kapat

27.06.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
intermerkez
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
A. SAVAŞ AKAT(aakat@sabah.com.tr )


Devekuşu misali

18 Nisan seçimlerinden çıkan Parlamento ve hükümet Türkiye'de yeniden değişim rüzgarları estirebilecek mi? Böyle genel soruları cevaplandırmak zordur. Çünkü karmaşık süreçleri tahmin etmek kolay değildir.

Öncelikle dış konjonktürde ibrenin değişimden yana döndüğünü hesaba katmak gerekiyor. Sezgilerine çok güvendiğim Çetin Altan ustanın yeni dünya düzeninden hareketle iyimser analizler yapması beni de umutlandırıyor.

Devekuşunun hikayesini bilirsiniz. Uç denince, "ben deveyim, uçamam" demiş. "Peki koş öyleyse" denince, "nasıl koşayım, ben kuşum" diye cevap vermiş. Gel de Türkiye'yi hatırlama. Rahmetli Turan Güneş hoca, 20 yıl önce Avrupa Birliği ile ilişkileri şöyle özetlerdi. "Adamlar tenis kulübu kurmuşlar. Biz de güreş tutmak üzere, yağımız ve kısbetimiz elimizde, üyelik için kapıya dayanmışız.

Soruyorlar. Raketin, topun nerede? Yok ama yağ var, kısbet var. Kıyafetinizi teçhizatınızı düzeltin öyle gelin diyorlar. Biz kızıyoruz. Haksızlık ettiklerini düşünüyoruz." 20 yıl sonra bu benzetme hala geçerli.

Tutarsızlık diz boyu
Bazı örnekler vermek istiyorum.

Siyasetten başlayalım. Demokrasiyi istiyoruz. Demokraside Meclis ve hükümetin üzerinde bir irade olmaz. Biz olur diyoruz. Keza, demokraside vatandaşların bir bölümünü "iç tehdit" diyerek siyaset dışı bırakamazsınız. Bir yaparız diyoruz.

Sorun bence çok açık. Toplumun bir kesiti liberal demokrasiden korkuyor. Açık bir dikta rejimi kurmaya da kimse cesaret edemiyor. Sonuçta ikisinin de kötü yanlarını barındıran garip bir yapı ortaya çıkıyor.

Piyasa ekonomisini seçmişiz. Ama gereklerini yerine getirmeye razı değiliz. Vergi yasası ve mali milat üstüne vergi kaçağını savunanların kopardığı gürültüye bakın.

Ne diyorlar? Piyasa ekonomisi iyidir ama bizim vergi kaçırmamız da çok iyidir. Kısaca, vergi denetimi, nereden buldun filan olmasın. Özel mülkiyet, piyasa ekonomisi, düzgün kamu hizmetleri bizden vergi almadan gerçekleşsin.

Ya siyasetçiler? Onlar da ihracat artsın, ekonomi büyüsün, dışarıdan kaynak girsin istiyorlar. Fakat istedikleri gibi para basmaktan, tarıma, memura popülist zamlar vermekten vazgeçmeye razı değiller.

Sonuçta gelinen nokta ortada. Ekonomi yüksek enflasyon ortamında ciddi bir durgunluğa girdi. Türkiye ekonomik potansiyelinin çok altında performansa mahkum ediliyor.

Kafa kumdan çıkıyor
Rivayete göre, devekuşu bir tehlike ile karşılaşınca kafasını kuma sokarmış. Böylece çevresini görmediği için kendisini güvende zannedermiş. Bu gerçek mi bilmiyorum. Ama Türkiye'nin son yılları için anlamlı bir benzetme.

Türkiye'nin artık bir karar vermesi zamanının geldiğini farkedenlerin sayısındaki gözle görülür bir artış olduğunu izliyorum. Daha da önemlisi, Ecevit hükümetinde reform iradesi işaretleri var. Galiba kafalar kumdan çıkmaya başladı.

Hükümet sorunlara doğru teşhisler koyuyor. Ucuz çözümlerden ve popülizmden kaçınmaya çalışıyor. Bunlar çok olumlu gelişmeler.

Kamuoyuna biraz sabır tavsiye etmek istiyorum. Yılların biriktirdiği sorunların tedavisi ayak üstünde bir dakikada olmaz. Karamsarlığa düşmeden beklemeyi bilmek gerekmektedir. Baştaki soruya geri dönelim. Evet, yavaş da olsa Türkiye'de değişim rüzgarlarının yeniden esmeye başladığını söyleyebiliriz.

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır