SABAH Gazetesi
 
   Son Dakika
   Yazarlar
   Günün İçinden
   Ekonomi
   Gündem
   Siyaset
   Dünya
   Spor
   Hava Durumu
   Sarı Sayfalar
   Ana Sayfa
  » Dosyalar
   Teknoloji
   Emlak
   Otomobil
   Detaylı Arama
   Arşiv
   Etkinlikler
   Günaydın
   Televizyon
   Astroloji
   Magazin
   Sağlık
   Cuma
   Cumartesi
   Pazar Sabah
   İşte İnsan
   Sinema
   20. YILA ÖZEL
   Turizm Rehberi
   Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Ayşe Opereti
Gülriz Sururi ile röportaj
Sururi'nin Ayşe Opereti ile tanışması
Muhlis SABAHATTİN (1889-1947)

Gülriz Sururi ile röportaj

Bugüne kadar Kaldırım Serçesi, Sokak Kızı İrma, Kabare, Hair, Direklerarası ve Keşanlı Ali Destanı gibi Türk tiyatro tarihine damga vuran müzikallere imza atan Gülriz Sururi, bu kez anne ve babasının 30'lı yıllarda oynadığı Ayşe Opereti'ni sahneye koymaya hazırlanıyor. Destek sözünden cayanlar yüzünden kamikaze gibi yoluna devam ediyor.

1930'lı yıllar... İstanbul'un altın çağı... Dönemin ünlü dans salonlarından birinde tanışan ve aşık olan Abdülhamit'in kilercibaşısı İbrahim Bey'in torunu Suzan Hanım ve Nazif Sururi Paşa'nın oğlu Lütfullah Bey, aileleri evlenmelerine izin vermediği için evden kaçar; arkadaşlarının babası Muhlis Sabahattin Bey'in evine sığınır. Muhlis Bey; Muhsin Ertuğrul'un film müziklerine imza atan dönemin ünlü müzisyeni. Batı ve Türk müziğini kaynaştıran yepyeni bir müziğin öncüsü. O sıralar, bir aşk hikayesinin anlatıldığı ünlü 'Ayşe Opereti'ni sahnelemek üzeredir. Ortaya çıkar ki, evine sığınan bu iki gençten biri çok iyi bir tenor, diğeri de müthiş bir sopranodur. 'Sen gel Ayşe ol, sen de Ahmet' diyerek operetteki ana rolleri onlara verir. İlk kez sahneye Samsun'da çıkarlar. Ünlü soprano dokuz aylık hamileyken bile sahneye çıkmayı sürdürür. Yani Gülriz Sururi daha anne karnındayken Ayşe Opereti'ne aşinadır! Ancak anne ve babasının bu rolleri Muhlis Bey'den nasıl aldığı konusunda hiçbir bilgisi yok. "Nasıl olduğunu bilmiyorum, keşke babama 40 kez anlattırsaydım" diyerek ekliyor: 'Ay babam yine bunları mı anlatacak' diye kaçıp gitmelerimi hatırlıyorum da... Oysa insan yaşarken karşısındakini sünger gibi sıkıp bilgilerini almalı. Yine de kulağımda kalanlarla kitaplarımda çok sayfa doldurdum. Sanıyorum Muhlis Bey, o rolleri oynayanlar kapris yaptığı için anne ve babama teklifte bulunmuş...

* Ne kadar sahnelenmiş bu operet?
İşte onu bilmiyorum, yıllarca oynanan birşey. 'Operetin kralı' deniyormuş o dönem... Ben 20'li yaşlarıma geldiğimde babam bana notaları hediye etti ve "Gülriz, annenin rolünü oynamanı istiyorum" dedi. Ben de hiç düşünmedim çünkü o zaman operet benim için çok eski. Babam çok ısrarcı oldu, yıllar sonra da notaları benden istediğinde bulamadım. Onun evinde kalmış o zamanlar... Sonra

TRT 1966 yılında babamdan, 'Türk operetleri' diye bir dizi yapmasını istedi. Babam da bu çok sevdiği hikayeyle başlamak istedi. Bana da annemin rolünü teklif etti. Kendi rolünü de Zeki Müren'e söyletmek istedi. "Baba ne yapıyorsun çok değerli bir şarkıcı olabilir ama alaturka bir şarkıcı sonuçta. Operet müziğiyle ne alakası var" diye itiraz ettim. "Söyleyecek çünkü onun kadar iyi bir tenor daha yok" dedi babam da. Sonra ben kaçtım...

* Neden kaçtınız?
Kaçtım çünkü harikulede bir ses, benim müzikal kariyerimi mahvedecek! Razı olmadım; babama ve Zeki Müren'e birer mektup yazdım ve özür diledim.

