kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
3 Şubat 2009, Salı
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

Gül, Suudi Arabistan'a gitti

AA
Giriş Saati : 03.02.2009 14:11
Güncelleme : 03.02.2009 21:40
Yeni Haber
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ''Türkiye ile Suudi Arabistan arasında karşılıklı saygı, diyalog ve ortak tarihi ve kültürel değerlere dayanan ilişkilerin sevindirici düzeye ulaştığını'' belirterek, ''gücünü ortak tarih ve kültürden alan köklü dostluk ve kardeşlik ilişkilerini her alanda daha da ileri götürme ve geliştirme arzusunda olduklarını'' söyledi.

Cumhurbaşkanı Gül, Suudi Arabistan'a hareketinden önce Esenboğa Havalimanı'nda ziyaretine ilişkin açıklamalarda bulundu. Suudi Arabistan Kralı Abdullah'ın daveti üzerine resmi ziyaret için bu ülkeye gittiğini belirten Gül, 2006 ve 2007 yıllarında Kral Abdullah'ın da Türkiye'yi ziyaret ettiğini anımsattı.

Gül, ziyaretinde kendisine Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ve üst düzey resmi görevliler ve iş adamlarından oluşan bir heyetin eşlik edeceğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Gül, şöyle konuştu:

''Türkiye ile Suudi Arabistan arasında karşılıklı saygı, diyalog ve ortak tarihi ve kültürel değerlere dayanan ilişkilerin ulaşmış olduğu düzey sevindiricidir. Her iki taraf da bu ilişkilerin gelişmesine büyük özen göstermektedir. Ülkelerimiz arasındaki, gücünü ortak tarihimizden ve kültürümüzden alan köklü dostluk ve kardeşlik ilişkilerini her alanda daha da ileri götürmek ve geliştirmek arzusundayız.''

Gül, temasları sırasında Türkiye-Suudi Arabistan ikili ilişkileri ve bölgesel konulardaki işbirliğinin daha da ileri götürülmesi için yapılabileceklerin görüşüleceğini belirtti. Kral Abdullah'ın ''deneyimli ve vizyon sahibi bir bölge lideri'' olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Gül, ziyaretin iki ülkeyi yakından ilgilendiren bölgesel ve uluslararası konuları da gözden geçirmek için bir fırsat oluşturacağını vurguladı.

İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının hemen sonrasında Orta Doğu ve Irak'taki durum başta olmak üzere bölgesel meselelere dair görüş alışverişinde bulunulacağını dile getiren Gül, bölgede kalıcı istikrar ve barışa kavuşulması için çaba harcayan Türkiye ve Suudi Arabistan'ın işbirliği konusunda yapılabileceklerin gözden geçirileceğini söyledi. Ziyareti sırasında kendisine çok sayıda iş adamının da eşlik edeceğini belirten Cumhurbaşkanı Gül, iki ülke arasındaki toplam ticaret hacminin yaklaşık 5.5 milyar dolar olduğunu, 2010 yılında bu rakamın 10 milyar dolara ulaşmasının hedeflendiğini bildirdi. Mevcut potansiyel dikkate alındığında bu rakamın yetersiz olduğunu ifade eden Gül, ticaret hacminin yükseltilmesi ile iki ülke arasındaki ekonomik ve ticari işbirliğinin derinleştirilmesinin ele alınacak öncelikli konular arasında yer aldığını anlattı.

Cumhurbaşkanı Gül, Körfez'in en büyük ülkesi olan Suudi Arabistan'ın büyük yatırımlar yaptığına, 2010 yılına kadar yapılması planlanan altyapı yatırımlarının yaklaşık 200 milyar dolar olduğuna işaret etti. Türk iş adamlarının, özellikle müteahhitlerin ilgilenecekleri çok sayıda proje olabileceğini ifade eden Gül, ziyareti sırasında iş adamlarının önemli görüşmeler yapmasını beklediğini dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye ile Suudi Arabistan'ın savunma sanayindeki işbirliğine de büyük önem verdiğini ifade ederek, bu alanda da önemli görüşmeler yapılacağını bildirdi. Ziyareti sırasında yapılacak siyasi ve ekonomik boyutlu görüşmelerin çok faydalı olacağına inandığını belirten Gül, Suudi Arabistan'da yaşayan yüz bini aşkın Türk vatandaşı olduğunu hatırlatarak, Riyad'da Türk vatandaşlarıyla bir araya geleceğini de söyledi. Cidde'ye de gideceğini anlatan Cumhurbaşkanı Gül, burada İslam Konferansı Örgütü Sekreteryasını ziyaret edeceğini kaydetti.
Gül, Riyad ve Cidde'de Türk ve Suudi iş adamlarının yer alacağı iş forumu toplantılarına katılacağını söyledi.

TÜBİTAK ve İTÜ'den yetkililerin de kendisine eşlik edeceğini ve alanlarına ilişkin anlaşmalar yapacaklarını ifade eden Gül, ulaştırma alanında da görüşmeler gerçekleştirileceğini bildirdi. Cumhurbaşkanı Gül, ''Ümit ediyorum ki bu ziyaret her iki taraf için de faydalı bir ziyaret olacaktır'' dedi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Filistin'de 2006 yılında yapılan ve Hamas'ın kazandığı seçimin ardından Türkiye'nin Hamas'lı yetkililerle görüştüğünü, ''Doğru yolun ne olduğunu, yanlış yola girilirse bunun sonucunun ne olacağını'' açıklıkla konuştuğunu belirterek, ''Eğer o zaman fırsat verilmiş olsaydı Türkiye'ye, belki bugün yaşananların hiçbiri yaşanmazdı. Belki bugün Gazze çok farklı olurdu'' dedi.

Cumhurbaşkanı Gül, Suudi Arabistan'a hareketinden önce Esenboğa Havalimanı'nda gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Gül, bir gazetecinin, ''Türkiye Cumhuriyeti adına Suudi Arabistan'a özel bir hediye götürüp götürmeyeceğini ve umre ziyareti planlayıp planlamadığını'' sorması üzerine, ''Bu soruların cevabını ziyaretten sonra görürsünüz'' diye konuştu.

Bir başka gazetecinin, ''El Fetih ve Hamas arasındaki makasın karşılıklı açıklamalarla iyice açıldığının görüldüğünü söyleyerek, bu sorunun çözüleceğini düşünüp düşünmediğini ve ziyaretinde bu yönde ne gibi mesajlar vereceğini'' sorması üzerine, Cumhurbaşkanı Gül, şunları söyledi:
''Bölge meseleleri dediğimde bu konular işin içine giriyor. Bildiğiniz gibi daha önce Suudi Arabistan Kralı Abdullah'ın bir teşebbüsü olmuştu Filistinlileri bir araya getirmek için, Mekke'de onları toplamıştı. Bizim de çok desteklediğimiz, çok değerli bir çalışmaydı, gayretti. Maalesef daha sonra o sağlanamadı. Buna hepimiz üzüldük. Filistinlilerin birliği ve beraberliği Filistin davası için elzem olan şeydir. Filistin iki tane ayrı devlet mi olacak? Bu Filistinliler için de Arap dünyası için de ayıp olan bir şeydir. Onun için bunların birleşmesi, birleşmek için muhakkak ki makul olan bir birleşme olacaktır. İç siyaset her yerde, çoğulculuk her yerde var. Batı toplumlarında da bizde de her yerde farklı farklı siyasi partiler, görüşler var. Herkesin 'Biz ülkemizi daha iyi yaparız' diye farklı görüşleri var. Bunlar gayet normaldir. Ama çoğulculuğa hepsinin rıza göstermesi gerekir.''

Filistin toplumunun Arap toplumu içinde en çok okuyan, açık, dışarıyla temasları olan tahsilli bir toplum olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Gül, ''Bu çok görüşlülüğe onların alışkın olması gerekir, beraber olmaları gerekir. Hepimiz, tabii bizler de onların bir araya gelmeleri ve Filistin davasını da güçlü savunabilmeleri için elimizden gelen bütün gayretleri göstereceğiz'' dedi.

''FİLİSTİN DAVASI, SADECE İSRAİL İLE FİLİSTİN ARASINDA DEĞİL''

''Gazze'de kalıcı ateşkes sağlanması için çabaların sürdüğü, ancak bölgedeki ateşkesin halen kırılgan olduğu ve ablukanın kalkmadığı'' hatırlatılarak, ''Sizin bu konuda bir endişeniz var mı?'' diye sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Gül, ''Tabii ki endişemiz var, daha önce de söyledim. Son Gazze olayları başlamadan 1 ay önce biz çok kaygılanmaya başlamıştık. Bunu kamuoyuyla da paylaştık'' diye konuştu.
Filistin'den çağrılan heyetlerle, Avrupalı, Amerikalı ve Mısırlı yetkililerle bu endişeyi paylaştığını aktaran Cumhurbaşkanı Gül, şöyle konuştu:
''(Bakın bir felakete doğru gidiliyor. Tarihler belli. Nelerin olabileceği sürpriz olmaz) dedik. Bütün bunlar da oldu, gördünüz. Şimdi de olabilir. Onun için herkesin büyük bir gayret içinde, yapıcı, neticeye ulaşacak çalışma içerisinde olması gerekir. Unutmayın ki Filistin davasına sadece İsrail ile Filistin arasındaki bir mesele olarak bakılamaz. Bu mesele dünyadaki birçok problemlerin de kaynağıdır. Onun için bu meselenin halli dünyadaki bir çok problemlerin de hallini çok kolaylaştıracaktır.''

''YANLIŞ YAPANLARI İKAZ ETMEK GEREKİR''

Cumhurbaşkanı Gül, Davos'ta yaşanan gerginliğin ardından İsrail basınında, ''İsrail'in Türkiye ile ilişkilerini, askeri ihaleler konusunu gözden geçirebileceğine ve Türkiye'deki Musevi vatandaşların endişeleri olduğu'' yönünde haberler yer aldığının hatırlatılması ve değerlendirmesinin sorulması üzerine, şunları kaydetti:

''Türkiye'deki Musevi vatandaşlarımız sen, ben ne isek onlar da odur. Onlar da milletvekili, cumhurbaşkanı olabilir. Onların da bu ülkede hakkı, hukuku vardır. Dolayısıyla bu ülkede Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan, yüzyıllardır bu topraklarda yaşayan insanların hepsinin hakkı, hukuku birbirine eşittir. Dolayısıyla onlara karşı herhangi bir tavır söz konusu olamaz. İsrail ayrıdır Türkiye'deki Musevi vatandaşlarımız ayrıdır. İsrail'in Gazze'ye yönelik, Filistin'e yönelik politikaları tenkit edilmiştir. Sayın Başbakan'ın da yaptığı budur ki bunu da açıklamıştır. Bunları kesinlikle birbirinden ayırmak gerekir. Bunu herkesin bilmesi lazım.

Bütün vatandaşlarıma da buradan sesleniyorum; sakın böyle bir yanlış tavır içerisine kimse girmesin. Herkes birbirine eşittir, herkesin hak ve hukuku aynıdır bu ülkede. Onun için Musevi vatandaşlarımız, Hristiyan vatandaşlarımız hepsi bu ülkenin vatandaşlarıdır. Bizde belki onların oranları azdır ama başka ülkelerde çoktur. Onun için bizde Anayasamıza göre de biliyorsunuz vatandaşlık esastır. Bu konuda yanlış yapanlar olabilir, yanlış yapanlar her toplumda çıkar. O yanlış yapanları da herkesin ikaz etmesi gerekir.''

''Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin gelebileceği noktaya'' ilişkin soru üzerine de Cumhurbaşkanı Gül, gerek İsrail'den yapılan açıklamaların gerek dün yapılan Bakanlar Kurulu toplantısının ardından Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek'in yaptığı açıklamaların gayet açık olduğunu söyledi. Gül, ''Spekülasyonlara fırsat vermemek gerekir'' dedi.

''Türkiye'nin, Davos'ta yaşanan gerginliğin ardından Türkiye'nin Orta Doğu'da üstlendiği arabuluculuk rolüne ilişkin bir sıkıntı yaşanıp yaşanmadığı'' yönündeki soruya Cumhurbaşkanı Gül, ''Arabuluculuk rolünde Türkiye niye kaygılansın ki? Türkiye arabulucu olunca bir çıkar elde etmiyor ki. Türkiye bir prestij, bir show peşinde değil. Eğer burada bir problem varsa iki tane anlaşmazlığı olan taraf kaybeder'' diye konuştu.

''TÜRKİYE'YE FIRSAT VERİLMEMİŞTİR''

Cumhurbaşkanı Gül, bir başka gazetecinin, ''Irak'ta yapılan yerel seçimleri hatırlatması ve ertelenen Irak ziyaretinin tarihinin kesinleşip kesinleşmediğini'' sorması üzerine, Irak'ta mahalli seçimlerin yapılmasını büyük bir başarı olarak niteledi.

Seçimlerin olaysız geçmesinin de takdir edilmesi gerektiğini kaydeden Gül, yüksek katılımlı bu seçimlerin Irak'ın normalleştiğinin önemli adımları olduğunu vurguladı. Türkiye olarak, Irak'taki seçimleri yakın takip ettiğini belirten Gül, Irak'ın bundan sonra diğer temel yasaları da çıkartmasını temenni ettiğini söyledi.

''Hamas'ın Orta Doğu barış sürecine zarar vereceği endişesini mi taşıyorsunuz?'' şeklindeki bir soruya ise Gül, şu yanıtı verdi:
''Bununla ilgili açıklamalar zaten hep yapıldı. Burada önemli olan bu grupların isimleri değil. Önemli olan Gazze'deki halkın tercihidir. Onlar 2006 yılında seçime girdiler ve bütün dünya bu seçimi destekledi. Seçimden sonra da iş başına geldiler, kazandılar seçimi.

Ben size, 2006 yılında Türkiye'nin ne kadar öngörülü olduğunu hatırlatmak isterim. Bugün bazı devlet adamları 'Onlar da siyasi sürece katılmalıdır, onlar da bu işin bir parçasıdır' diye, bazıları açıkça açıklıyorlar, bazıları açıkça bu demeçleri vermiyorlar ama ikili bütün görüşmelerimizde hepsi bunu bize söylüyor. Türkiye yine gayet sorumlu, gayet kaygılı, 2006 yılında işin başında, bunlar seçimi kazanıp da orada işin başına geçtikleri gün, bunlarla görüşüp, bunlara doğru yolun ne olduğunu, yanlış yollara girilirse bu yanlış yolların nerelere gideceğini o zaman açıklıkla konuşmuştur, anlatmıştır. Bazıları anlamıştır, bazıları ise anlamamıştır.

Eğer o zaman fırsat verilmiş olsaydı Türkiye'ye, belki bugün yaşananların hiçbiri yaşanmazdı. Belki bugün Gazze çok farklı olurdu. Belki Hamas denen grup bugün çok daha farklı bir istikamette olurdu. O zaman o görüşmeyi yapan kişi de bendim ve çok da ümitliydim. Ama ne yazık ki bu fırsat verilmemiştir. Bunun da maliyetini herkes çekmiştir. Ama ondan sonra gerek Dışişleri Bakanı olarak gerek Cumhurbaşkanı olarak ikili görüşmelerimde, başta birçok batılı lider olmak üzere hepsi bunu takdir etmişlerdir, hepsi bunun kaçan bir fırsat olduğunu söylemişlerdir. Türkiye şeffaf, dürüst hareket etmektedir. Bunu bazıları anlamaktadır, bazıları da anlamamaktadır.''