kapat

27.06.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
intermerkez
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
NURİYE AKMAN(nakman@sabah.com.tr )


'Çok çanta taşıdım'

Tiyatro üstadı Zeki Alasya, masonluğu "güzel bir dünya düşlemek" olarak tanımlıyor ve şöyle devam diyor: "Hayattaki başarınız ve mevkiniz masonlukta geçerli değildir.

Çırak olduğum bir yıl içinde ustalarımın çantalarını taşıdım. 55 yaşında Türkiye'nin en büyük şöhretlerinden biri, Zeki Alasya olarak."

- Geçenlerde mason olduğunuzu açıkladınız. Masonluğun mesleğinize etkisi oldu mu?

- Hiç olmadı. Masonluk bütün insanlar için faydalı olacak bir ülkü mabedi kurmaya yönelik, kardeşlikten yana bir kuruluştur. Hz. Süleyman'ın Kudüs'teki mabedinin sembolizmasıdır ülkü mabedi sözcüğümüz. Yani bir dünya düşlenmektedir; bu dünyadaki insanlar birbirlerini sevmektedirler. Yardımlaşma paylaşma önemlidir. Böyle bir dünya için çalışmak çok güzel bir duygu. Bu dünyaya varmanın tek yolu insanın kendi kendini adam etmesidir.

- Bu, bütün zamanların, pek çok felsefenin arzusu. Neden masonluğu seçtiniz?

- 1717'den bu yana değişmeyen ve bozulmayan tek kuruluş masonluktur. Evrensel kardeşlik duygusunu öne çıkaran diğer kuruluşlar sapmalara uğramıştır.

- Böyle inandığınız için mi mason oldunuz, girdikten sonra böyle olduğuna mı inandınız?

- Ben masonum derken, ben mason olmaya çalışan bir derneğin üyesiyim demek istedim. Çünkü mason olunmaz mason olmaya çalışılır. Ülkü mabedi hedefine varılabilmesi için tek yol kendi kendini düzeltmeden geçer. Ama düzelttikçe düzeltilemedik tarafları olduğunu görürler. Bu varılamayan bir hedeftir ki güzel olan budur galiba.

- Kendinizi kaç derece düzeltebildiniz?

- Ben ikinci dereceyim. Kalfayım. İnsanların kendi kendilerini mükemmelleştirme yolunda belli kademelere ihtiyacı var. Birdenbire olmuyor. Çıraklık döneminde kendinizi düzeltmek için uğraşıyorsunuz. Kalfalık döneminde biraz çevreye bakmayı öğreniyorsunuz. Ustalık dönemi geldiği zaman anlıyorsunuz ki aslında hiç çırak olmaktan kurtulmuyorsunuz. Ben iki yılı tamamlayamadım daha. Bir yıldır da kalfayım. Bu yılın sonunda uygun görülürse üstat olacağım.

- Mason olmakta niye bu kadar geciktiniz?

Çırak, kalfa, üstat...
- Birisinin size teklif etmesi gerekir. Aramıza insanları alırken ince eleyip sık dokuyarak alıyoruz.

- Niye kapılarını çalıp ben mason olmayı istiyorum demediniz?

- Tabii mümkün ama uygulanan yol bu değil. Ben bunu bilseydim yıllar önce ben mason olmak istiyorum derdim kapılarını çalardım.

- Kalfa olarak göreviniz nedir?

- Çırak, kalfa ve üstat olarak görev hep kendi kendimizi eğitmek yani bir ham taşız biz. Bu ham taşı yontma peşindeyiz.

- Kendinizi nasıl yontuyorsunuz?

- Nefsinizi terbiye ediyorsunuz. Öğretiler var okuyorsunuz.

- En keskin nefis terbiyesi oruçla olur. Siz ne yapıyorsunuz?

- Bir kere seçimde özel ve güzel hasletleri olanlar masonluğa alınır. Çıraklık döneminizde, önce son derece basit şeyleri denemeye başlıyorsunuz. Kıskançlık, hırs, kin gibi bazı duyguları içinizden atma mücadelesi veriyorsunuz.

- Nasıl?

- Belli toplantılarımız var. 15 günde bir toplanırız. Üstatlarımız, filozoflar öğretim görevlileri var, konferanslar verirler. Kitaplar okuruz.

- Nefis terbiyesini nasıl yaptığınızı anlayamadım. Mesela her gün komşunuzun kapısını çalıp aç mısın tok musun, hastan var mı diye soruyor musunuz?

'Tek kitabımız yok'
- Masonların açık açık yaptıklarından çok, yaptıklarını belli etmeden yaptıkları vardır. Amerika'da, İngiltere'de mason evleri, hastaneleri huzurevleri vardır. Mason olmadan önce de ben bir sürü yardım yapmışımdır ve kimse bilmemiştir. Bir ünlü arkadaşım yanına dört gazeteci alıp çocuk yuvasına gittiği zaman ben çok rahatsız olmuşumdur. Bazı şeylerin reklam aracı olması tahammül edemediğim şeylerin başında gelir.

- Topluca ne okursunuz?

- Risale okuruz ve dinleriz, tartışmalar yaparız. Kitaplı dinlerin kitabı gibi tek bir kitabımız yoktur. Mesela felsefeyle ilgili bütün kitapları okuyoruz. - Bu şimdi masonik faaliyet mi oluyor?

- Hayır tabii ki öğrendiklerimi ileticem birilerine. Masonik felsefe konusunda ilim yapmış kişilerden konferanslar dinliyoruz. Yalnız bizim okuduğumuz insanlar için faydalı olacağını düşündüğümüz kitaplar piyasada satılmakta bizim gizli bir kütüphanemiz yok.

- Gizli değilse, masonik kitap adı tavsiye edin bize.

- Üstat olmadan önce bu konularda konuşmam yanlış. Ayrıca tavsiye edeceğim kitabın yazarının ismi bir masonu açığa vermek olacak diye edemiyorum.

- Atıyorum, mesela Hitler'in Kavgam'ı okunur mu orada?

- Tabii okunur ne yapılmaması gerektiği için ama mesela felsefe kitaplarının hepsi okunur. Rituellerimiz vardır bunlara uyulur. Teatraldir dünyanın her yerinde yapılır.

- Masonluk masonların birbirlerini kollama ve yüceltme teşkilatı mıdır?

Ev ödevleri...

- Mason olanın sırtı yere gelmez derler değil mi? Bakın mason olarak hayatımın en büyük sıkıntısı içinde yaşadığımı söylüyorum. Bu çarpıcı bir çelişki olarak gelmiyor mu size?

- Geliyor. Neden sizin borçlarınıza yardımcı olmuyor mason kardeşleriniz?

- Masonların böyle bir şeyi yok. Masonlar bütün insanlar için yardımlaşmadan bahsediyorlar. Yani bir mason öbürünün borçlarını ödeyecek değil. Tabii ki maddi manevi yardımcı olacaklardır bana ama benim durumumda olan bir başka insana da olacaklardır.

- Size ev ödevleri veriliyor mu?

- Tabii. Şu anda bir konferansım var, İstanbul'u işliyorum. Yıl sonuna doğru hazırladığım filozof Rıza Tevfik diye bir olay var. Büyük üstatlardan biridir ama masonluğa politikayı karıştırmış o bakımdan eleştirilere uğramış bir masondur. Mesela sık konferanslarımızdan biri Mozart'la ilgilidir. Çok genç yaşta ölmüştür. Çok ünlü bir masondur. Verdiğim üç örneğe bakarak sadece masonlar üzerine çalışma yapıyoruz diye düşünürseniz yanılırsınız. Yunus Emre ile çalışmam var mesela.

- Özel el sıkışma biçimleriniz mi var?

- Evet. Kendilerini ifade etmeleri bakımından

- Bana gösterir misiniz?

Mevkini önemli değil

- Hayır.

- Çıraklıktan kalfalığa bir yılda geçtiniz. Daha çok çalışsaydınız, daha kısa sürer miydi?

- Bir yıldır herkes için. Harici hayattaki başarınız mevkiniz ve beceriniz masonlukta hiç geçerli değildir. Ben çırak olduğum bir yıl içinde ustalarımın çantalarını taşıdım. 55 yaşında Türkiye'nin en büyük şöhretlerinden biri Zeki Alasya olarak.

- Usta açısından bu nasıl nefis terbiyesi? Gerçek usta çantasını kimseye taşıttırmaz.

- Birçoğu taşıtmamak istedi. Ben, özellikle izin verin bu keyfi yaşayacağım dedim. Başbakan da girse aramıza, bir çırağın yapması gerekli bütün görevleri yapacaktır. Bir tek söylediğinize şöyle katılırım. Diğer çırak ve kalfa kardeşlerim yaşım gereği çok yorulmamamı istediği için de bazı şeylere müdahale ettiler. Onun dışında, harici hayattaki konumunuzun içerde hiç önemi yoktur.

- Öyleyse neden hep ünlü insanlar mason?

- Bir gün zatürree olup da göğüs kliniğine yatarsanız dünyadaki bütün hastaların zatürree olduğunu sanabilirsiniz. Çünkü onları görmektesiniz yalnızca. Daha çok ünlü masonlar hatırlanıyor. Oysa bugüne kadar varılan mason sayısı bir milyarın üstündedir.

- Ama içlerinde pazarcı, bakkal gibi "önemsiz" insan yoktur. Niye "küçük" insanları aralarına almıyorlar?

- Amerika cumhurbaşkanlarından biri masonluğa kabul töreninde kürsüde o işin başı olarak kapıcısını gördüğünde çok şaşırmıştı.

- Türkiye'de kapıcı mason yoktur herhalde.

- Hayır yoktur. Ülkemizde masonlukla ilgili endişeler o kadar yüksek boyutlardadır ki belli çevrede sınırlı kalmak durumunda kalınmıştır. Biz bu olayı geçenlerde sergiyle baloyla açtık. Birinin teklifiyle mason olunuyor ama yarın öbür gün, "ben mason olmak istiyorum" diye kapımızı çalan iyi niyetli bir kapıcı, bakkal gelirse, eğer uyuyorsa şartları bize, mutlaka girecektir aramıza.

- Bu "şartların uyması" meselesinden zor girer sanki.

Yaşam takibi...

- Şimdiye kadar söyle olmamıştır ama öyle bir şey olmaz diye bir kural yok. Şartlarımız, Türk vatandaşı olmak, sabıkasız olmak, Allaha inanmak.

- Allah'a inancını nasıl ölçeceksiniz?

- Kendi ifadesiyle. Başka türlü ölçülmez. Allah'a inanmadığı halde ben inanıyorum der, bir şey diyemezsiniz.

- Yaşamı takip edilir mi?

- Evet incelenir. Yanlış yaptığı takdirde güle güle denir.

- Nasıl inceleniyor? Bir istihbarat örgütü mü var?

- Localar halinde çalışan, on beş günde bir bir araya gelen insanlar arasında belli olmaz mı davranışları? Siz yakın çevrenizle herhangi bir şeyi koklamaz mısınız, farkına varmaz mısınız? Derinlemesine CIA gibi bir şey değil tabii.

- Gelen teklifin reddedilme imkanı var mı?

- Türkiye'nin bütün mason teşkilatlarında, masonların gittiği her yerde yeni geleceklerin resimleri üç ay askıda kalır. Bir kişinin ret konusu bir yıl erteler olayı. Ertesi yıl tekrar reddederse bir daha mason olamaz.

- Yani siz bir başka kişinin mason olmasını engelleyebilirsiniz. Bu da aslında büyük bir güç demektir.

- Ama onun da farkına varılacak olaylar vardır. Diyelim ki kötü niyetle masonların arasına katılmış bir tip olsanız, tahkikat edenlere deseniz ki "bu kötü bir adamdır", niye diye sorarlar insana. Öyle bir şey olmadığını görürlerse bir insan böyle dedi diye illa sonuç böyle olacak diye sorgusuz sualsiz infaz söz konusu değildir. Ama aramıza alacağımız insanlarla ilgili ciddi endişeler ve ölçüler taşıyoruz. Çünkü bütün bozulan cemiyetlerin yanlış insanların cemiyete girmesi sonucunda olduğunu düşünüyoruz.

- Aranızda hiç yanlış insanlar yok mu?

Hemşire hâlâ hemşire

- Olmaz olur mu? Şu ya da bu nedenle, bir çıkar duygusuyla aramıza giren insanlar var.

Tahkikat müessesesini aşmış. Aramıza girdikten sonra açıklar vermiş. Kendini istemeden deşifre etmeye başlayan insanlar var

- Hayatınız boyunca, olaylara eleştirel baktınız. Masonlukta size yanlış gelen bir nokta var mı?

- Hiçbir eleştiri yakalayamadım. Rituellerin dili zaman zaman düzeltilmiştir. Örnek vereyim kardeşler diyoruz bir süre öncesine kadar birader deniyordu. kardeşe bıraktı yerini. Mesela hemşire diyoruz kızlarımıza, karılarımıza kızkardeşlerimize, annelerimize falan. Biraderi kardeş yaptığımıza göre hemşireyi de kızkardeş yapmamız lazım. Halbuki hemşire hâlâ hemşire.

- Hemşirelerinizi niye aranıza almıyorsunuz?

- Biz aramıza hanımları almıyoruz, başka masonluk teşkilatları var ki hanımları da alabiliyorlar. Dünyada sadece hanımların olduğu mason teşkilatları var.

- Kadını dışlayan, çağdaş bir kurum olabilir mi?.

- Biz kadını dışlamıyoruz sadece operatif masonluk döneminden kalma bir alışkanlığı sürdürüyoruz. Kadınlar, eşlerimiz, kardeşlerimiz, annelerimiz en önem verdiğimiz kişiler. Masonluğa kabul töreninde mason olacak kişiye iki tane eldiven verilir. Biz masonlar çalışmalarımızda beyaz eldiven takarız. Bu beyaz eldiven bir masonun ellerini hiçbir şekilde kirletmemesinin sembolüdür. Bir eldiven verilir mason olacak adaya. Bir ikinci eldiven verilir, "Bunu sevdiğiniz bir hanıma, kızkardeşinize, kızınıza veya annenize verin. Onlar aramızda olamıyorlar ama manen aramızdadırlar her zaman. İlerde hata yaparsanız hayatınızda sizi uyaracak olan onlardır" denir.

Naif bir üstat
Sanat üretimindeki uzun beraberlik evliliklere benziyor. Beraberliğin bitişi, sadece artık ortak üretim yapılamayacağı anlamını taşımıyor. Taraflar boşanmalarda olduğu gibi, bir duygu seli içinde buluyorlar kendilerini. Zeki Alasya "eski eşi" Metin Akpınar ile evliliklerine dair söylediklerine çok kırılmış. Belki içinde bulunduğu maddi sıkıntı döneminin de etkisi ile şimdi diyor ki, "Gençlere öğüdüm işinizi tek başınıza götürünüz."

Zeki Alasya, ilk kez masonluğunu anlatıyor, kendi masonluğunu anlatıyor. Tabii yalnızca cevap verebileceği konular üzerine konuşuyor. Röportajlarda bazen cevaplardan çok soruların nasıl cevaplandığı daha önemlidir. Öğrendiğiniz yeni şey muhatabınızın karakteridir. Tiyatro sanatçısı Alasya'nın masonluğu anlatış biçimi o sırada gözlerinin sevinçle parladığı da hatırlanırsa bana onun "Naif" bir insan olduğunu gösterdi ki Akpınar'a ilişkin değerlendirmeleri ile çok paraleldi. Sema Yunak ile ilgili bana çizdiği portre ise, "Söyleşide tüm unsurları ile bulunmayan veriler ile birlikte düşündüğümde" daha "otoriter" idi. "Yaşlı adam-genç kadın" aşkının eninde sonunda kadın tarafından bitirilmeye mahkum olduğunu düşünüyordu. Böyle bir sonu beklediğini saklamadı benden. Bu da onu 3. kez "naif" buluşumdu.

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır