kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
1 Mayıs 2009, Cuma
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

Esin Küçüktepepınar: Keşke böyle olmasaydı

SABAH
Giriş Saati : 01.05.2009 09:54
Güncelleme : 01.05.2009 21:08
Yeni Haber
İLİŞKİLİ HABERLER
Esin Küçüktepepınar: Keşke böyle olmasaydı
11 Eylül terör saldırıları sonrası Doğu ile Batı arasında iyice belirginleşen gerilime karşı Mevlana öğretisi üzerinden barışçıl bir yakınlaş(tır)ma çabasına girmek gayet parlak bir fikir. Ayrıca dinlerden bağımsız felsefi bir öğreti olarak baştacı edildiği Batı cenahındaki potansiyel izleyiciyi de ürkütmeden filmin meramına dahil etmek mümkün. Nitekim sufizm veya kaos teorisi; 'bütünün/kainatın bir parçası' olarak insanoğlunun sorumluluğu, en sıradan eylemin bile bir mana taşıdığı ve devasa etkilere yol açabileceği meselesi her iki yakada da ortak bir söylem. Zaten ABD'de de gösterime girme isteğini belirten yönetmen Cihan Taşkın, bu ilk sinema filmine Kelebek adını koymuş. Peki Tasavvuf misali kadim ve mühim bir öğretiyi sinema üzerinden 2.5 saatlik uzun bir vicdan muhasebesine dönüştürdüğünüzde ne oluyor?

ABARTILI DUBLAJ
Baştan söyleyelim, karmaşık oluyor. Çünkü resmi büyük görme derdinizi neticede iki kelamla sınırlayıp Hollywood misali klişelere sınıflandırdığınızda sinema olmuyor. Oysa Hollywood bile bu tür 'zor zamanlarda maneviyata sığınma' meselesini abartarak kıvırtsa bile oyunculuk ve mizansen gibi temel noktalarda genelde fire vermiyor. Ünlü Suriyeli aktör Ghassan Massoud'un canlandırdığı sufi dedenin Türkçe dublajı gayet abartılı gelecektir. Hollywood'a öykünerek her yere döşenen müzik ise canınızdan bezdirebilir. Yani Kelebek'in sorunları muhtelif.

Film, ABD'deki 11 Eylül saldırısında rolü olan genç bir terörist (Münir Can) ile Türkiye'deki bir bombalama olayından yaralı olarak kurtulan halim selim aile babası Yusuf (Caner Cindoruk) arasında paralel bir mana ve evren yaratma gayretinde. Yusuf, Afganistan'a yardım ordusu kuran dayanışmanın elçisi midir, yoksa terörist mi? Filmdeki hakikatin yaratıcısı (senarist) belli ki insan'ı kamil yani ideal insan olma yolundaki iyi niyetli Yusuf'u feci cezalandırmak istemiş. Dolayısıyla da hepimizi. 11 Eylül ile evveliyatı arasında mekik dokuyan senaryo 1996 yılına yani Afganistan'daki iç savaş ve El Kaide meselelerine el atarken bu süreçte Yusuf'un rolünü sorguluyor.

Oysa filmin çözümlemeleri gayet basit! Yardım ordusu olarak Türkiye'den Afganistan'a giden elçilerinin misyonunu gösterirken, oranın coğrafyasındaki bahtsız insanlara dair çözümü 'Amerika'ya gidip efendice eğitim almak' olarak gösteriyor! Aksi takdirde El Kaide militanı olarak kullandığın uçağı masumlara çarpmaktan başka çare yok yani. Terk'i dünya desek olmaz ki, durumdan öylesine bihaber her şey. Kelebek etkisi değil de küreselleşme etkisi sanki! Militan oğlunu yitiren acılı bir annenin söylediği gibi film de 'ateşi yakanla değil ateşe atan'la ilgileniyor. Dolayısıyla politik ve coğrafi resmi eksik bırakarak yoruma girişiyor senaryo. Karikatür misali çizilen 'kötü adamlara' karşı alternatif olarak saf iyilerin direnişini ortaya koyuyormuş gibi yapıyor. Lakin maneviyatı kaşıdığı yerde tehlike büyük! Yusuf'un başına gelen bombalama olayını onu son anda Afganistan'daki gönüllü ordusuna katılmasına engelleyen masum nedenle ilişkilendirmesiyle infazını yapıyor. Kısaca Kelebek'te ne kâmil olacak, ne de terki terk edecek bir durum bırakıyor. İnsan 'keşke böyle olmasaydı' diyor.

Filmin adı: KELEBEK
Yönetmen:
Cihat Taşkın
Oyuncular: Ghassan Massoud, Caner Cindoruk, Münir Can, Şahin Çelik
Süresi: 135 dakika