* Tek neden Zeki Müren'in sesi miydi yani?
Tabii canım! Hatta mektupta 'Eğer televizyon olsa ben karşınızda durabilirdim ama görüntüsüz, sadece ses olarak bu kadar yok olmaya razı değilim' dedim.

* Sonra pişmanlık duydunuz ve Ayşe Opereti'ni tekrar sahneye koymaya mı karar verdiniz!
Hayır. 2000'li yıllardı, bir gece babamı rüyamda gördüm. Bana dedi ki, "Nerede sana verdiğim notalar?" Gülriz sen bir proje yapmak istiyordun, işte sana işaret! diye düşündüm o an. Örümceklerin, tozların arasından o radyo kesitini çıkardım. Fakat 15 dakikalık bir metin var kasette. Ben de oturup baştan yazdım, 15 dakikalık metinden bir hikaye yarattım.

* O günkü operetten değişen ne var?
Yine 1930'larda geçiyor ama yazım şeklini biraz daha günümüze uyarladım ve yönetmenimiz Başar Sabuncu'ya teslim ettim. "Biz Shakespeare'in sağ kulağından girip sol kulağından çıkıyoruz, nedir sendeki bu Muhlis Bey sadakati?" dedi. Ben bundan da cesaret alarak değişiklikler yaptım. Ana tema aşk ama oyun genişletildi, büyütüldü, sayı 18'e çıktı.

* O günün aşklarıyla bugünün aşkları arasında çok fark var. Oyunu bugüne uyarlarken zorlandınız mı?
Bana bakmayın siz, ayağım yere sağlam basar ama ilk bakışta aşka da inanan romantiklerdenim. (gülüyor) Ama bugünün gençleri ilk bakışta aşka inanıyor mu onun biraz üzerinde durmak gerekir. Belki bu oyuna gelirlerse böyle bir aşkın havasını yaşarlar.

* 65 yıldır sahnelenmeyen bir oyunu sadece gördüğünüz rüya yüzünden mi sahneye koydunuz?
Rüyalardan, romantizmden çok hoşlanan biri olmama rağmen ayakları yere sağlam basan bir insanım. Önemli olan şuydu: Muhlis Sabahattin Bey'in o muhteşem müziği yıllardır mezara sokulmuştu. Ben şimdi o örümcekleri üflüyorum. Ben şu ana kadar hep özgün müzikleri olan müzikallerde oynadım. Son yıllarda gördüklerimizse, kesinlikle küçümsemek adına söylemiyorum, müzikal değil; piyasa müziklerinin toplandığı, şovmenlerin rol aldığı olaylar... Müzikal kaç yıldır yapılmıyordu. Ve ben bunu misyon gibi düşündüm. Bu operetin, müziği sayesinde bir Keşanlı Ali Destanı, Lüküs Hayat çizgisinde olacağına, belki de onlardan çok başka bir yere taşınacağına inanıyorum.

Dolunay Soysert, Hazım Körmükçü, Ceyda Düvenci

Başrollerde Dolunay Soysert, Hazım Körmükçü ve Ceyda Düvenci'nin oynayacağı Ayşe Opereti için Gülriz Sururi'nin tek dileği var: Tek istediğim, 'Vay be böyle bir bestecimiz varmış ve biz yıllarca kıymetini bilmemişiz' denilmesi. 'Bravo Gülriz Suriri'ye, bizi Muhlis Sabahattin'le tanıştırdı' denilmesi... Halk böyle kaliteli bir işe hemen cevap verecektir; çok umutluyum.

Tek isteğim 'Bravo Gülriz'e bizi böyle bir besteciyle tanıştırdı' demeleri


Bugüne kadar Kaldırım Serçesi, Sokak Kızı İrma, Kabare, Hair, Direklerarası ve Keşanlı Ali Destanı gibi Türk tiyatro tarihine damga vuran müzikallere imza atan Gülriz Sururi, bu kez anne ve babasının 30'lı yıllarda oynadığı Ayşe Opereti'ni sahneye koymaya hazırlanıyor. Destek sözünden cayanlar yüzünden kamikaze gibi yoluna devam ediyor.

1930'lı yıllar... İstanbul'un altın çağı... Dönemin ünlü dans salonlarından birinde tanışan ve aşık olan Abdülhamit'in kilercibaşısı İbrahim Bey'in torunu Suzan Hanım ve Nazif Sururi Paşa'nın oğlu Lütfullah Bey, aileleri evlenmelerine izin vermediği için evden kaçar; arkadaşlarının babası Muhlis Sabahattin Bey'in evine sığınır. Muhlis Bey; Muhsin Ertuğrul'un film müziklerine imza atan dönemin ünlü müzisyeni. Batı ve Türk müziğini kaynaştıran yepyeni bir müziğin öncüsü. O sıralar, bir aşk hikayesinin anlatıldığı ünlü 'Ayşe Opereti'ni sahnelemek üzeredir. Ortaya çıkar ki, evine sığınan bu iki gençten biri çok iyi bir tenor, diğeri de müthiş bir sopranodur. 'Sen gel Ayşe ol, sen de Ahmet' diyerek operetteki ana rolleri onlara verir. İlk kez sahneye Samsun'da çıkarlar. Ünlü soprano dokuz aylık hamileyken bile sahneye çıkmayı sürdürür. Yani Gülriz Sururi daha anne karnındayken Ayşe Opereti'ne aşinadır! Ancak anne ve babasının bu rolleri Muhlis Bey'den nasıl aldığı konusunda hiçbir bilgisi yok. "Nasıl olduğunu bilmiyorum, keşke babama 40 kez anlattırsaydım" diyerek ekliyor: 'Ay babam yine bunları mı anlatacak' diye kaçıp gitmelerimi hatırlıyorum da... Oysa insan yaşarken karşısındakini sünger gibi sıkıp bilgilerini almalı. Yine de kulağımda kalanlarla kitaplarımda çok sayfa doldurdum. Sanıyorum Muhlis Bey, o rolleri oynayanlar kapris yaptığı için anne ve babama teklifte bulunmuş...

İlk teklifi Tarkan'a yaptım

* Önce Tamer Karadağlı'yı düşünmüştünüz başrolde oynaması için. Neden değişti planlarınız?
Tamer'i televizyonda gördüğümde aklıma geldi. Sesi olmasına rağmen müzik direktörümüz Selim Atakan'la audition'a bile girdi. Bu tavrını da çok beğendim. Ancak para konusunda anlaşamadık. Bizim teklif ettiğimiz parayı kabul etmedi, onun istediği para ise dizi mantığıyla söylenmiş bir meblağdı.

* 200 bin dolar diye duydum...
Hiç rakam vermek istemiyorum. Ama şaşılacak bir şeydi! 'Yapmak istemedi' lafları doğru değil yani; o da çok heyecanla yapmak istiyordu bu işi. Bir ön sözleşmemiz bile vardı. Hatta bunun hemen ardından Engin'in (Cezzar) başka bir oyun koymasını ve yönetmesini istedi. Çok hoş sohbetlerimiz de oldu ancak onun istediği rakamı benim vermem mümkün değlidi. Tiyatro mantığına sığmıyordu.

* Tarkan ismi doğru mu?
Zeki Müren'den hareketle böyle bir şey istemiştim.

* Teklifte bulundunuz mu?
İki sene önce teklif ettim. Projeyi çok beğendi ama Amerika'da bir albümünün çıkmak üzere olduğunu söyledi. "İki sene sonra olsaydı, oynardım" dedi. Şunu hemen söylemek istiyorum; Hazım Körmükçü'nün adını ne gölgelemek ne örtmek mümkün değil. Hazım bir tiyatrocu, bir müzikalci, çok yetenekli bir sanatçı. O yüzden en doğru kadroyu hazırladığımızı düşünüyorum. Kamikaze gibi yoluma devam ediyorum.

* Bu işe başladığınızda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Topbaş yardım sözü vermiş öyle mi?
Evet. Geçen kış SİYAD gecesinde danışmanıyla birlikte Kadir Topbaş'a rastladım. O, Beyoğlu Belediye Başkanı'yken ben Beyoğlu Derneği'nde çalışıyordum. Çok görüşürdük; bir tiyatrosever olduğunu biliyorum. O gece danışmanıyla birlikte "Gülriz Hanım sizinle bir proje yapalım" diye teklifte bulundular. "Bu sıralar oynamayı düşünmüyorum" dediğim halde ısrar ettiler. Hatta bir gün telefon ettiklerinde 'Demek ki ciddiler' diye düşündüm. O sıralar Ayşe Opereti kafamda oluşmuştu. Buluştuk, projemi anlattım ve bana çok ciddi vaatlerde bulundular. 'Cemil Reşit Rey'i veririz' dediler, bilboard'lardan reklamlardan bahsettiler. Yani ayni yardım olarak müthiş şeyler söylediler. Her şeyi çözeceklerdi. 10-15 kişilik bir komite bile kuruldu.

