Taş gibi anneye kılız galiba!
Bazen yazdığınız yazıların, köşenizde bahsettiğiniz konuların ne kadar çok kişiyi etkilediğini, ilgilendirdiğini bilmeden yazıyorsunuz... Tahmin bile edemiyorsunuz, ertesi gün onu ne kadar çok kişinin okuyacağını. Sonra onlarca e-mail yağınca posta kutunuza, 'Allah Allah' deyip kalakalıyorsunuz. İşte yine oldu aynı şey! "Bir gün anne olursam Pınar Altuğ gibi anne olmak isterim, bayıldım fotoğraflarına, fit haline" falan filan diyerek bir yazı yazdım. Yani tamamen benle, beğenilerimle, tercihlerimle, alkışlamak istediklerimle ilgili bir yazı... Pınar Altuğ'un minili, hoş bir fotoğrafının altına 'Anneliğin en taş hali' diye attığımız başlıktan 'rahatsız olduğunu' söyleyen, çiçeği burnunda anne İlknur Akman'ın Cumartesi ekinde yazdığı yazısına da cevaptı bir anlamda. Zira İlknur 'doğumdan sonra forma girme' meselesinin medya tarafından bir yarışa dönüştürüldüğünden söz ederek, "İki ayda eski kilosuna kavuşmak, yeni anne olmuş bir kadının ne kadar umurundadır?" diyordu özetle. Tamam, bu gerçeği bir kenara koyalım... Haklı olabilir, itiraz etmem. Fakat kilosunu, göbeğini, genişleyen bedenini umursamayan anneleri kesinlikle suçlamadan, anneliğin yeterince zor olduğunun farkında olduğumu da belirterek şunları yazdım ben: "Doktor kontrolünde, sağlıklı şekilde zayıflayan herkesi 'çocuğunun sağlığını tehlikeye atan anne', 'sadece kendini düşünen bencil anne' diye yaftalamayalım. Bunu başaranları alkışlayalım. Başaramayanlar da, bu örneklere bakıp gaza gelsin. Sonuçta çocuk doğurunca hayat bitmiyor, kendini salmak gerekmiyor, bunun farkına varmak lazım..." İşte buydu yazdıklarım. Meğer ne çok anne alınmış bu yazdıklarımdan... Ne çok çiçeği burnunda anne beni 'anlayışsızlıkla' suçlamış, 'anne değilsin nereden bileceksin' diye ayar çekmiş, 'ayıp ettin' demiş anlatamam...
Nezihe Dumlu Basut, şöyle diyor mesela... "Hiç çocuk doğurmadım demişsiniz, dolayısıyla doğum sonrası zayıflama psikolojisini de anlamanız imkansız! Benim sorunum olmadı ama çevremdeki arkadaşlardan biliyorum; çok fena bir durum. Hele ki çevreden gelen laflarla deli olmamanız imkansız. 'Taş gibi' olanları veya Pınar Altuğ'u, Ebru Şallı'yı bu kadar göze sokmak inanın doğru değil? Akman'a sert bir cevap verdiğinizi düşünüyorum. Henüz anne olmamış birinin, daha yeni anne olmuş birine, vereceği cevap böyle olmamalı. Yanılıyor muyum yoksa?" Evet çocuk doğurmadım ama benim de anne olmuş arkadaşlarım var. Bu psikolojinin çok fena olduğunu iyi bilirim o yüzden. Herkes Pınar Altuğ, Ebru Şallı olmak zorunda değil elbette ama olabiliyorlarsa onları alkışlamak neden yanlış? Ayrıca yanlış anlaşılma olmasın, İlknur da o taş gibi anneler klasmanında! Ne fazlası var, ne de bu konuda bir derdi. O kendi hassasiyetini dile getirdi sadece, ben de kendi cevaplarımı verdim, ona biraz takıldım. Problem olduğunu sanmıyorum, en azından benim açımdan.
Canan Bilgin "Biraz daha duyarlılık" isteyerek yazmış: "Ben de yeni doğum yaptım. Zaten birdenbire alınan bu kilolar, hamilelikte şişen göbek, sonrasında eski kıyafetlerin içine girememek yeterince can sıkıcı. Ayrıca bizim bu bahsedilen kişilerinki gibi çalışma saatimiz yok, evimizde yardımcımız yok, spora ve diyetisyene gidecek paramız yok. Onlardaki imkan bizlerde olsaydı biz de öyle olurduk. Bence bu tür haberler biraz daha düşünülerek yapılsa daha iyi olur!" Nedeni ne olursa olsun, birileri bazı şeyleri yapamıyor diye, iyi örnekleri de yok mu saymalıyız? Ayrıca demin de söylediğim gibi; sizi suçlayan yok ve siz kendinizle barışık olduktan sonra kime ne kilonuzdan, göbeğinizden. Takılmayın bunlara!
Bazı e-mailler daha eğlenceli. Gizli görevde gibi isimsiz yazılmış; İlknur'a da forward'lanmış. Büyük bir sinir, hakaret dolu bir üslupla üstelik... "Siz ne anlarsınız ki! Anne değilsiniz dediğiniz gibi, bu kafayla anne olursanız o çocuğa çok yazık olur. Demek ki, siz de Pınar Altuğ gibi 'inceleyim millet beni konuşsun' diyenlerden, 'aferin' delisi olanlardansınız! Siz bunları düşünürken sütünüz kalmaz, emziremezsiniz, dayarsınız mamayı. Kimin umrunda çocuğun anne sütüyle beslenmesi di mi? Kim düşünür boza içmeyi, helva yemeyi, kayısı kompostosunu? Anne olmadan anlayamayacağınız şey şu: Gerçekten çocuğunu kendinden önceye koyan, kendinden çok onun iyiliğini düşünen hiçbir anne, Altuğ gibi iki ayda eski kilosuna kavuşmaz! Aynaya bakınca gördüğü görüntüden memnun olmasa da hiç umursamaz. Bunun adı salmak değil, anneliktir! Siz de Altuğ gibi kilosunu, saçının boyasını, mini eteğini ön plana koyanlardan olursanız, o çocuğa layıkıyla bakamazsınız, bu kadar net!" Çocuğuma yazık mı olur? Ey isimsiz okuyucu; biraz ileri gitmişsiniz! Herhangi bir anne, hem çocuğuna bakıp hem de mini eteğini, saçının boyasını düşünemez mi? Bunları yapıp yapmamak sizin tercihiniz elbette ama bunu yapabilenleri 'çocuğuna bakamamakla' falan suçlamak çok ayıp! Eminim onlar da en az sizin kadar iyi annedir. Bir tek sizin mi çocuğunuz kıymetli? Biraz da böyle bakın olaya ve kendinizle barışın. (Psikolog gibi oldum valla!)
Neyse Allah'tan beni anlayanlar, destekleyenler de var! "Size teşekkür ediyorum, benim söylemek istediklerimi dile getirmişsiniz. Ben de anneyim, 20 aylık oğlum var. 50 kiloyum ve 1.70 boyundayım. Benim de arkamda 'bencil anne' modeli aranmasını istemem. Fazla kilolarını veremeyenler bizim için böyle yazmasınlar, onlar da başarsınlar. Biz çocuğumuzu sevmiyor muyuz yani?"
Işıl Turhan
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 1 Nisan 2009, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/04/01/gny/haber,C01A0F3FC7D44DB7A40BC9EF4D26B989.html
Tüm hakları saklıdır.