|
|
New York çeşitlemeleri
Kurumsal temaslarda bulunmak üzere gidilen dört günlük bir New York-Washington seyahatine bir kral, Orhan Pamuk, Ermeni sorunu, güzel mankenler, Dick Cheney ve bir multi milyarder gibi her telden konu sığdı
New York çeşitlemeleri
Kurumsal temaslarda bulunmak üzere gidilen dört günlük bir New York-Washington seyahatine bir kral, Orhan Pamuk, Ermeni sorunu, güzel mankenler, Dick Cheney ve bir multi milyarder gibi her telden konu sığdı.
Filmlerden, Amerikan tarzı esnaf lokantalarını bilirsiniz. Masaların yanı sıra geniş bir bar görünümlü yüksek masa vardır. Gelen oturup, gazetesine gömülür ve yemeğini yer. New York Manhattan'da geçen hafta bir öğleden sonra böyle bir yere ben de gittim. Bardaki tek boş sandalyeye oturdum. Solumda genç bir kız, sağımda ise bir erkek vardı. Erkeğin sağında ise, konuştuğu bir başka kadın. Kadınla erkek yeni oturmuş, henüz siparişleri gelmemiş. O kadar iç içe oturunca, konuşmalarını ister istemez duyuyorsunuz. Önce kadın uzun uzun ailesinden söz etti, sonra da erkek. Bu arada ikisi de gelen telefonlarını ayrı ayrı yanıtladı. Ben daha kahvemi bitirmeden, ikisi de tatlılarını bitirmişti. Erkek Buradan çıkınca ne yapacaksınız?" diye sordu. Kadın, "Aslında kız kardeşimi ziyarete gidecektim ama, gitmesem de olur," dedi. Kadın aynı soruyu sorunca bu kez erkek "Çok önemli değil," dedi. Birlikte çıkmaya karar verdiler. Hesaplarını ayrı ayrı ödediler (Bizde olsa erkek ikisini de öderdi), bara ayrı ayrı bahşişlerini bıraktılar ve gittiler. Biraz dolaşıp, içkili bir yere gidecekler diye düşündüm. Çünkü çıktıklarında saat henüz 15.30'u gösteriyordu. Benim bir kahveyi bile bitiremediğim 15-20 dakika içinde iki yetişkinin, böyle bir kararı bu kadar kısa sürede almış olmasına çok şaşırdım ve aklıma, ömürleri sadece saniyelerle ölçülen böcekler geldi. Tüm ömrün, doğmanın, büyümenin, gelişmenin, sevişmenin, üremenin, yaşlanmanın ve ölmenin sadece saniyelerle ölçüldüğü hayatlar.
KRALLA AYNI RESTORANDA Dört günde ABD'de yaşadıklarımı düşününce, ben de lokantada tanışan çift gibi hiç zaman kaybetmediğimi fark ettim. Örneğin Washington'da hayatımda ilk kez bir kralla aynı lokantada yemek yedim. Tişört ve blucinli Ürdün Kralı Abdullah, kapısında, "Küresel ısınmayı bunlar yapıyor," dedirten siyah devasa ciplerin sıralandığı Georgetown'daki Cafe Milano'da genç bir kız ve erkekle oturmuş, yemek yiyordu. Görenlerin, güzel eşi Rania'yı sık sık aldattığı dedikodusunu yaptığı Kral'ın sadece üç-dört metre önünde, barda masaya oturmayı beklerken, kendisiyle göz göze gelmeye çalıştım. Bir reveransla, çevremizi saran tümü kulaklıklı, çakı gibi Amerikan gizli servis ajanlarının arasından sıyrılıp yanına yaklaşmayı planlıyordum. Ancak Kral göz göze gelmemek için çalışmış gibiydi. Bakışlarım boşa gitti.
DICK CHENEY'İN SAÇLARI Yine Washington'da Beyaz Saray'ın bir sokak ötesinde yürürken de, polisler aniden karşıya geçişimizi kestiler. Ardından, resmi geçitlerde görebileceğiniz sayıda motosikletli polis gelip, caddenin tüm kavşaklarını kontrol altına aldı. Ve, Başkan Bush'un limuzinlerinden iki tanesi karşıdaki bir binanın girişine yanaştı. Araçlardan yine çakı gibi gizli servis ajanları fırladı. Birkaç saniye içinde çevrede tam bir insan duvarı oluşturulmuştu. Sonra arkadaki limuzinin kapısı açıldı. "Acaba Bush mu çıkacak?" diye heyecanlandım ama araç sayısı Bush'un şanına pek layık değildi. Arkadaki limuzinden beyaz saçlı ve başını yana devirerek yürüyen yardımcısı Dick Cheney çıktı, hızla binaya girdi. Tüm bu önlemler bana nedense, Bin Ladin veya El Kaide'ye karşı değil de Bush- Cheney ikilisini, kendilerine artık diş bileyen ABD halkından korumak için alınmış gibi geldi.
TEMSİLCİLER MECLİSİ Washington'da iki Temsilciler Meclisi üyesini makamında ziyaret şansına da sahip oldum. Tabii ki, 26 yıllık gazeteci olduğum ve İngiltere Parlamentosu'nu defalarca gördüğüm halde, henüz TBMM'yi ziyaret etmemiş olmanın suçluluğunu içimde hissediyordum. ABD'liler, vekillerine bir giriş artı üç odalık birer daire tahsis etmişler. Tüm dairelerinin kapısında, seçmene dönük "Hoşgeldiniz" yazıları asılı. Her vekilin, ikisi sekreter, beş-altı yardımcısı var. Gezimizde, eski bir parlamenter olan Ciner Grubu Genel Koordinatörü Kemal Kabataş da olduğu için ona sordum: "Kemal Bey, bizim Meclis'te de koşullar böyle mi?", "Kesinlikle hayır. Bizde Meclis, odacıların işgali altındadır. Vekiller üç-dört yılda bir değişir, onlar kalırlar. Onların dediği olur."
ORHAN PAMUK SEHPALARI Bir konuda daha şanslıydım. Ünlü Forbes dergisinin açıkladığı milyarderler listesinde Türkiye'nin, milyarder sayısı açısından Japonya'yı ve Hong Kong'u solladığını, Forbes dergisinin merkezinde öğrendim. Öğrendiğim anda da, "Bu nasıl olabilir?" diye şaşkınlık içinde sordum. Çünkü, Japonların sadece tek bir şirketi, neredeyse Türkiye'nin tüm ihracatı kadar satış yapıyor. Ama meğer oluyormuş. Forbes dergisinin girişinde patron Steve Forbes'la karşılaşmamız da şans eseri oldu. Multi milyarder Forbes, bakkaldan satın aldığı kolaları doldurduğu poşetiyle kapıdan içeri girince hemen önüne çıktık ve ben atıldım: "Mr. Forbes, bir fotoğraf çektirebilir miyiz?" Adam bizi kırmadı. ABD'de beni en çok gururlandıran, koltuklarımı kabartan manzara ise, her biri, Akmerkez ebatındaki kitapçılarda karşıma çıktı. Hangi kitapçıya girseniz, sizi salonun ortasında bir Orhan Pamuk sehpası karşılıyor. Üzerinde Pamuk'un İngilizce kitapları özenle sıralanmış bu sehpalarda, her kitabın üzerinde bir damga yer alıyor. Damgada şöyle yazılı: 2006 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi.
GERÇEK TERÖRİST BUSH 11 Eylül'den sonra Bush yönetimi ilk zamanlarında, ABD'yi bir baskı rejimine dönüştürmeye çok çalıştı. Ancak Bush'un itibarı düştükçe, ABD'nin özgürlükçü geleneği yine yukarı çıkmış durumda. Bunun en güzel örneği, Beyaz Saray'ın karşısındaki çadırın önünde duruyor. Bin Ladin'e benzetilmiş sarıklı bir Bush posteri, "Gerçek Terörist" başlığıyla hala Beyaz Saray'a karşı öylece duruyor. Ve Bush, bu pankarttan sadece 150 metre ötedeki pencerenin arkasında uyuyor... Ne kadar kızsa da, bu hoşgörüyü göstermekten de vazgeçmiyor.
Doğan SATMIŞ
|