|
|
|
|
AB'ye üyelik sürecinin aşamaları
AB üyesi ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarının katıldığı AB zirvesinde adaylığı resmen kabul edilen bir ülke, aday statüsünden tam üyeliğe uzanan yolculuğunda tarama, müzakere ve onay olmak üzere üç ana süreçten geçiyor.
Müzakerelerin başlaması için Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirmesi gereken aday ülke, müzakere sürecinde ekonomik yapısını ve yasal düzenlemelerini AB normlarına uygun hale getiriyor. Başlıklar halinde yürütülen müzakerelerde aynı anda birden fazla başlık ele alınabiliyor.
Müzakere başlıklarının tamamının kapanmasının ardından ise onay süreci başlıyor. AB'nin tüm üyelerinin yeni üyenin katılımını onaylamaları gerekiyor.
TARAMA SÜRECİ
Tarama süreci, aday ülkenin, Avrupa Komisyonu ile birlikte hukuki düzenlemeleriyle AB yasalarını karşılaştırması anlamına geliyor. Bu süreçteki çalışmalarda yasal düzenlemeler üç başlık altında kategorileştiriliyor; AB düzenlemeleriyle uyumlu olanlar, düzeltilmesi ya da değiştirilmesi gerekenler ve AB'de olup da aday ülkede olmayan yasal düzenlemeler. Müzakere sürecine büyük katkı sağlayan tarama aşamasında, yalnızca aday ülkenin yapması gerekenlerin bir haritası çıkarılmış olmuyor, aynı zamanda hangi alanlarda geçiş dönemleri ya da istisnaların söz konusu olabileceği de belirleniyor. Müzakereler, AB ile aday ülke yasal düzenlemeleri arasındaki bu tür farklılıkların net biçimde tanımlanmasından sonra başlatılıyor.
Aday ülkelerin tümü için geçerli olacak şekilde AB Komisyonu, tarama sürecini iki aşamada tamamlıyor. ''Çok taraflı'' görüşmelerde aday ülkelerin tümü ve Komisyon temsilcileri Brüksel'de bir araya geliyor ve bu görüşmelerde Komisyon daha çok söz alarak AB normları ve beklentileri hakkında adayları detaylı şekilde bilgilendiriyor. ''İki taraflı'' görüşmeler ise daha büyük önem taşıyor ve bu görüşmelerde aday ülke ile Komisyon temsilcileri bire bir yaptıkları toplantılarda söz konusu aday ülke ile AB yasal düzenlemelerini karşılaştırıp olmayan ya da eksik düzenlemeleri tespit ediyor.
MÜZAKERE SÜRECİ
AB katılım müzakerelerinde, tüm adaylar için geçerli olan kurallar mevcut. Müzakereler, aday ülke ve AB üyesi ülkeler tarafından oluşturulan ve Katılım Konferansları adı verilen yapı tarafından yürütülüyor.
Konferans üç farklı seviyede toplanabiliyor ve en üst seviyesini her dönem başkanlığında bir kez, yani altı ayda bir kez toplanan dışişleri bakanları toplantısı oluşturuyor. Eğer aday ülkenin baş müzakerecisi ve üye ülkelerin Brüksel'deki daimi temsilcileri Konferansta bir araya gelirlerse, o zaman Konferans ''vekiller düzeyinde'' toplanmış kabul ediliyor. Vekiller düzeyindeki toplantı da her dönem başkanı için ortalama iki kez yapılıyor. İlk ikisinden farklı olarak ''uzmanlar'' seviyesindeki toplantılar, tarafların gerekli buldukları sıklıkta yapılabiliyor.
Müzakerelerde AB Komisyonu önemli rol oynuyor ve teknik işlerin çoğu Komisyon tarafından yürütülüyor. Buna karşılık, son sözü üye ülkelerin siyasi temsilcileri söylüyor.
Müzakerelerin başlangıç dönemlerinde birden fazla başlığa ilişkin görüşmelerin paralel olarak sürdürülmesi mümkün olabiliyor. Başlıkların açılma tarihleri AB'nin önerisi üzerine netlik kazanıyor.
Aday ülkenin başmüzakerecisi, söz konusu başlığa ilişkin ülkesinin müzakere pozisyonunu, dönem başkanlığına ve AB Komisyonu'na iletiyor. Komisyon ise kendisine sunulan belgeleri değerlendirerek, AB'nin Ortak Pozisyonu adı verilen belgenin taslağını oluşturuyor.
Üye ülkelerin uzmanları da bu belge üzerindeki görüşlerini ortaya koyuyor, belgeye son şekli verilmiş oluyor ve bu belge AB üyelerinin daimi temsilcilerinden oluşan COREPER'e sunuluyor. Bir başlığın resmen açılabilmesi için COREPER'de değerlendirilmesi ve AB Pozisyonu belgesinin onaylanması gerekiyor. Aday ülkenin o başlıktaki yasal düzenlemelerini, AB normlarıyla uyumlu hale getirmesi sonucunda, söz konusu başlık yine COREPER'de ''geçici'' olarak kapatılıyor.
Kapatılmış bir başlık, müzakere süreci içinde gerekli görülmesi durumunda tekrar açılabiliyor, yani AB içinde sıkça kullanılan deyişle ''her şey kabul edilene kadar hiçbir şey kabul edilmemiş'' oluyor. Müzakere prosedürleri incelendiğinde, görüşmelerin 30 başlık altında yapıldığı varsayılırsa, aday ülkenin sadece müzakere aşamasında en azından altmış kez aday ülkelerin tümünün onayına ihtiyaç duyduğu ortaya çıkıyor.
