kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
4 Nisan 2009, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
HAŞMET BABAOĞLU

'Dokunmayın bana, burada iyiyim!'

Bazen birdenbire... Bir çay bahçesini, bir kafeyi, bir lokantayı, şehrin bir köşesini öyle sever, benimseriz ki...
Oradan kalkıp gitmek istemeyiz.
Oradaki varlığımız hiç bozulmadan sürsün; kimse bizi yerimizden kıpırdatmasın.
Bunu da genellikle oraya ilk gidişlerimizde hissederiz.
Neden?
Tabii ki servisin, işletme ve personelin tutumu önemlidir.
Çayın keyfi, kahvenin kokusu, yemeğin lezzeti ise sandığımızın aksine, bu hissin içimizde doğması için yeterli olamaz.
Hatta yere göğe koyamadığımız bir manzara bile tek başına açıklayıcı değildir.
Şimdi bu satırları bir ikindi vakti Ayvalık'ta Sızma Han adlı otelin denize uzanan teras ında yazıyorum.
Koyun dışında kalan ve insanı azıcık üşüten poyraz Ege'nin bu güzel kasabasının iç koyunu teğet geçiyor.
Hava öyle ballı, pekmezli ki...
İçinize çektiğinizde kafanızı az önce sakızlı kurabiye çıkmış bir fırına sokmuş gibi oluyorsunuz.
Kalsam burada, diyorum. Saatlerce kalsam...
Hatta yeme içme, iş güç, mecburiyetler, sorumluluklar olmasa...
Günbatımlarını, gündoğumlarını burada devirsem...
Deniz hep öyle melankolik ve durgun, gökyüzü hep öyle enerjik ve parçalı bulutlu olsa...
Manzara demiştim, değil mi?
Yok! Çoğu zaman manzaranın güzelliğine aldanmayız!
Manzarayla aramızda mahrem ve incelikli bir bağ oluşmamışsa eğer, orada on dakika bile oturmayız.
Zaten çok gelmiştir başımıza; Boğaz'ın kıyısında muhteşem bir manzaraya sahip nice restoran ve kafe sinek avlar da...
Manzaraya sırtını dönmüş nice mekân tıklım tıklım dolar.
Çünkü burada belirleyici olan mekânla kurulan ilişki dir.
O manzarayla, o servisle, o tatla, o kokuyla kurduğumuz ilişki...
Yerli yersiz kullanılarak içeriği boşaltılan bir kavrama dayanarak söyleyeceğim; büyülü bir ilişkidir bu.
Kolay açıklamalara gelmez, kendini hemen ele vermez.
Daha ilk gördüğümde..
Oracıkta hiç kıpırdamadan saatler geçirme arzusu uyandıran yerleri antik çağın " kutsal sunak "larına benzetirim.
Çünkü içimdeki hiç dinmeyen huzursuzluğu orada kurban eder ve karşılığında zamanı durdururum.
Küçük, geçici fakat kesin bir mucizedir bu.
Hayatı sessiz ve derinden kucaklama şansı tanır bana. Öpüp başıma koyarım o anları...
Neyse..
Uzatmadan söyleyeyim.
Bende " dokunmayın bana, burada iyiyim " duygusunu yaratan yerlere artık Ayvalık'taki bu küçük ve eşsiz teras da eklendi bundan böyle..
Ötekilerin hepsini saymayayım şimdi..
Ama şu üçünün altını çizeyim.
Cunda Taş Kahve'de sabah öğle arası..
Alaçatı Köşe Kahve'de ikindi ve akşam vakti...
Kandilli İskelesi'ndeki Suna'nın Yeri'nde aydınlık bir akşamüstü..


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın