kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
7 Mart 2009, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Magazin Sağlık Televizyon Yazarlar Kültür Sanat
 
24 Saat
24 Saat

Ye kürküm ye....

TÜLİN KERMEN
06.03.2009
New York Times gazetesi yazarı Eric Wilson'un şubat ayında yayımlanan bir yazısı beni heyecanlandırdı. Yazı, krizin New York'un lüks markalarını nasıl etkilediği üzerine kaleme alınmıştı. New York'un Maddison Caddesi'nde şık gezmeyen kişiler, adeta bu pahalı caddeye yakışan mağazalardan dışlanır-dı! Wilson'un deyimiyle; 'Pretty Woman' filmindeki unutulmaz sahne misali... Wilson; krizin etkilerini araştırmak için; en pejmürde, en pasaklı kıyafetiyle mağazalara girerek binlerce dolarlık kıyafetleri, takıları denerken kendini prens gibi hissettiğinden bahsetmiş... Kriz New York'un lüks markalarını ciddi vurmuş yani...

YAŞIMI MI İMA ETTİ?
Biz ne alemdeyiz acaba diye düşündüm. Ve köpek gezdirme kıyafetlerimle koyuldum yola. Tanınmamak için kafamda da kep var. Makyaj sıfır. Kendimi uzun zamandır bu halde görmemiştim diyebilirim. Lüks markalarıyla meşhur Akaretler Yokuşu'ndayım. İlk durağım Marc Jacobs. İçeri girdiğimde genç ve içten bir satış görevlisi 'Merhaba' dedi. Ardından da sorularıma net ve kısa yanıtlar vererek beni oradan yollamaya çalıştı diyebilirim. Küçük odalardan oluşan mağazada sezon kıyafetlerini sordum. Karşı taraftaki odanın ucuzluk olduğunu da, bir diğer soruyla yetkilinin ağzından alabildim. İlk intiba: Kriz İstanbul Marc Jacobs'u vurmamış. İkinci durağım Piaget. Kapıda gülerek karşılayan görevli, saatlerini görmek istediğimi söylediğimde koleksiyonun fuara gittiğini söyledi. O anda beni buradan kovacaklar dedim içimden. Ama bakın görün ki, gerçekten de ürünler Antalya'daki bir fuara gitmiş. Ben de kataloglarından tüm koleksiyonu öğrendim sayılır. Son derece şık ürünleri var. 'Possession' serisinin 'son derece genç' bir seri olduğunu söyleyen yetkilinin yaşımı ima ettiğini düşünmek dışında hiçbir sorun yaşamadım. Bravo! Jimmy Choo'ya girdiğimde danışman arkadaşın yol soracağımı düşündüğüne iddiaya girebilirim! Tube modeli çantanın bakır rengini almamak için kendimi zor tutum. Ben yeni sezonu sordukça danışmanın beni indirime yönlendirmesi ayrıca komikti. Topuklu ayakkabıları denerken, "Çorapla denemeseniz..." gibi bir yorum gelince bu gizli görevin son derece eğlenceli olduğuna karar verdim.

BENİ GÖRÜNCE KAPADILAR
Bottega'ya girdiğimde; oraya o kılıksız halimle ait olmadığımı anladım ve irkildim diyebilirim (markaya karşı özel bir hayranlığım var ne de olsa)... Ama gene de 'Bakmalıyım' dedim kendi kendime, 'Her şey iş için...' Bottega gözlüklerin tarihlerinde ilk defa indirime girdiğini öğrendim. 1935 Euro'dan 967 Euro'ya düşmüş... Ben de düşmemek için kendimi zor tuttum ve attım kendimi dışarı. Doğru Etro'ya... Ay ne göreyim; oradaki satış danışmanı da Bottega'dakilerle aynı değil mi! 'Ayyy imdat' diyerek kaçtım. Gelelim Catherine Malandrino'ya... Yemin ediyorum girdiğimde Türkçe pop müzik çalıyordu, beni görünce kapadılar. Bu gafları dolayısıyla iyi davrandılar, kılığıma aldırış etmeksizin. Ama zaten henüz sezon açılmamıştı, ben de denemedim hiçbir şey. Caffe Nero'da kahve molası verdim, güneşte ısındım ve sinsi planıma devam etmek için enerji topladım! Cartier yolları taştan... Ne güzel taşlar onlar! 'Inde Mysterieuse' adlı, Hintli mihraceler için tasarlanan koleksiyona bayıldım. Rolüme öyle kaptırmıştım ki kendimi, ojesi çıkmış yüzük parmağım bile umurumda değildi. Zarif pırlantalarla bezeli yüzüğün fiyatını sormak boynumun borcuydu. Tam 8 bin 500 Euro'ymuş, ilgilenenlere duyurulur. Artık yaklaşık üç saattir mağazalardaydım, gezmekten değil, rol yapmaktan yorulmuştum. Son durağım Louis Vuitton oldu. Orası, kıyafetine bakarak değerlendirme yapılmadığını en çok hissettiğim yerdi diyebilirim. Ne de olsa herkesin yolu bir ara Louis Vuitton'dan geçiyor değil mi! Sonuç olarak İstanbul'un lüks markalarına kriz mriz gelmemiş ya da öyle bir gelmiş ki, onlar hâlâ şuursuzlar!..