kapat

11.06.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
micro
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Eve dönüş heyecanı
Kırklareli'ndeki göçmen kampında adeta bayram havası var. Herkes eve döneceği günü iple çekiyor. Ama herkesin yüreğinde aynı korku: Yine olursa...

Barış rüzgarları, Kırklareli'ndeki Göçmen Kampı'na, televizyondaki akşam haberleriyle ulaştı. Aylardır o kampta yaşayan kader yoldaşı 7 bin 400 Kosovalı'nın kalbi ilk kez umutla çarptı. Haber duyulunca, inanmayan eller birkaç saniye duraksadı ve sonra çılgınca alkışlamaya başladı "barış"ı.

Sevinç ve korku
Selda Bulak, henüz 16 yaşındaydı. Bir sabah sıcak yatağından kaldırılmış, evinden atılmıştı. Dövülmüştü. "Bize bunu neden yapıyorsunuz?" diye soramamıştı Sırp askerlerine. Çünkü ağzının içindeydi düşmanın soğuk namlusu. Ve bu kabusu unutmayan Selda, şimdi soruyordu, "Sırplar barışa ne kadar sadık kalır?"

Sezai Süleyman, "Sırplar, Kosova'yı terkettiği için çok mutluyum" diye başladığı sözlerini, yüreğine ve beynine kazınan şüpheyi ve korkuyu anlatarak bitiriyordu: "Evlerimiz yakıldı, ailem bölündü. Bir kısmı İngiltere'de, bir kısmı hâlâ Kosova'da. Onlardan barış söylentilerinin başladığı günden beri haber alamıyorum. Bu sanki bilinçli yapılan bir eziyet. Bıraktığım hiçbir şeyi, hiçkimseyi yerinde bulamamaktan korkuyorum. Sırplar, savaşın son saniyesine kadar vahşeti sürdürmüştür."

"Yedirdik, giydirdik"
Kosova'da, özerklikleri ellerinden alınana kadar gazetecilik yapan Sebiha Ramecik'in hiç şüphesi yoktu. O "Sırplar'a ve Miloseviç'e inanmıyorum" diyordu. Bu kesin cevabın altında yatan ise Ramecik'in yaşadığı acı tecrübeydi. Mahallelerinde oturan işsiz bir Sırp genci, yedirmiş, giydirmişlerdi. Çocuklarına ağabeylik ettirmişlerdi. O genci son gördüklerinde, maskeli Sırp askerlerine müslüman evlerini gösteriyordu.

"Evimizde uyuyabilsek"
Güneş gibi parlak sarı saçlı çocukları Blendi ve Meriata'ya sarılan Şükriye Sarac ve eşi Cafer Sarac ise Almanya ve Norveç'e dağılan ailelerinin barışla birlikte yeniden biraraya gelmesini hayal ediyordu. Ve şu sözler dökülüyordu dudaklarından, "Korkmadan okulumuza, işimize gidebilsek, evimizde uyuyabilsek."


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır