ve bakanlardan oluşan gerek meclisten gerekse devlet başkanından ve her türlü kurumdan ayrı, bağımsız bir yapıya sahip parlamenter rejimlere özgü bir kurumdur. Yani hükümet yürütme organının idare yargı denetiminin dışında bırakılan işlemleri yürütmekle sorumludur.

Son yıllarda hükümetlerimizin haberi olmadan ülkemizde çok ciddi olaylar yaşanmaktadır. Pek çok olayı, hem de toplumumuzu sarsacak ciddi boyutlardaki olayları, bakanlar hatta başbakan gazetecilerden ve televizyonlardan öğrenmektedir. Bir "Telekulak" olayı çıktı. Başbakanımız olayı gazetelerden öğrendiğini söyledi. Bütün devletlerde istihbarat birimleri ülkenin güvenliğini sağlamak için şüpheli insanların peşindedir. Ülkeyi yönetenlerin içinde iki başlı ve çok başlılık olduğu için yetki kargaşası doğmaktadır. Toplumda "Telekulakçı" diye tabir edilen bu görevlilere bazı siyasilerimiz karşı çıktı. Hem de daha evvel devlette söz sahibi olanlar. Bu kez öbür taraftan bir karşı atak geldi. Fethullah Gülen dosyası açıldı. Kasetleriyle, demeçleriyle Başbakan ve hükümet yine hazırlıksız yakalandı. Çünkü hiçbir şeyden haberleri yoktu.

Kimlerdir bütün bu olayları ortaya çıkaranlar? Kimlerdir hırsızlıklara, yolsuzluklara DUR deyip, pekçok olayı açığa çıkaranlar? Kimlerdir son yıllarda bilinmeyen ve inanılmaz sermaye güçlerini ortaya çıkaranlar? Kimlerdir organize suçların ortaya çıkmasına çabalayanlar? Toplum ve düzeni sarsabilecek olayların içinde olanların niyetlerini ortaya çıkaran kimlerdir?

Bu görevler hükümetindir. Ancak bu tip olayları hükümet üyeleri, gazetecilerden sonra vatandaşlarla beraber öğreniyor. Bir keşmekeş, bir çarpıklık. Yetki kavgası bütün hızıyla devam ediyor. Dünün başbakanı Mesut Yılmaz "Karanlık devlet, devlet karanlık" deyiverdi. Bu kadar yıl başbakanlık yaptı. Bugünün de gölge başbakanı. Devletin karanlığı neresindeyse, karanlığın neresinde devlet var ise, gölge başbakanımız Mesut Yılmaz bunu açıklamalıdır.

Ülkede işler iyi yürümezse, ülkede görevini yapması gerekenler görevini yapmazsa, işler tamamen rayından çıkarsa, ordu idareye el koyardı. Ülke bütünlüğü tehlikede olduğunda, anayasal düzeni değiştirmek isteyenler, Laikliğe ve Atatürkçülüğe dinamit koyanların önüne hükümet çıkmadığı zamanlar ordu idareye el koyardı. Bu idareye el koymalar sistemi sarsar. Batı'dan ve Amerika'dan tepki görürdü. Şimdilerde sanki hükümetin dışında bir güç kasetler kanalıyla, teknolojiyi kullanarak duruma el koymuş gözüküyor. Ülkeyi yönetenler görevlerini anayasal düzene göre yapmış olsalar, oy uğruna değil ülke hayrına görevlerini yapsalar güçlü devlet, mutlu halk oluruz.

Devlet otoritesi içinde, devlet organları tam olarak çalışmaz, siyasiler onlara görev yaptırmazsa düzen nasıl korunacak, sistem nasıl yüreyecektir? O zamanda, laikliği, Atatürkçülüğü, anayasal sistemimizi korumak için, oy kaygısı olmayanlar hükümetin haberi olmadan görev yapmaya başladılar. Bunun sakıncaları da yok değil. Gayet tabii ki bütün bu görevleri yapan bu insanlar devlet için çalışan insanlarımızdır. Hükümetlerimizin otoriter idareleri olduğu müddet içinde hiçbir güç kendine görev alanı aramaz.

1961 Anayasası'nda, idarenin hiçbir eylem ve işleminin, hiçbir durumda yargı mercilerinin denetimi dışında bırakılamayacağı yolunda çok kesin ve açık 114. maddesi var. Anayasanın ve yasaların, bazı idari işlemleri yargı denetimi dışında tutması, yasama yoluyla getirilmiş bir kısıntı niteliğinde olduğundan dar ve teknik anlamda hükümet tasarrufu anlamına girmez.

