Birol Namoğlu: En iyi program, uygulanabilendir
Cuma akşamı rakılı-mezeli sohbet, cumartesi sabahı menemenli kahvaltı, pazar öğleni kitap keyfi ve Fener-Galatasaray maçına hazırlık... Bunlar, Birol Namoğlu'nun hafta sonu programından örnekler. Gripin grubunun solisti, önerilerinin kalanını aşağıda yazdı..
Sanıyorum bunu söylemekten, yazmaktan sıkılmayacağım: "En iyisini yazmak istiyorsan yaşadıklarını yaz." Bu Almadovar cümlesini biraz çekiştirip bu hafta sonu yaşayacaklarımı ya da en azından planladıklarımı yazayım.
'Planladıklarım' dedim ama 'alışkanlıklarım' dan biri ile başlayayım. 'Taksimli' bir grup olmanın ve uzun zaman o muhitte çalmanın avantajlarından biri mekânlarla oluşan yakınlığınız ve bölgeyi sahiplenmeniz olabilir. İşte bu mekânlardan biri ve cuma gecelerimizin başlangıç noktası Asmalımescit'in girişindeki Aslan Restoran. Mezelerin yüksek sesli konuşmalara ve kulüp rakısına eşlik ettiği hafta sonunun ilk üç saatini burada geçireceğim.
Muhtemelen Aslan'ın ardından aynı bölgede, Asmalımescit'te birkaç tur atıp önce Otto'ya uğrayacağız. Otto'da fındıklı votkalarımızı içtikten sonra Studio Live'da Göksel'i izlemeye gideceğimiz de bir o kadar kesin. Studio Live sıklıkla çaldığımız ve sevdiğimiz bir konser mekânı. Açıkça söylemek gerekirse ilk zamanlarında orada çalmak kolay değildi ve hatta gerektiği kadar keyif vermiyordu. Lakin zaman geçtikçe ses sistemi ile ilgili aksaklıklar giderildi ve mekân güzel bir konser sahnesi oldu.
YASAK ELMAYI TADIN
Göksel konserinden sonra gecenin biteceğini hiç sanmıyorum. Çünkü haftanın yorgunluğunun enerjiye dönüşeceğini tahmin ediyorum.
Büyük ihtimalle Baykuş'a gider ve geceyi 'yasak elma' içerek devam ettirir ardından Kızılkayalar'da geceye noktayı koyarız. Birinci çoğul şahıs kullandığım için kalabalık olduğumuzu düşünebilirsiniz.
Eh, Gripin altı kişilik bir grup.
Cuma gecesini yukarıda anlattığım gibi geçireceğimizi düşünüyorum. Tabii bu durumda cumartesi gününe yüksek ihtimalle ortasından başlayacağım. Arnavutköy'de Bahar Pastanesi'nde karışık bir menemenin ardından Boğaz keyfi ve uzun zamandır görmek istediğim 'İstanbul'da Bir Sürrealist: Salvador Dali' sergisi cumartesi günümün geri kalanını dolduracak gibi görünüyor. Sakıp Sabancı Müzesi'ne gitmek ve ayağımıza kadar gelen eserleri görmek gerektiğini düşünüyor, merak ediyorum.
Ardından Ortaköy ve sevdiğim kardeşim Cengiz ile yeni 'PES'in (Pro Evolution Soccer) pestilini çıkartacağız.
Buradan sonrası yani cumartesi gecesi muallakta. Zira cuma gecesinin vereceği uyku haline karşılık, cesur davranıp kendimizi tekrar sokaklara atabilecek miyiz bilmiyorum.
Ama bakarsınız eve erken dönülebilecek bir Nişantaşı programı, Corridor uygun olabilir. Tabii kafamızı PlayStation'dan kaldırabilirsek.
Pazar sabahı... Yılın diğer pazarlarından iki farkı var bu pazarın benim için. Birincisi Fenerbahçe-Galatasaray maçı.
Bir Galatasaray taraftarı olarak Kadıköy'deki maç için umutsuz olmam gerekir. Ama her nedense bu sefer umutluyum.
Pazar gününü farklı kılan diğer unsur ise doğum günüm olması.
Pazar sabahı aile ile kahvaltı ve ardından Beyoğlu'ndaki Mihrimah Sultan. Doğum günüm olması neredeyse her pazar yaptığım nargile-kitap keyfimi bozmama sebep olamaz.
Fatih'in hazırladığı Bahreyn elmalı nargilem ve yeni başladığım kitabım Geza Vermes'in yazdığı Ölü Deniz Parşomenleri Kumran Yazıtları.
Keyfin ardından yakın dostlar ve aile ile ufak bir doğum günü seansı ve büyük maç...
Biz erkeklerin yuvarlak nesnelere olan zaafı, derbiyi seyrettikten sonra kendi 'derbimizi' oynamamıza imkân veriyor.
Yani bir hafta sonu gecenin yarısında bir halı saha maçı ile son buluyor.
Biz halı sahaya götüren taksi sürücüsünün geçtiğimiz haftalarda söylediği gibi: "Bu saatte mi? Hangi akla hizmet!" Hepinize iyi hafta sonları ve huzur dolu günler...
Yayın tarihi: 2 Ocak 2009, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/01/02/cm/haber,B9CC868A04174EAD989FD2E637E63BAC.html
Tüm hakları saklıdır.