kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
2 Mayıs 2009, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Magazin Sağlık Televizyon Yazarlar Kültür Sanat
 
24 Saat
24 Saat
Yeni albümüne ‘7’ adını veren Yeşim Salkım: 7 rakamı bizim için çok uğurlu. Bizim köpeğimizin adı bile Seven (yedi). 7 çocukluğumdan beri benim için çok uğurluydu, Hakan’ın da öyleymiş.

Hakan bana mantığı ben ona duygusallığı öğrettim

EYLEM BİLGİÇ / GÜNAYDIN
01.05.2009
1.5 yıllık sevgilisi Hakan Eratik'le iki hafta önce evlenen Yeşim Salkım, "Çok huzurluyum" dedi ve ekledi: Hakan beni biraz dizginledi. Onunla dertleşip konuşarak çok rahatlıyorum. Ben bütün yaşamımı onunla temize çektim!..
Son günler Yeşim Salkım için hareketli geçiyor... '7' ismini verdiği, nostaljik şarkılardan oluşan albümünü piyasaya süren şarkıcı; iki hafta önce de 1.5 yıldır birlikte olduğu oyuncu Hakan Eratik'le dünyaevine girdi. Yeşim Salkım'la; evliliğini, albümünü ve yeni hayatını konuştuk.

YEŞİM SALKIM FOTOĞRAFLARI İÇİN TIKLAYINIZ...

* Şu an hayatınızın nasıl bir dönemindesiniz?
Zor bir dönemindeyim...

* Ben 'Çok mutlu bir dönemindeyim' demenizi bekliyordum...
Yok, çok zor bir dönem geçiriyorum. Hayatımın en karışık dönemi diyebilirim. Son bir buçuk-iki yıl hakikaten zordu. Rahatsızlıklar, iş problemleri, her şey üst üste geldi. En zor dönemimde, eşim, o zaman erkek arkadaşımdı tabii; yanımdan hiç ayrılmadı. Zaten onun üzerine 'Biz artık evlenebiliriz, bu kadar zorluğu beraber atlatıp, hâlâ birbirimize tahammül edebiliyorsak bunda bir hikmet vardır' dedik. Evlendiğimizin ertesi günü de babam beyin felci geçirdi. Babama bir şey olsaydı, nikahtaki görüntüleri sonra nasıl seyrederim diye çok düşündüm. O yüzden hayatımın en karışık dönemini yaşıyorum...

CİCİM AYI OLAMADI
* Aslında cicim aylarınız; çok farklı geçmesi gerekmiyor muydu?
Biz Hakan'la tanıştığımızdan beri hiç cicim ayı yaşayamadık, flört de edemedik, her şey birbirine girdi. Dizide oynuyorduk, Savaş Abi (Dinçel) ölünce ayrıldık. Sonra albümüm çıktı, albümle ilgili çok büyük problemler yaşadım. Bütün yaz evde oturdum ve 'Bu nasıl bir hayat tarzı? Ben ne yapıyorum?' diye çok düşündüm.

* Kendinizi sorgulama sürecine girdiniz yani...
Evet. Ben ne yapıyorum, bu nasıl bir meslek, ülkemize ne oluyor? Televizyondaki haberleri, kadın programlarını, yemek programlarını, her şeyi seyretmeye başladım. Sadece biz değil, ülke çok büyük bir kaosta; onu gördüm. 'Ben ne yapıyorum, benim ne faydam var?' demeye başladım. 'Ne mesleğime, ne kendime hiçbir faydam yok' dedim. 13 tane albüm çıkardım ama bakıyorum albümlerimden çok başka şeyler konuşuluyor. Dizi çekiyorum onun yerine başka şeyler konuşuluyor. Ben de sonunda, 'Galiba ben bu ülke için çok gerekli değilim' dedim.

* Kendinize karşı biraz acımasız davranmamış mısınız?
Bana o kadar acımasız davrandılar ki, sonunda ben de kendime karşı acımasız olmayı öğrendim. Etkiye tepki yani... Sürekli insanlara kendinizi ifade etmeye çalışmak çok yorucu bir şey.

* Biraz 'cadı' bir imajınız var...
Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlarmış, o yüzden o. Tanıştığımızda eşim bana, 'Sen onuncu köye gidersin' dedi. Çünkü insanlar doğruları duymaktan çok hoşlanmaz. Ben çok genç yaşta hayata atıldım. Çok genç yaşta anne olmanın tecrübeleriyle yaşımdan çok erken olgunlaştım. İyisini de gördüm, kötüsünü de... Bana yanlış gelen şeye 'doğru' dedirtemedi hiç kimse.

* Artık kendinizi biraz geri çekmeye mi karar verdiniz?
'Ben çok gerekli değilim' diyorum ya, aslında altında bu yatıyor. Bu ülkeyi ben kurtarmayacağım. Müzik piyasasını, dizi piyasasını ne ben kurdum, ne de ben kurtaracağım. Baştakiler de bu çarkın içerisinde mutluysa, bu insanlar da bunlarla çalışmaya ve kendilerini kandırmaya devam ediyorlarsa, bundan mutlularsa, kendileri bilir. Bana soru sorulduğunda düşüncelerimi söylerim, kabul eden eder, etmeyen etmez. Ben sırf sevilmek uğruna çok sahte bir kimliğe bürünemem; herkesi karşıma almayı göze alarak böyle davranıyorum.

BİZ ROLLERİ BÖLÜŞTÜK
* Çiftler zamanla birbirlerinin sivri yönlerini törpüler. Sizde de böyle bir durum oldu mu?
Hakan beni biraz daha dizginledi. Onunla dertleşip konuşarak rahatlıyorum. Paylaşabildiğim bir insan olduğu için başka yerde konuşma gereği duymuyorum. Bir röportajda ya da ekranda 'O şöyle, bu böyle' demek yerine, evde Hakan'la dertleşiyorum. O bana 'Her doğru, her yerde söylenmez' dedi; ben de ona hak verdim.

* Paylaşım hayatınızdaki bir eksiklik miydi yani?
Tabii. Bir evi paylaşırken gerçekten arkadaşlığı ve dostluğu da paylaşıyormuşsunuz, bunu yeni öğrendim ben. Çünkü yanındaki insanla çok orantılı bunu keşfetmek... Bir de tabii benim yaşımla da alakalı. Gençken yanınızdaki insanın düşünceleri, duyguları sizi çok ilgilendirmiyor, daha çok kendinize odaklı oluyorsunuz. Ama şimdi öyle değil, yanımdaki insanın ne düşündüğü, ne hissettiği çok önemli.

* Dışarıdan bakınca dominant bir karakter olarak görünüyorsunuz ama Hakan Bey'le birlikteliğinizde sanki dominant olan o gibi duruyor...
Biz rolleri bölüştük... Onun da dominant olduğu yerler var, benim de... Tek taraf dominantlık yaparsa, o ilişkiyi aşağı çeker. Hiçbir şey tek taraflı olmuyor, her şey karşılıklı. Hakan benim dominant tarafımı da törpüledi. 'Benim dediğim doğru' diyen bir başöğretmen tarzım vardı; şimdi o gitti biraz. Çünkü o tavır doğru değilmiş.

İNİŞ ÇIKIŞLARIM OLDU
* Sizin ilişkiniz bana Murathan Mungan'ın 'Yalnız Opera' şiirindeki 'Ben sende bütün aşklarımı temize çektim' dizesini hatırlattı...
Aynen öyle. Ama ben galiba Hakan'la bütün yaşamımı temize çektim! Çok erken yaşta çalışmaya başladığınızda, bir çocuğu tek başına büyüttüğünüzde erkekleşiyor, kadınlığı unutmaya başlıyorsunuz. Mesela ben hiç beklemem biri benim sandalyemi çeksin, kapımı açsın, sigaramı yaksın. Şimdi böyle değil! Biraz daha paylaşmaya, sorumlulukları üzerimden atmaya çalışıyorum. Birilerine sorumluluk vermeyi unutmuşum, şimdi bunu öğrenmeye başladım.

* Bu ilişkide Hakan Bey mantık, siz de duygusal taraf mısınız?
Evet. Aslında ben daha çok duygularımla hareket ettiğim için, bu kadar ani iniş çıkışlarım oldu. Ama Hakan biraz daha mantıkla hareket etmeyi öğretti bana. Onun da duygusallığı azdır, ben de ona duygusallığı öğretiyorum.