ONAY SÜRECİ
Kapatılan her müzakere başlığı için AB ve aday ülke arasında varılan anlaşma, Katılım Anlaşması'nın temellerini oluşturuyor. Katılım Anlaşması'nda aday ülkenin hangi tarihte AB'ye gireceği, hangi konulara ilişkin geçiş dönemlerini ne kadar süreyle uygulayacağı detaylı şekilde belirtiliyor. Anlaşmanın üye ülke temsilcileri tarafından imzalanmasının ardından onay süreci başlıyor.
AB, üye ülkeleri onay sürecinde seçecekleri yönteme ilişkin serbest bırakıyor. Buna göre, ülkeler Anlaşmayı ya Parlamentolarında oyluyorlar ya da referanduma götürüyorlar.
MÜZAKERE SÜRECİ, TEMEL BAŞLIKLAR
Türkiye-AB ilişkilerinin önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilebilecek müzakerelerin resmen başlatılmasından sonra, bugüne kadar ''Kopenhag kriterleri'' ifadesine alışkın olan kamuoyu, artık müzakere sürecine odaklanacak.
Genel olarak ''Avrupa Mevzuatına Uyum'' olarak görülen ve Avrupa Birliği hukuk sistemine ve politikalarına uyumlaşma anlamına gelen müzakere sürecinde, müzakere edilen konu, AB'nin ortaya koyduğu kurallar bütünü değil, aday ülkenin bu sisteme hangi yöntemlerle ve ne kadar süre içinde uyum sağlayacağı oluyor.
Aday ülkedeki mevcut düzenlemelerde ne ölçüde değişime gidilmesi gerektiğine bağlı olarak bugüne kadar 13 ay ile 7 yıl arasında değişen sürelerde tamamlanan müzakereler sonucu, aday ülke Birliğin tarım, iletişim ve bilgi teknolojileri, çevre, ulaşım, enerji, taşımacılık, tüketici hakları, adalet ve içişleri, işgücü ve sosyal haklar, eğitim ve gençlik, vergilendirme, istatistik, bölgesel politikalar, genel dış ve güvenlik politikası gibi alanlarda her türlü düzenlemesiyle kendi yasalarını uyumlu hale getiriyor.
MÜZAKERE SÜRECİ
AB ile aday ülke arasındaki müzakereler iki seviyede yürütülüyor. Üye ve aday ülkelerden bakanların katılımıyla yapılan hükümetlerarası toplantılarda temel pozisyonlar ve stratejiler ortaya koyuluyor ve siyasi konular ele alınıyor. Teknik düzeyde yürütülen esas müzakereler ise üye ülkelerin AB daimi temsilcileri ve aday ülke başmüzakerecisi başkanlığındaki müzakere heyetleri arasında yapılıyor.
Müzakereler genellikle, ''kolay'' olarak kabul edilen ve kısa sürede sonuçlandırılması beklenen konu başlıklarıyla başlatılıyor. Tüm konu başlıklarında müzakerelerin tamamlanmasının ardından, Komisyon, taslak Katılım Antlaşması'nı hazırlıyor, Antlaşmaya son şekli Hükümetlerarası Konferans'ta veriliyor. Antlaşma Avrupa Parlamentosu ve AB Konseyi'nce onaylandıktan sonra, üye ülkeler ve ilgili aday ülke tarafından imzalanıyor. Üyelik ise Katılım Antlaşması'nın tüm taraflarca onaylanmasından sonra hayata geçiyor.
Müzakerelerin ne zaman tamamlanacağının belirlenmesinde AB'den çok aday ülke belirleyici oluyor. Çok fazla şart veya ayrıcalık isteğiyle masaya gelinmesi, AB düzenlemeleri ile aday ülke mevzuatı arasında büyük farklar olduğu durumlarda müzakereler uzun sürebiliyor.
AB'nin son genişlemesinde her bir adayın masaya 140 ila 200 arasında değişen sayılarda şartla oturması süreci yavaşlatınca, aday hükümetler taleplerinin sayısını azaltma yoluna gitmişlerdi. Örneğin, sürecin başında 150 ek taleple masaya oturan Macaristan, daha sonra bu sayıyı 50 ile sınırladı.
Unutulmaması gereken bir diğer nokta da, bölümler altında yürütülecek müzakerelerin, bir bütün olarak kabul edilmesi gerektiği. Başka bir deyişle, AB, Topluluk müktesebatının bölümleri üzerindeki müzakereleri geçici olarak kapatsa dahi, Topluluk müktesebatının tamamı üzerinde anlaşmaya varılmadan, bölümler üzerinde anlaşmaya varılmış olmuyor.
AB'nin aday ülkelerle yürüttüğü müzakereler, aralarında mal, kişi, hizmet ve sermayenin serbest dolaşımı, rekabet politikası, tarım, balıkçılık, ulaştırma, çevre, enerji, sanayi, bilim ve araştırma, eğitim, tüketici ve sağlığın korunması gibi konuların bulunduğu toplam 35 başlıkta yürütülüyor.
Kaynaklar, Türkiye'yi en çok zorlayabilecek başlıkların, büyük yatırım ve yapısal değişiklikler gerektirmeleri nedeniyle tarım ve çevre olacağını belirtiyor.
|
|
|
|
|