kapat

05.06.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
micro
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CENGİZ ÇANDAR(ccandar@sabah.com.tr )


Hatırlatma...

Abdullah Öcalan'ın duruşması, tahmin edilebileceği gibi her türlü cadı kazanının fokurdatılabileceği ve her cins hayali haber ve spekülasyonun ortalığı kaplayabileceği bir veçhe kazanmaya başladı. Ortalıkta isimler ve iddialar uçuşuyor.

Söz konusu isimler ve iddialar, öylesine geniş bir alana yayılıyor ki, herhangi bir kesim bir diğerine karşı bunu "koz" olarak kullanabilme şansına sahip değil. Hemen herkes bir diğerine karşı eşit şans ve ölçüde "koz" kullanabilecek durumda.

Bu davanın şirazesinden çıkıp çıkmadığını, işin nereye varacağını veya vardırılmak istendiğini kestirebilmek şu noktada pek zor.

Çünkü, ortada mahkeme performansıyla "Türkiye ile işbirliği"ne can atan, "Atatürk milliyetçiliği"nden dem vurarak bazı kulakları okşamayı tasarlayan, "devlet" kavramının önemini her vatandaşımızından daha müdrik gözüken ve "işbirliği" isteğini "devlet" için yerine getirmek isteyen bir Abdullah Öcalan var...

Öcalan'ın şu ana kadarki görüntüsü, Türkiye halkının bir kesimini temsil etme iddiasındaki bir siyasi figür görüntüsünden ziyade, hatalarını doğruya çevirmeyi arzulayan ve bu amaçla "işbirliği partneri" olarak "devlet"i seçen bir kişiyle karşı karşıya bulunduğumuz duygusunu veriyor.

Acaba Öcalan mı "kelleyi kurtarmak" için böyle bir yol izlemektedir; yoksa bir "senaryo"nun figüranlığını mı, bilerek veya bilmeyerek, üstlenmiştir, bunu anlayabilmek şu sırada kolay değil...

Ancak, cehalet eseri mi, yoksa "eski hesaplar"ın görülmesi amacıyla mı olduğunu kestiremediğimiz biçimde bizim ismimizin de "sirkülasyon"a sokulmak istendiğinin farkındayız. Dünkü Hürriyet gazetesinde bir haber, Apo'nun avukatlarının benim, M.Ali Birand'ın ve Celal Talabani'nin tanıklığına başvurulmasını isteyeceklerini ileri sürüyordu. Haberin doğruluğunu bilemem. Öcalan'ın avukatlarının böyle bir niyetinin bulunup bulunmadığından da haberim yok; zira kendileriyle hiçbir temasım olmadı.

Fakat, kesinlikle bildiğim bir başka husus, aynı haberde yer alan şu cümlelerin affedilemez cehaleti veya kötü niyeti: "PKK'nın ikinci adamı Şemdin Sakık ise Cengiz Çandar ve M.Ali Birand'ın sık sık Öcalan ile görüştüğünü söylemişti. Şemdin Sakık'ın iddiası üzerine İstanbul DGM'de Çandar ve M.Ali Birand'ın ifadeleri de alınmıştı..."

Şimdi bu neyin nesidir? Türkiye'de bunun aşağılık bir iftira olduğunu bilmeyen kalmadı. Şemdin Sakık böyle bir şey söylemedi. İstanbul DGM'de Şemdin Sakık'ın ifadesi bize gösterildi. Böyle bir şey yok. Şemdin Sakık böyle bir şey söylediği için değil, basında Şemdin Sakık'a atfen bu tür iddialar yer aldığı için görüşlerimize başvuruldu. Sadece Çandar ve Birand'ın değil, Hürriyet gazetesi yazarları rahmetli Yavuz Gökmen ile Fatih Altaylı'nın da...

Bu tür haber yazma tarzının son olmasını dilerim. Bu tür haberleri yazan ve yazdıranların biraz arşiv karıştırmasını da beklerim. Öcalan'la uzun uzun görüşen, hatta ona konuk olan çok ünlü gazetecilerin isimleriyle karşılaşabileceklerdir.

Adı geçen kişiyi daha iyi tanıdıkları ve taşıdıkları sıfatlar ve konumlarından ötürü bugünlerde itibar sahibi bulundukları için, asıl onların tanıklığına başvurulması isabetli olur...

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır