Askerliğimi 1965-67'de Ankara'da Mamak Muhabere Okulu'nda yaptım. 24 ay.. 6 ayı okul.. Bizi asteğmen rütbesiyle komutan yapacak eğitimi iki yönlü verdiler.
Yüzbaşı Mehmet Babayiğit askerliğin temelini öğretti bize. Durmak, yürümek, selam vermek, silah kullanmaya varıncaya dek. Temelini ve ruhunu.. Çakı gibi askerler olduk. Babayiğit, harika bir asker, daha da harika bir komutandı çünkü.
Günün yarısında onunla talimdeydik. Öbür yarısında ise dershanelerde. Orada bize, bir komutana lazım olacak teorik bilgiler verildi.. İşi iyi öğrenmek zorundaydık. Eninde sonunda asteğmen, en fazla teğmen olacaktık ama bir savaş sanatı olan askerlikte yarın hangi birliğe komuta edeceğimiz belli olmazdı.
Nitekim hem de barışta, Mamak'taki eğitim tugayında, asteğmenken bölük, tabur, teğmenken alay komutanına vekalet etme zorunda kaldığım günler oldu.
Okuduğumuz derslerden biri, Kontrgerilla ve Özel Harp'ti.. NATO'nun, temelinde de tabii Amerika'nın hazırladığı ve okutulmasını istediği bir ders. Sistemi kurmak için bu eğitimin alınması gerekiyordu.
Neydi sistem?.. Niye gerekliydi?.
Efendim, o zaman Soğuk Savaş Devresi.. Bir yanda
NATO, öte yanda Varşova Paktı Devletleri bir yandan birbirlerini savaşa tahrik ediyor, öte yandan da, her gün savaş çıkacakmış gibi müthiş bir hazırlığa girişiyorlardı.
Diyelim savaş patladı.. Varşova ile hem Doğu, hem Batı'dan sınırdaş en tehlikedeki ülke
Türkiye.. Ola ki Varşova Paktı Orduları
Türkiye'nin bir bölümünü işgal ettiler.. Mesela Doğu'dan girdiler ve Erzurum'a kadar geldiler.. Ya da Trakya'dan saldırıp tarihte olduğu gibi Yeşilköy'e dayandılar. Veya Yunan adaları üzerinden saldırdılar.. Batı Anadolu bir kez daha işgal altına düştü.
Yani yasal kuvvetler geri çekildi. Karşı taarruza hazırlanıyor. İşgalci askerler oturup keyif kahvesi mi içecek.. Onları rahatsız edecek bir çete, gerilla savaşına ihtiyaç var.
Gündüz külahlı, gece silahlı denen adamlar, sabahtan akşama kahvede oturur görünecekler ama, işgal ordusuna sabotajlar, suikastlar düzenleyecekler. Komutanlar vurulacak, karakollar bombalanacak, köprüler uçurulacak..
Kim yapacak bunları?.. Barış zamanında belirlenmiş çok ama çok küçük çeteler. Bu çetelerin üyeleri hatta birbirlerini tanımayacaklar. Bir tek lider, hepsini bilecek. Yani sadece kendi çetesini. Ötekinden haberi olmayacak. Yani işgalci düşman bunlardan birini ele geçirip işkence ile söyletse, en fazla 5 kişilik bir çeteyi ele geçirebilecek. Ötesini öğrenmesi mümkün olmayacak. Bu liderler, barış zamanında belirlenen, güvenilir insanlar ve seçkin kişiler olacaklar. Başarılı ama teskere almış bir asker.. Bir emekli asker, ya da polis. Yani aslında işi bilen biri.. Gündüz külahlı dolaşacaklar bunlar.. Peki gece silah nerden bulunacak, işgal altındaki topraklarda?..
İşte püf noktası.. Barış zamanında zulalar belirlenecek ve buralara, suikast, gerilla silahları, bombaları saklanacak.. Mağaralar, kuyular, gömüler.. Her çete lideri bunların bir bölümünün yerlerini bilecek. Eylem günü geldiğinde çıkarıp çetesine dağıtacak.. Böylece işgal güçleri, durmadan arkadan vurulacak ve taciz edilecekler. Özeti buydu gördüğümüz dersin..
Askerlik bitti.. Soğuk savaş da bitti, ama terör başladı.. Bu dönemde o gerilla için saklanan silahların bir şekilde Ülkücülerin, Devrimci eylemcilerin, sonra PKK'nın eline geçtiğini duyduk. Ya onlar zulaları bir şekilde öğrendiler, ya silahların yerini bilen liderler, bu terör örgütlerine katıldılar, kendilerine zimmetlenen silahları da kullandılar..
Sonrasını inanın bilmiyorum..
Ama bugün hâlâ, orda burada gömülü, saklı suikast ve terör silahları bulundukça pek şaşırdığımı söyleyemem..
Bugünkü Tüm Yazıları
Kontrgerilla ve gömülü silahlar..
Yayın tarihi: 14 Ocak 2009, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/01/14//haber,E83B2BD4EBEB46459852D213EC91E691.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.