Hükümetlerimizin ve siyasilerimizin oy kaygısıyla, ülke hayrına yapamadığı hizmetleri son yıllarda halkın tanımadığı güçler yapıyor. Hakikaten, TÜRKİYE'Yİ KİM YÖNETİYOR?

Cennette bir kolej
Bodrum Yalıkavak Gökçebel Mevkii, Ege kıyılarının en güzel koylarından birine sahip. Benim de oturduğum bu koy kenarında beş yıl önce bir inşaat başlamıştı. Yine otel yaptıklarını sanmıştım. Sonradan öğrendik ki bu cennet koyun kenarında eğitim kurumu yani kolej yapılıyormuş. 42 dönümlük çok değerli arsaya, otel yapıp daha fazla para kazanmak varken, kolej yapmak isteyenleri merak ettim. Necati ve Cavit Gürsoy "Gürsoylar-Evrensel Eğitim Kurumları"nı 13 yıl evvel kurmuşlar. Ankara ve Kırıkkale'de kurdukları kolejlerden sonra bizim koyda da, İngilizce eğitim veren Gürsoylar Koleji'ni iki yıl önce faaliyete geçirdiler.

Necati Gürsoy, Silahlı Kuvetlerimiz'in eğitim merkezlerinde öğretmenlik yapmış ve akademik görevlerde bulunmuş. Cavit Gürsoy da ilkokul öğretmenliğinden başlayarak hayatını eğitime vermiş. Yine ordudan ayrılan çocukları Hüseyin ve Şahsuvar, Gürsoylar Eğitim Kurumları'nda görevlerini yürütüyorlar. Bu genç insanları tanıdım, bilgili, kültürlü, disiplinli ve saygılı kişiler. Çocuklarımızın geleceği, yalnız ailelerin değil toplumumuzun da geleceğidir. Kaliteli, kontrollü ve güvenilir bir eğitim ortamında uzman kadrolarla verilecek eğitim, ülkemizin geleceğinin garantisidir. Bu koydaki kolej, 480 öğrencilik, 24 derslik, modern ders araç ve gereçleriyle donatılmış. Fizik, kimya, biyoloji, fen bilgisi, yabancı dil ve bilgisayar laboratuvarları ile çok çağdaş bir öğretim yuvası. 312 öğrenci kapasiteli yatılı kısmı, lüks otel şartlarına sahip. Yatılı olmayan öğrencilere servis araçları tahsis edilmiş. Türkiye'de uluslararası nitelikte ilk örnek oluşturan bu kolej, yabancı öğretim üyelerinin yanı sıra çok kaliteli, bilgili Türk öğretim üyelerini de bünyesinde toplayabilmiş.

Artık Bodrum, yalnız turizm ile değil böylesine kaliteli eğitim hizmetlerini de ülkemize ve dünyaya sunuyor. Kolejin yerinde yeryüzünün en lüks oteli kurulmuş olsaydı bu kadar büyük keyif almam mümkün değildi.

Uzanlar futbola uzandı
Cem ve Hakan Uzan kardeşler, parasızlıktan dolayı çıkmaza giren Türk futbolunun kurtuluşu oldular. Profesyonel ligimizin bir yıllık yayın hakkını kulüplerin ötesindeki paylarla beraber 150 milyon dolara satın aldılar. Türkiye liglerinin adını da 9 milyon dolar verip, TELSİM yaptılar. Star televizyonu milli maçların yayın hakları için Futbol Federasyonu'na büyük paralar ödüyor. Şampiyonlar Ligi de Star'da.

Son başkanlığım sırasında göreve geldiğimde Fenerbahçe Futbol Takımı'nın yayın haklarını 1.4 milyon dolardan 13 milyon dolara hangi mücadeleler ile çıkardığımı herkes biliyor. Bu rakama Uzan kardeşlerin sayesinde varabilmiştik. 1997 yılında Fenerbahçe Futbol Takımı'nın yayın hakkını Star VT'ye üç yıllığına 36 milyon dolara satmıştık. Yayın kargaşasından bu anlaşma yürümemişti. Ancak tarifeyi belirlemiştik. Artık ortada bir fiyat vardı. Dinç Bilgin ve Aydın Doğan'ın yardımlarıyla BİMAŞ ile anlaşmış ve bu büyük rakamların kapısı o gün açılmıştı. Türk futbolunun yayın hakkı fiyatı, artık Avrupa'dan bile daha pahalı.

Kulüplerin zengin başkan aramalarına gerek yok. Akıllı olanlar bu paralarla büyük takım kurabilir. Uzanlar'ın futbolumuza verdiği bu büyük hizmetlerden dolayı bugün ben de bir TELSİM hattı aldım.

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır