Kariyerine tabelacılıkla başlayan Samsunlu ressam Arslan Eroğlu'nun 'Aşk' resimleri, Karşı Sanat Çalışmaları'nda..
Arslan Eroğlu, 'Aşk' çerçevesi altında bir araya getirdiği son birkaç yıllık üretimini, 25 Nisan'a kadar pazar hariç her gün saat 11.00 ve 19.00 arasında Karşı Sanat Çalışmaları'nda sergiliyor. Eroğlu, daha orta öğretimi sırasında tabelacı çırağı olarak iki boyutlu yüzeyler üzerinde oynamaya başlamış bir figür üstadı.
'Psikedelik mezar tabelaları' adını verdiği tasarımları, kendi tabiriyle onun ilk 'sanatsal iş'leri olmuş. Resmi bir sinema perdesine benzeten üstat Eroğlu, "Aşkı, hep Batı aklının getirdiği bir imge düzlemi üzerine ele alıyoruz. O da, kalbin sembolize ettiği, ortasından bir okun geçtiği ve genellikle de cinsellik çağrışımlı yönlere kayıyor. Halbuki bizim topraklarda özellikle de geleneklerimize baktığımızda, aşkın daha farklı alanlarına da bakmamız gerektiğini görüyoruz." diyor. Sanatçının figürlerindeki çıplaklık ile fon ve figür ilişkisinin nedeni ise, Eroğlu'na göre şu ifadelerle tarifini buluyor:
"Figürlerim, düşündüğümüz manada çıplak değiller aslında. Onları soyunduran veya giyindiren, bizim gözlerimiz. Evet; çıplaklık, direkt bir pornografi veya erotizmi dile getirir getirmesine ama bu, benim işlerimde şundan ötürü yoktur: Oradaki varlıklar, bizim farkımızda değildirler ve biraz da, gaipten gelen kişilerdir. Bu kişilerin bıraktıkları, birer iz veya gölge olduğu için, gölgenin birer 'dekupe' hali oldukları için, bunların arasında biraz da bizim Doğu veya Pagan geleneğinden getirdiğimiz 'Levh-i Mahfuz'luktan (zamansızlıktan) gelen tinsel bir durum oluşur. Bu yönüyle, resimlerimin, gözün tüketimine, evlerin salonlarına asılmak suretiyle sunulacak birer 'tablo' olmadıklarını söyleyebilirim. Onlar daha çok birer 'levha' olmak durumundalar."
Arslan Eroğlu'nun işlerinizdeki paletin renklerinde izlenen insan teninin matlığı, izleyiciye cilve yapmıyor. Eroğlu bunun sebebini şöyle anlatıyor: "Genellikle klasik Batı resminin tipik kaygılarından biri, modernist zamanın ötesinde, ten rengini tariflemiş olmasına dayanıyor. Ten resmi Batı resminde üç boyutlu bir mercek altında görünse bile, bana göre o ten rengi, suyun rengi gibi belirsizdir. Bana göre insanın ten rengi de olamaz. Benim işlerim, aslında üç boyutluluğun yansımasından ziyade, mevcut üç boyutluluğun izlerine odaklanır. İz dediğimiz, aslında gölgedir. Bu anlamda da gölgenin yüzü olamaz. Bu yüzden figürün ten renginin, figürün jestine uyup uymamasına bakarım." Tel: (0212) 245 71 53
Yayın tarihi: 17 Nisan 2009, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/04/17/cm/haber,A4378B0F9DAA4355B229E8BD9B8FBEEA.html
Tüm hakları saklıdır.