Riga her yönüyle yaşayan bir şehir. Festivaller, konserler, açık hava sinema gösterileri, tiyatrolar, yarışmalara şehrin her yanında rastlamak mümkün. Bu yönüyle Riga bir sanat kenti olmayı hak ediyor. Rigalılar evlerinde oturmuyor, şehri yaşıyor, sokaklarda dolaşıyor, meydanlarda buluşuyor. Kafeler, parklar her zaman dolu. Şehri yürüyerek dolaşmak mümkün.
Eski Şehir: Burası adından da anlaşılacağı gibi tamamen aslına uygun olarak korunmuş tarihi binaların, müzelerin, kiliselerin bulunduğu yer. UNESCO tarafından 1997 yılında dünya mirası listesine eklenen eski kent, Prag'ı, Viyana'yı andırıyor. Burası turistlerin gezmeye, görmeye, eğlenmeye geldikleri bölge olarak da biliniyor.
St. Peter Kilisesi: Unesco'nun dünya mirası listesinde yer alan 'eski şehir' adı verilen bölgede bulunan kilise, yüksek kulesiyle dikkat çekiyor. Yapımı 1746 yılında tamamlanan 123 metrelik kulesi, o yıllarda Avrupa'nın en yüksek yapılarından biriydi. Kule, şehrin iyi görüldüğü yerlerin başında geliyor. Sovyetler döneminde mimarlık müzesi olarak kullanılan kilisenin kulesi de orijinal hali model alınarak ve asansör eklenerek restore edildi.
Zeplin Pazarı: Daugava nehri kenarında zeplin hangarı olarak inşa edilen dev yapılar günümüzde pazar olarak kullanılıyor. Burası Avrupa'nın en büyük pazarı. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra kent yönetimine verilen yapılar, pazara dönüştürülmüş. Devasa binaların arkasında açık havada tezgahlar devam ediyor. Bu pazarda aklınıza gelebilecek her türlü eşyayı, yiyeceği bulabilirsiniz. Balıkçı tezgahları da oldukça fazla. Yöreye has her çeşit balığı burada bulmak mümkün. Akademisi, Etnografya Açıkhava Müzesi ve Opera Binası görülmesi gereken yerler arasında yer alıyor.