kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
4 Mart 2009, Çarşamba
Sabah
 
Haberler Spor Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Magazin Sağlık Televizyon Yazarlar Kültür Sanat
 
24 Saat
24 Saat

Yaşlılarımızın bakımı için neler yapabiliriz?

Dr. med. Tümer ULUS
Giriş Saati : 27.02.2009 10:15
Tüm canlılarda olduğu gibi insanlar da hücresel birleşmenin olduğu andan itibaren yaşlanmaya başlarlar. Kimi sistem ve organlarımızın işlevlerinde azalma daha çabuk olurken, diğer sistem ve organlarımız zamana karşı daha dirençlidirler.
Yaşlılık bir sorun ya da hastalık değildir. Ömrümüzde bir dönemi işaret etmektedir. Dünya Sağlık Örgütü de bu dönemi 65. yılla başlatmaktadır. Yaşlılık dönemi üçe ayrılır:

Genç yaşlılar (65 - 74 yaş) 3 milyonun biraz üzeri
Orta yaşlılar (75 - 84) 1,6 milyondan fazla
İleri derecede yaşlılar (85 yaş ve üzeri) 300 bine yakın
Kadınlarımızın daha uzun yaşadığına dikkat çekmek gerekir.

Ülkelerin gelişmişlik durumunu belirleyen kriterlerden biri de bu sınırı geçmiş insanlarının oranının yüksekliğidir.

Ülkemizde bu oran kabaca % 6 'in üzeridir ve bu da 4 - 5 milyon eğitimli - eğitimsiz ama muhakkak yararlanabileceğimiz deneyimli insanımız demektir. Bu değerli insanlar anne- babamız, büyükanne - büyükbabamızdır. Şu veya bu şekilde bizlere katkıda bulunmuşlardır. Uygar toplumların görevi bu değerlerimizden yararlanmak ve onları yaşamlarının bu güzel dönemini bedenen ve ruhen sağlıklı, toplumla barışık geçirmeleri için en üstün gayreti göstermektir.

Bu görev, sevgi ve saygısını madden ve manen göstermesi gereken tüm bireylerimizdir, muhakkak ama bunu için sosyal ve hukuki zemini sağlamak sosyal bir hukuk devleti olan ülkemizde yasama ve yürütme organlarımıza düşmektedir.

Hukuki ve ekonomik alt yapı oluşturulduktan sonra insanın ve uğraşı insan sağlığı olan meslektaşlarımızın görevi tüm bedenimizde kaçınılmaz olan işlevde eksilmeyi geciktirmektir. Bunun sağlanması için hekimlerin eğitilmesinde, toplumun bilinçlendirilmesinde görev Halk sağlığı ( Toplum Hekimi ) uzmanlarına, bilim insanlarına düşmektedir.

Her yüz yaşlımızın 89 'da bir , % 35 ' de iki , % 23 'de üç ve biraz daha azında daha fazla kronik hastalık bulunmaktadır.

Bu aşamada amacımız, insanımızın bu yaşam dönemine varmadan ve / veya vardıktan sonra kronik hastalıklara yakalanmamaları için ve/ veya diğer bir kronik hastalığa daha meydan vermemek için gerekli eğitime dolaylı ve dolaysız ulaşmalarını sağlamaktır.

Eğitim ve öğretim önce ilk ve orta öğretimde verilmeli; yazılı - sözlü -görsel basın organlarımızın buna desteği yasal olarak sağlanmalıdır. Yaşlıların fiziksel durumu televizyon seyretmeye daha uygun olduğu düşünülerek televizyon programlarında kişileri yaşlılığa hazırlama ve sağlıklı yaşlılık için gerekenler her ulusal kanalın baştan savma değil de, yararlı dramalar ve belgeseller ve sağlık programları yapmaları kendilerinden istenmelidir.

Yaşlılarda görülen, özelikle bu yaşam dilimine özgü bedensel ve ruhsal hastalıkları çok kısa özetledikden sonra bu sorunlarla mücadelede onlara günümüz koşullarında yardımı nasıl düzenlemeyi düşündüğümü tartışmaya açmak istiyorum.

Damar Sertliği
Kanser
Şeker Hastalığı
İdrar tutmada zorlanma
Görme bozuklukları
İşitme bozuklukları
Yetersiz beslenme
Osteoporoz ve Osteoartroz
Bası yaraları
Uyku bozuklukları
Diğerlerine eşlik eden yürüme bozukluğuna bağlı kazalar gibi bedensel ve
Depresyon
Demans
Alzheimer gibi bedensel- ruhsal sorunlar yanında kişinin ekonomik gelirinin azalması, sosyal rolünü, etkinliğini kaybetmesi , evlatlarının , akrabalarının , arkadaş ve çevrenin ilgisinin azalması , en azından böyle algılanması ,verimli olamadığı düşüncesi, ruhsal ,cinsel yaşamının değişimine ayak uyduramaması gibi nedenlerle kişinin Yaşam Kalitesi denilen fiziksel, işlevsel ,sosyal ve ruhsal iyilik halini yitirmesi yaşamın en olgun ,akil ,deneyimli halinden yararlanmasını engellemektedir.

Yaşlılığın en acı neticesi alıştığı eski arkadaşlardan ve dostlardan, çalışma ortamından uzaklaşmak netice olarak yaşamdan yalıtılmış ve hareketsizliktir. Yalıtılmışlık, yalnızlığı, yalnızlık ve hareketsizlik, bunun yarattığı ruhsal durum da yukarıda anılan hastalıklardan kanserin, bunamanın , dolaşım bozukluğu hastalıklarının ,şeker hastalıklarının ve vücut direncinin düşmesi neticesi olan diğer tüm hastalıkların nedenlerinden kabul edilir.

Özet olarak yaşlı insanlar tam olarak kendilerine bakamazlar, kurumlar veya aile içinde bakılması gerekir ve en önemlisi yalnız kalmamalı, toplumdan koparmalıdırlar, koparılmamalıdırlar.

Yaşlılarımız çoğu ( % 63 ) kendi evlerinde, bir kısmı ( %36 ) çocuklarının yanında ve sadece % 1 kurumlarda bakılmaktadır. Geleneksel değerlerimizin ve buna bağlı aile yapısının isteyerek veya istemeyerek zorunlu olarak değişimi, yaşlıların aile içinde bakımını zorlaştırmaktadır.
Öğrenim , eğitim , çalışmak , üretmek, kendini geliştirmek , eğlenmek , gezmek , görmek için zamanın çoğunu dışarıda , toplum içinde geçirmesi kaçınılmaz ve gerekli olan insanlarımıza ,yaşlılarına bakmak konusunda yardımcı olmalıyız.

Yaşlı bakımı ve onlara destek hizmetleri, yaşlı bakımevlerinde, güçsüzler yurtlarında, huzurevlerinde, korumalı meskenlerde, yaşlı köylerinde, gündüz bakım ve destek ve evde bakım kuruluşları tarafından yapılmalıdır.

Şu anda kabaca 300 bine yakın " İleri Derece Yaşlılarımız " sevgi ve saygının yanında doğrudan sağlık ve koruyucu sağlık bilgileriyle donatılmış personele ihtiyaç duymaktadırlar.

Huzur evleri ve Alzheimer hastaları için daha ileri denetimi gereken evler belediyelerce yapılması ve bakımı ve sürdürülmesi kanun marifeti ile zorunlu kılınmalıdır, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Güvenlik Kurumları ve Özel Sağlık Güvenlik kurumlarının katılımı ile toplanacak fon nüfusa oranla bu hizmete sunulmalıdır. Aciliyeti vardır.

Hedef iki sene içinde yurdumuza verimli dağılmış şekilde iki yüzbin yatak, donanımlı Alzheimer ve Huzur evleri inşası olmalıdır. Belediyeler bu binaların sosyal faaliyet alanlarını burada yatılı kalmayan diğer gurup yaşlılara da açmalıdırlar. Özel ve Vakıf kuruluşları da bu fondan yararlandırılmalıdırlar. Nüfusu 25 bini geçen tüm belediyeler zorunlu olarak en az 100 yataklı ve nüfusunun % 0,4 oranında yatak sayısına ulaşacak bu ev,yurt,bakım evleri ve köylerini yapmalıdırlar. Nüfusu daha az birimler coğrafi koşullar göz önüne alınarak birleşip Huzur Evlerini yapmalıdırlar.

Huzur Evleri yaşlıların yatıp kalktığı, yemek verilen soğuk yerler olarak kalırsa, bunlar, yaşlıların ölümü beklediği yer olmaktan çıkmaz. Amaç, ciddi beslenme, bedensel faaliyetlerin düzenli ve kararlı yapıldığı, sosyal etkinliklerin en üst düzeyde kendilerinin katılımı ile sağlandığı ve onlardan yararlanmak için el becerilerinin, sanatsal ve entelektüel yaratıcılıklarının ortaya konması için desteklenmelerinin olduğu güler yüzlü, neşeli, tartışmalı hatta çekişmeli yerler olması sağlanmalıdır.

Huzur evlerine gitmek istemeyen yaşlılarımız veya anne - babalarını, büyükanne-büyükbabalarını evde bakmak isteyenlere destek olunmalıdır. Yaşlılarına sevgiyle bakmak isteyen ailelere maddi destek sağlanmalıdır. Ailenin önerdiği, uzmanların olur verdiği bir aile bireyi eğitilmeli , yetki ve sorumluluk vererek maaş bağlanmalıdır.

İleri derece yaşlılar için ailede bunu yapacak kimse yoksa veya kişinin ailesi yoksa Tıp Fakültesi ve Hemşirelik Yüksek Okulu öğrencileri zamanları ölçüsünde bu alanda istihdam edilmeli ve mesleki deneyim elde ederken eğitim ve öğretim masraflarını karşılama olanağı elde etmelerine zemin hazırlanmalıdır.

Tüm lise mezunları ve ön lisans ve lisans öğrencileri bir aylık yaşlı bakımı kurslarından geçirilerek eğitim ve öğretimleri boyunca günde iki saat yaşlıların bakımını üstlenerek gelir elde etmeleri ve sosyalleşmeleri sağlanır.
Bunlardan beklenen hekimlik ve hemşirelik hizmetleri değildir. Çok deneyimli biriyle güçlü birinin özelliklerini birleştirmeleridir.

Kızlar da erkeklerimiz gibi askerlik hizmeti yapmaları eşitlik ilkesine uygundur diyorsak bu şekilde onlardan yaralanılmalı ve kızlarımız erkeklerin askerlik hizmetine karşılık gelecek " sivil hizmet " yapmaları için çeşitli disipline bağlı bilim adamları tartışma başlatmalıdır. . Bu şekilde toplumda kız erkek eşitliği yaşama tam katılım anlamında sağlanır, bir eğitimden geçirilmiş ve kendilerinden bu şekilde yararlanılmış olur.Burada ve hastanelerde sivil görevlerini yapan kızlı - erkekli gençlerimiz çok ciddi bir meslek de edinmiş olurlar.

Deneyimli kişi, koluna girip iki kilometre yürüyeceği, komşusunu dedikodu edeceği , beraber emekli maaşını almaya gideceği ,evde televizyonun ayarını yapacak ,cep telefonunun şarjını dolduracak ,kanepenin yerini değiştirecek, torunlarını anlatacak ,anılarını paylaşacak ,kızdığı şeyleri boşaltacağı ,belki beş on sayfa roman ,şiir dinleyeceği bir cıvıl cıvıl gençle ortak neler yaparlar kim bilir.Genç de belki bu akil insana dertlerini anlatır ve güngörmüş kişi ona derdinin ne kadar önemsiz olduğunu söyler.Yaşlı, bir öğün yemeğini gençle paylaşırken, genç de yaşlının dengeli ve yeterli beslenmesi için gerekeni yapar. Genç bu insana sigaranın zararlarını kitabi olarak anlatırken, zararlarını bedeninde yaşamış veya sevdiği dostlarında görmüş insanın bilgileri bütünleşir bir olumlu eyleme dönüşür.

Gencin bir daha geleceğini biliyor olmak ,onu beklemek dahi bu insanı yaşama bağlar ve hastalıklardan korur.Birinin geleceğini bildiği için kendi çapında hazırlık yapar ,belki bir kek hazırlar ,belki de çayı koyar üstüne.Evini , üstünü başını toplar gence iyi örnek olmak için . Zihni meşgul olur. Dışarıya karşı kendini güçlü hisseder.

Sokaklarda ve bilgisayar başında zamanını kaybeden, umutsuz, ailesinden para bekleyen genç ve ömrünün en deneyimli dönemini yalnız geçiren iki insanın birbirine vereceği ne kadar çok zenginlik var.

Özet olarak gençlerimiz bir yandan zamanlarını verimli kılmak ,bir yandan deneyimli insanları gözlemek ,ekonomik bağımsızlığı elde etmek ve hatta meslek edinmek olanağı bulurken , yaşlılarımız da yalnız kalmaz ,bilgi ve birikimlerini aktarırken genç bir insana olanak sağlamanın mutluluğunu yaşarlar.