kapat

27.06.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
intermerkez
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CAN ATAKLI(ataklic@sabah.com.tr )


Adabı muaşeret kuralları

Hüsnü Savaşçın eşimin babası. Ben hiç tanımadım, zaten eşim de pek az tanımış, çünkü henüz 8 yaşındayken babasını kaybetmiş.

Hüsnü Savaşçın gerçek bir Cumhuriyet sevdalısı. Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet'i geliştirmek ve yaşatmak için gecesini gündüzüne katmış. Matematik ve Hukuk Fakültelerini bitirmiş. İngilizce dışında 9 lisan öğrenmiş. Çünkü o tarihlerde İngilizce pek geçerli dil değilmiş.

Halk Bankası'nın kuruluşunda aktif görev almış, Türkiye'nin dört bir yanındaki Halkevleri'nde halka yararlı bilgiler anlatmak için konferanslar vermiş.

Üçü kız 5 çocuğu olmuş, hepsi de üniversite bitirmiş. Memleketi Sapanca'daki hizmetleri ve hayırseverliği nedeniyle halk arasındaki lakabı "Memleket " olmuş.

Kuran'ın Türkçeleştirilmesi ve Ezan'ın Türkçe okunması için büyük çabalar göstermiş.

Şimdi diyeceksiniz ki, "Hüsnü Savaşçın'ı anlatmak nereden çıktı?" Hemen söyleyeyim. Geçenlerde evde, sakladığımız bazı eski kitap, dergi ve kağıtlara bakıyordum. Üzerinde "Kayseri Halkevinin Konferans Neşriyatı- Adabı muaşeret" yazan bir kitapçık dikkatimi çekti. Konuşan "Hüsnü Savaşçın"

Konferans 1938 yılında verilmiş. Hüsnü Savaşçın kendisini dinleyenlere "görgü karallarını" öğretiyor.

Cumhuriyet'in ilk yıllarında halka yeni şeyler öğretmek için bu tür toplantılar çok yapılırmış. Cumhuriyet'in ilk yıllarında toplum çok geri kalmışlıktan çağdaşlığa adımları böyle atmış.

Bugün sizlere, bazılarını unuttuğumuz, bazılarını uygulamadığımız hatta gülüp geçtiğimiz, kimi görgü kurallarını, 1938'lerde halka anlatıldığı şekliyle sunmak istiyorum:

Selamlaşma

Sokakta küçük büyüğe selam verir

Büyük olan tesadüfen görmez ve selamı almazsa darılma olmaz.

Yanımızda giden tanımadığımız birine selam verirse biz de vermeliyiz.

Sokakta her tanıdık kadına selam verilmez, şayet göz göze gelinir ve kadın selam beklediğini belirtirse selam verilir.

"Vay hanımefendi, uğurlar olsun" gibisinden selamlar kabalıktır.

Merdivende, tanımadık birine hizmetçi olsa bile selam verilmelidir.

Takdim (Tanıştırma)

Daima küçük olan büyüğe tanıştırılır.

Ev davetlerinde tanıştırma görevi ev sahibi bayana düşer.

Kadın bir davette oturuyorsa, içeri biri girdiğinde ayağa kalkmaz.

Trenlerde kompartımana girenler, oturanlara isimlerini söyleyerek kendilerini tanıtırlar.

Küçük olan el sıkmak için büyüğüne el uzatmaz.

Erkek, kadın elini uzatmadıkça elini uzatamaz.

Parmak ucuyla el sıkmak ya da kuvvet denemesi yapar gibi tokalaşmak ayıptır.

Sokak adabı
Sokakta sağdan gidilmeli.

Sokakta karşılaşılan bir tanıdıkla uzun süre ayakta konuşulmaz, çünkü yol herkesindir, konuşma kısa kesilmelidir.

Erkeklere de kadınlara da sokakta bağırarak konuşmak, kahkahayla gülmek hiç yakışmaz.

Terbiyesiz sözlere maruz kalan kadın bunu duymazdan gelmeli, civarda polis varsa şikayetçi olmalıdır.

Sokağa tükürülmez.

Yemek adabı
Kapıdan girince masanın sağ kenarının ortasına ev sahibi bayan, iki yanına baylar oturur. Ev sahibi erkek masanın karşısında eşinin tam karşısına oturur.

Tabakların sağında bıçaklar ve kaşıklar, solunda çatallar, tatlı kaşıkları bulunur.

Hizmetçi yemeği soldan verir. Yemek alınınca hizmetçiye teşekkür edilir.

Sevmediğimiz yemeği katiyyen belli etmemeliyiz. Kuş yemi kadar yemek de alınmaz.

Bıçak sağ, çatal sol elde tutulur.

Peçete tabağın altına konulmaz ya da boyuna bağlanmaz. Peçete tam açılmadan uzunluğuna iki dizin üzerine serilir.

Peçete ile ağız silinmez, küçük bir ekmek parçasıyla dudaklar temizlenir, ama bunu belli etmeden yapmak doğrudur.

Yemekte su iki ya da üç kere nefeslenerek içilir, aksi halde yüzünüzün çehresi değişir, bu da ayıp olur.

Zeytin çekirdeği ağızdan elle alınmaz ya da tabağa tükürülmez, çatalla alınıp nazikçe tabağa konur.

Yemek verildiği an başlanabilir, herkese servis yapılmasını beklemeye gerek yoktur. Sadece ev sahibi bayan herkesin tam olup olmadığına dikkat edip sonra başlar.

Sofradan ev sahibi ile kalkılır, ayrı ayrı kalkmak olmaz.

Sofrada yemek ne methedilir ne de tenkit edilir.

Yanımızda oturan bayanın bardağına su ya da şarap koymak için yardım etmeye gerek yoktur.

Yemek yerken ağız açılmaz, ağızda lokma varken konuşulmaz.

Yemekten sonra açık ya da kapalı olarak diş karıştırmak ayıp kaçar.

Çay ve kahve höpürdetilerek içilmez, ses çıkmaması için biraz soğutak gerekir.

Masada kullanmayı bilmediğimiz bir bıçak, çatal varsa, etrafı gizlice tetkik edip öğreniriz.

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır