kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
28 Aralık 2008, Pazar
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat
Gerçeker ile SABAH Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu ve Ersan Atar birlikte konuştu.

'Biz bu gerilimin tarafı olmayacağız'

ERSAN ATAR - ANKARA
27.12.2008
Gerçeker, "Devletin hiçbir kurumu, bir diğerinin görev alanına müdahale etmemeli. Yargı toplumdaki gerilimlerin tarafı olmamalı" uyarısı yaptı..
Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, yargıda devam eden "Belde belediye kavgası" için "Üzüntü verici bir durum, devletin hiçbir kurumu, bir diğerinin görev alanına müdahale etmemeli" dedi. Gerçeker, genel olarak yargının toplumdaki gerilimlerin tarafı olmaması gerektiğini söyledi. Anayasa Mahkemesi ile Danıştay arasında ve Anayasa Mahkemesi'nin kendi içinde devam eden kavga öncesinde SABAH Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu ve yüksek yargı muhabiri Ersan Atar'a konuşan Gerçeker, "Dönem dönem yargının siyasallaştığı eleştirilerinin yoğunlaştığını ve yargının ülkedeki gerilimin tarafı olduğunu" belirterek, şu genel değerlendirmelerde bulunmuştu: "Hiçbir zaman yargının siyasallaşmasından yana değilim. Ülke belli bir gerginlik içinde. Yargıtay'ı o gerginliğin dışında tutmaya çalışıyorum. Yargının ve yargıyı ilgilendiren diğer sorunların polemiğe girmeden ve siyasallaşmadan dile getirilmesi gerekir." Gerçeker, yargıda yaşanan depremin ardından dün yeniden SABAH'a konuştu ve önceki genel değerlendirmelerinin bugünkü durum karşısında da geçerli olduğuna işaret ettikten sonra şunları söyledi: "Hiçbir zaman devletin kurumları içinde bu tür gerilimler olmamalı. Devletin kurumları uyum içinde görevini yerine getirmesi gerekir. Birbirlerinin görev ve sorumluluk alanlarına müdahale etmemeliler. Çünkü bütün kurumlar devletin bütünlüğü içinde birer unsur. Önceki değerlendirmelerim genel ilkelerdi. Bugünkü tartışmada da 'şu haklı, bu haksız' gibi bir değerlendirme yapamam ama üzüntü verici bir durum."

'AVRUPALI ESPRİ SANIYOR'
Yargının sürekli gündeminde bulunan iş yoğunluğundan da yakınan Gerçeker, şu mesajları verdi:

* YOĞUN İŞ YÜKÜ: Yargının içinde bulunduğu en önemli sorun, yoğun iş yüküdür. Yargıtay'da 1.5 milyona yakın dosya bekliyor. Yurtdışına gittiğimizde, meslektaşlarımıza elimizdeki dosya sayısını söylediğimizde, 'Bu kadar dosya mı olur' diye, espri yaptığımızı sanıyor. Olağanüstü bir çabayla dosyaları sonuçlandırmaya çalışıyoruz. Kısa süre önce İsveç'e gittik. Yüksek Mahkeme'ye gelen dosya sayısı yılda 2 bin civarındaymış. Onlar da onu yüksek buluyor.

* ZAMANAŞIMI VİCDAN YARALIYOR: İş yükü fazlalığından davalar zamanaşımı nedeniyle düşebiliyor ve bu toplum vicdanında rahatsızlıklar yaratıyor, hepimizi rahatsız ediyor. Zamanaşımına yakın dosyaları öncelikle incelemeye çalışıyoruz. Ancak bazen öyle hukuka aykırılık oluyor ki kararlarda zamanaşımına uğrayacak olsa bile bozmak zorunda kalıyorsunuz. Tabi toplum bunu anlamakta güçlük çekiyor ve zamanaşımına uğramasının nedeni olarak Yargıtay'ı görebiliyor.

* GENEL DİNLEME HEPİMİZİ HUZURSUZ EDİYOR: Dinleme konusu, toplumun önemli sorunlarından biri haline geldi. Çok basit cihazlarla mahkeme kararı olmaksızın dinleme yapmak mümkün. Bir de devletin farklı kurumlarının başvuruları üzerine alınan genel dinleme kararları var. Biz Yargıtay olarak genel dinlemeyi kabul etmiyoruz. Genel, sınırsız, insanların özel yaşamını tehdit eden bir yöntem olarak doğru değil. Bu tür dinleme kararları toplumda, hepimizde tedirginlik yaratıyor. Bir taraftan da terör belası var. Ama istihbarat birimlerinin farklı yöntemlerle de takip etmesi gerekir. Aksi halde yanlışı yanlışla düzeltme gayreti oluyor.

* AB'DE DİRENÇ VAR: Batı ile bir uyum sorunumuz olduğunu düşünmüyorum. Ancak hukukta öğreti ile uygulama arasında farklılıklar olabiliyor. Örneğin hocalarımız çok güzel görüşler ortaya koyuyorlar ama bunları uygulama olanağı olmayabiliyor. Psikolojik olarak da değerlendirdiğimiz zaman, dışarıda Türkiye'nin AB'ye girmesini engelleyen bir direnç var gibi görünüyor.