* Sonra ne oldu da ipler kopma noktasına geldi peki?
Bütün bu sözler üzerine ben de yaratıcı grubumu seçtim, bütçemi hazırladım. Bazı oyuncuları da alarak Başkan'ı ziyarete gittik. Hazırladığımız CD'yi izledi; "Ne kadarlık proje" dedi? Rakamı söyledik. "Benden ne kadar istiyorsunuz?" dedi. Hiç aklımda yokken, o an "Hepsini" deyiverdim. "Tamam hepsini veriyorum" dedi. Ben de kalktım boynuna sarıldım, öptüm. 'Afişleri şöyle yaparız, kostümlerimizi böyle yaparız' diye rüyalara daldık. Ertesi gün realite tabii! Öğrendik ki Cemal Reşit Rey'in anlaşmaları, organizasyon sözleri var. MKM'yle konuştuk, bu kez kira sorunu çıktı. Başkan 'Kirayı da bütçeye ilave edin veririm' dedi. Bu arada günler geçiyor, bürokrasi çarkları giriyor devreye. Endişelenip arıyorum Başkan'ı "Endişelenmeyin, bana güvenin, benim sözüm yerde kalmaz" diyor. "MKM ile anlaşmak üzere avans vermem gerekiyor" diyorum "Siz verin, ben arkanızdayım" diyor. Ben de verdim avansı ve marşa basmış oldum. Fakat dosya hala masada imza atılmayı bekliyor. İmza atılsa ödemeler başlayacak. Orada kaldı olay.

* Kendinizi aldatılmış mı hissediyorsunuz?
Böyle hissetmem için bana 'hayır' demeleri lazım. Bana 'hayır' demediler ki?

* Hala sonuç bekliyor musunuz yani?
Valla bana "Gülriz Hanım sizin bu dosyanızı şu şu nedenlerden dolayı yapmaktan vazgeçtik" demeleri gerekiyor. Bunu demiyorlar!

* Bu ne kadar zamandır sürüyor?
1.5 ay filan oldu. En sonunda resmen bir mektup yolladım. Bütün hikayeyi yazdım ve "Siz bu rakamla beni başbaşa mı bırakıyorsunuz?" diye sordum; "1 hafta içinde lütfen bana cevap veriniz" dedim.

* Cevap verildi mi?
Hayır. 2 hafta geçti.

* Ne olmasını bekliyorsunuz şimdi?
Hiçbir şey beklemiyorum. Kamikaze gibi yoluma devam ediyorum. Ayşe Opereti 20 Ocak'ta perdesini açacak. MKM ile anlaştık. Çünkü başkanın sözü yerde kalabilir ama Gülriz'in sözü yerde kalmayacak!

ŞİRİN SEVER


DERLENEN HABERLER
Tüm Ayşeler'e özel indirim!
Tüm Ayşeler'e özel indirim!
Gülriz Sururi'nin yeniden yazdığı Ayşe Opereti, 20 Ocak'ta 'perde' dedi. Ünlü operet, müzikaller dönemini yeniden başlatacak. Operet Kralı olarak bilinen Muhlis Sabahattin'in başyapıtı...devamı
Gülriz Sururi'nin hayali gerçek oldu
Gülriz Sururi'nin hayali gerçek oldu
Usta tiyatrocu Gülriz Sururi tarafından yeniden yazılan; Muhlis Sebahattin'in ölümsüz eseri 'Ayşe Opereti'nin galası, önceki akşam Mustafa Kemal Kültür Kerkezi'nde yapıldı. Ünlü isimlerin...devamı


Kar etkisini artıracak
İstanbul'da kar yağışı ve elverişsiz hava koşulları hayatı olumsuz yönde etkilemeye devam ediyor. Sabah...
İki kazak giyin
Doğalgaz krizi sanayide şimdilik atlatıldı... Ancak Topbaş, halkı tasarrufa çağırdı: Radyatörü...
Üç kişi donarak öldü
Kayseri, Ağrı ve Denizli'de 3 kişi donarak öldü. Ağrı'da hava sıcaklığı gece eksi 31 derece olarak...
50 soruda öldürücü virüsten korunmanın yolları
Kuş gribiyle ilgili merak ettiğiniz soruları bu konuda Türkiye'nin en uzman doktorlarına danıştık.
Kurban Bayramınız kutlu olsun
10-14 Ocak 2006 tarihleri arasında kutlayacağımız Kurban Bayramı nedeniyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi,...
2006’da neler olacak?
Yıldızlar Kraliçesi Filiz Özkol burçların yeniyıl falına baktı. Duygu dolu Balıklar burçlar aleminin belki de...
Irak'ta seçimler
Irak'ta 15 Aralık 2005 tarihinde yapılan genel seçimlerde, 30 Ocak seçimlerine oranla özellikle Sünni...
50 yıllık Türk Ticaret Kanunu değişiyor
1 Ocak 1957'de yürürlüge giren Türk Ticaret Kanunu, yaklaşık 50 yıllık süre içinde, ihtiyaçlar dikkate...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Bilgi ve Yaşam | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu