Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yeni bir ekonomik tedbir paketinin hazırlıklarını tamamlamak üzere olduklarını, bu paketin de krizin etkilerini azaltmak noktasında her kesime, özellikle reel sektöre önemli destekler sağlayacağına inandığını bildirdi.
Şu an itibariyle, krizin tepe noktasına ulaşmış ve inişe geçmiş durumda olduğunu tahmin ettiğini ifade eden Erdoğan, ''Ancak bu büyük krizin etkileri şüphesiz daha uzun bir zamana yayılacak ve telafisi de zaman alacaktır'' dedi.
Erdoğan, televizyonlarda yayımlanan ''Ulusa Sesleniş'' konuşmasında, kürsel ekonomik krize değindi.
Uluslararası finans piyasalarında 2008 ortalarında büyük çapta ekonomik dalgalanma, tarihi bir kriz döneminin yaşanmaya başlandığına işaret eden Başbakan Erdoğan, bu tarihi krizin Eylül ayından itibaren zirve noktaya ulaştığını, artık başladığı yer olan Amerika Birleşik Devletleri'ni aşarak tüm dünyayı etkisi altına aldığını belirtti.
Birçok köklü finans kuruluşunun, bankanın, sigorta şirketinin iflas ettiği, kamulaştırıldığı bu sürecin, 1929 yılında yaşanan ''Büyük Buhran'' ile eşdeğer bir kriz olarak değerlendirildiğini vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu: ''Şu anda dünyayı adeta bir tsunami gibi vuran bu şok dalgasının arkasında bıraktığı enkaz tespit ediliyor, tahribatın onarılması için gayret gösteriliyor. Tahminimiz odur ki şu an itibariyle kriz tepe noktasına ulaşmış ve inişe geçmiş durumdadır. Ancak bu büyük krizin etkileri şüphesiz daha uzun bir zamana yayılacak ve telafisi de zaman alacaktır. Nitekim küresel ekonomide bir daralma yaşandığını, talebin düştüğünü, gıda ve emtia fiyatlarının arttığını, birçok ülkede enflasyonun yükselişe geçtiğini görüyoruz. Küresel ekonomideki bu zor sürecin Türkiye'ye hiçbir yansımasının olmaması elbette mümkün değildir. Türkiye dışa açık, küresel ekonomiye entegre olmuş yapısıyla hiç kuşkusuz bu krizden etkilenecektir, etkilenmektedir. Ancak krizin baş gösterdiği günlerden itibaren ifade ettiğim gibi, Türkiye'nin bu krizden etkilenmesi sınırlı bir seviyede olacaktır. ABD ve birçok Avrupa ülkesinin bugün içinde bulunduğu durum dikkate alındığında, bizim bu tespitimizin ne kadar doğru olduğu net olarak görülebilir.''
''MENFAAT UMANLAR''
Hükümet olarak, krize karşı ''temkinli ve sağlam duruşlarının'', ''bazı kesimler tarafından ya yanlış anlaşıldığını ya da bilinçli şekilde çarpıtılarak olumsuz bir hava estirilmeye çalışıldığını'' savunan Başbakan Erdoğan, ''Üzülerek ifade edeyim ki küresel kriz üzerinden birçok çevrenin birçok şekilde rant elde etme çabası içinde olduğunu müşahede ediyoruz'' dedi.
Bu olağanüstü hassas şartlardan menfaat umanların, topluma moralsizlik, karamsarlık pompalayarak bu süreçten kazançlı çıkmaya çalıştığını ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Oysa Türkiye hem o eski sağlıksız ekonomik yapıyı hem de yıllar yılı çözüm yerine sürekli sorun üreten köhne zihniyetleri bir daha geri dönmemek üzere geride bırakmıştır. Şu son 6 yıl içinde gerçekleştirdiğimiz reformlar, Türkiye ekonomisini her türlü şoka, her türlü dalgalanmaya karşı son derece dayanıklı bir hale getirmiştir. Dikkat ediniz, birçok mesele, bu dönemde büyük bir kararlılık, cesaret ve samimiyetle çözüme kavuşturulmuştur. Yaptığımız düzenlemelerle bankacılık sektörümüz bugün çok sağlam bir zemin üzerinde bulunuyor. Mali disiplinden hiçbir şart altında taviz vermedik, vermiyoruz. Sosyal güvenlik reformunu çıkardık; Türkiye'yi orta ve uzun vadede ciddi yüklerden kurtardık. Ekonominin ihtiyaç duyduğu her türlü reformu, hiçbir popülizm kaygısı gütmeden, sadece Türkiye'nin menfaatlerini gözeterek yaptık, yapıyoruz. Ekonomide istikrar ve güveni temin eden, teyit eden siyasi reformları gerçekleştirdik, AB katılım süreciyle Türkiye'yi çok farklı kulvarlarda yarışan bir ülke konumuna yükselttik.''
''TEDBİRLERİMİZİ ALIYORUZ''
Türkiye'nin bu güçlü yapısıyla, kararlılık ve istikrarıyla küresel krizden en az hasarla çıkacağını ifade eden Erdoğan, bunun için hükümet olarak gerekli her çalışmayı, dikkat ve hassasiyetle yürütüklerini bildirdi. Erdoğan, şunları kaydetti: ''Krizin ülkemizi teğet geçmesi, hatta bu krizin ülkemiz için bir fırsata dönüşmesi için de peyderpey tedbirlerimizi alıyoruz. Herkesin saatine uymayabilir, istediği yerde, zamanda duymak istediğini söylemeyebiliriz. Zira bizim söylem ve planlamamız gerçekçi bir takvime dayanır. İlgili bütün kurumlarımız bugüne kadar gelişmeleri saniye saniye izlediler, gereken adımları da herhangi bir gecikmeye meydan vermeden günü gününe attılar. Şu anda da ihtiyaç hasıl oldukça tedbirlerimizi açıklamaya, bu tedbirleri tam bir kararlılıkla uygulamaya devam ediyoruz. Bu çerçevede yeni bir tedbir paketinin hazırlıklarını tamamlamak üzereyiz. İnanıyorum ki bu paket de krizin etkilerini azaltmak noktasında her kesime, özellikle reel sektörümüze önemli destekler sağlayacaktır.''
''GÖRÜŞ, ÖNERİ VE ELEŞTİRİLER ALINDI''
Hükümet olarak, anlayışlarının ekonomik gidişatı, başta özel sektör olmak üzere ilgili bütün kesimlerin azami seviyede katılımı ile belirlemek olduğunu anlatan Başbakan Erdoğan, bu kriz döneminde de ilgili bütün kesimlerin görüş, öneri ve eleştirilerine azami ehemmiyet verdiklerini, bu kesimlerle yoğun istişarelerde bulunduklarını bildirdi.
Öncelikle reel sektörün, ardından da çalışanların temsilcileriyle bir araya geldiklerini, alınması gereken tedbirleri hep birlikte müzakere ettiklerini belirten Erdoğan, krizin uluslararası boyutu noktasında da önemli girişimleri olduğunu ifade etti.
Erdoğan, şöyle devam etti: ''Şu hususu özellikle vurgulamak istiyorum; Bu kriz bir kez daha göstermiştir ki bugün dünya ekonomisi artık iç içe geçmiş, entegre bir yapı haline gelmiştir. Hiçbir ülke, kendisini bu küresel şartlardan uzakta tutmak imkanına artık sahip değildir. Bugün bir ülkede ortaya çıkan kriz, artık bütün o bölgeyi hatta tüm dünyayı yakından ilgilendiriyor. Böyle kriz şartlarında gerek bölgesel, gerek küresel istikrar ve dayanışma önemini daha fazla hissettiriyor.''
G-20 ZİRVESİ
Amerika Birleşik Devletleri'nin başkenti Washington'da 14-15 Kasımda G-20 olarak adlandırılan gelişmiş ülkelerin liderlerinin bir araya geldiğini anımsatan Erdoğan, bu platformun üyelerinin, dünya gayrı safi milli hasılasının yaklaşık yüzde 80'ini ve dünya nüfusunun da yüzde 70'ini temsil ettiğini kaydetti.
Türkiye'nin de kuruluşundan bu yana bu platformun etkin bir üyesi olduğuna işaret eden Başbakan Erdoğan, ''Bizim de katıldığımız bu liderler zirvesi, devam eden ekonomik kriz noktasında önemli kararlar aldı'' dedi. G20 liderleri olarak, bundan sonra yapılacaklar konusunda, ortak hareket etme ve gelecek dönemde zirve toplantılarına devam kararını aldıklarını belirten Erdoğan, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü: ''Yükselen piyasa ekonomilerini ve gelişmekte olan ülkeleri desteklemek, bu ülkelerdeki hızlı ekonomik büyüme sürecinin devamını sağlamak için kapsamlı bir siyasi irade göstermenin gereği üzerinde anlaşmaya vardık. Bu süreçte uluslararası mali kuruluşlara da gelişmekte olan ekonomilere gerekli desteği verme çağrısında bulunduk. Zirvede, ihtiyaç duyulabilecek her türlü tedbiri alma konusunda ciddi bir kararlılık olduğunu da bizzat müşahede ettim, bu kararlılık da zaten toplantı sonrasında resmi olarak ifade edildi. Bu kararlılığın bir başka somut göstergesi de acil ve orta dönemde alınacak tedbirleri içeren detaylı eylem planının yayınlanması oldu. Bu planda yer alan acil tedbirlerin önümüzdeki yıl Mart sonuna kadar hayata geçirilmesini öngörüyoruz. Bu amaçla zirvede mutabakata varmış olduğumuz kararların ve ilkelerin uygulamasını gözden geçirmek üzere 30 Nisan 2009 tarihinden önce yeniden bir araya geleceğiz.'' ULUSLARARASI DAYANIŞMANIN ÖNEMİ
Başbakan Erdoğan, devam eden küresel krizle, ülkelerin tek tek mücadele ederek başa çıkabilmesinin mümkün olmadığı görüşünü dile getirerek, ''Uluslararası bir dayanışma, bir ortak hareket kaçınılmaz görünüyordu, nitekim bu zirveyle bu noktada önemli bir adım atılmış oldu'' dedi.
Bu zirvenin hemen ardından ziyaret ettiği Hindistan'da aynı hassasiyetlerin paylaşıldığını büyük bir memnuniyetle gördüğünü aktaran Erdoğan, son yıllarda Türkiye gibi hızlı gelişme içinde olan Hindistan ile ekonomik ilişkileri ve işbirliğini geliştirmek amacıyla önemli girişimlerde bulunduklarını bildirdi. Erdoğan, bunun yanında, Körfez sermayesini Türkiye'ye çekebilmek, bu ülkelerde biriken sermayenin ülkede yatırıma, üretime, istihdama dönüşmesini sağlamak için de çalışmaları yoğunlaştırdıklarını anlattı. Erdoğan, şöyle konuştu: ''Bakınız, BM tarafından yayınlanan bir raporda, Türkiye, önümüzdeki dönemde uluslararası yatırım yapmaya elverişli ilk 15 ülke arasında bulunuyor. Çin, Hindistan, ABD, Kanada, Rusya gibi ülkelerle birlikte dünyanın yatırım için en cazip ilk 15 ülkesi arasında yer alıyoruz.
Geçen yıl çektiğimiz 22 milyar dolar seviyesindeki uluslararası yatırımla dünyada 23'üncü sırada yer aldık. 70'li yıllarda Türkiye'nin çekebildiği uluslararası yatırım yıllık ortalama 100 milyon dolar, 80'lerde 200 milyon dolar, 90'larda ise ortalama 800 milyon dolar civarındaydı. Küçük istisnalar dışında yıllık yatırım 1 milyar dolar seviyesini maalesef pek geçemiyordu. Bu tablo Türkiye'ye yakışmayan, mutlaka değiştirilmesi gereken bir tabloydu. Bu amaçla 2003 yılında gerekli yasal düzenlemeleri hayata geçirdik, gerekli adımları attık, girişimcimizin önündeki engelleri kaldırdık, yatırım ortamını iyileştirdik.
Bu çabamızın karşılığını da kısa zamanda aşama aşama almaya başladık, Türkiye'ye yapılan dış yatırım 2006'da 20 milyar dolara, 2007'de 22 milyar dolar seviyesine ulaştı. 2002 yılında dünyadaki toplam uluslararası yatırımların sadece binde 2'si ülkemize geliyordu, bugün 12'si, yani yüzde 1.2'si Türkiye'ye geliyor. Bu yıl da inşallah uluslararası yatırımlar noktasında hedefimiz olan 15 milyar doları rahatlıkla yakalıyoruz. Bu küresel şartlar göz önüne alındığında, bunlar çok önemli göstergeler, çok sevindirici gelişmelerdir.''
''NİYE KARAMSAR OLALIM''
Dünyadaki genel kanaatin, küresel krizin 2008 yılında uluslararası doğrudan yatırımlar üzerinde etkili olacağı ve dünya genelinde yüzde 10'luk bir düşüşe sebep olacağı şeklinde olduğunu anlatan Erdoğan, şunları ifade etti: ''Buna karşılık Türkiye gibi ekonomisinin pozitif seyrini sürdürebilen ülkelerin, gelişmiş ülkelerin aksine yatırım çekme konusunda çok önemli fırsatlar yakalayabileceği de tahmin ediliyor. Bizim 'krizi fırsata dönüştürmek' derken kastettiğimiz de aslında budur. 2 trilyon dolara yaklaşan büyüklükteki uluslararası doğrudan yatırım potansiyelinden mümkün olan en büyük payı almak için el birliğiyle çalışmamız, bu önemli fırsatı en iyi şekilde değerlendirmemiz gerekiyor. Bunun için de karamsarlığa kapılmaya, kriz edebiyatı yapmaya değil, aksine çok daha fazla çalışmaya, hedeflerimizi çok daha dikkatle kovalamaya ihtiyacımız var. Türkiye'nin bugün yediden yetmişe birlik ve beraberlik içinde eskisinden de daha kararlı biçimde ilerlemeye ihtiyacı var.
Bakınız tablo ortada, yaşanan küresel krize rağmen 2008 yılının ilk 10 ayında 12 milyar 311 milyon dolar yatırım çektik. Hal böyleyken, neden karamsar olalım.''
''TÜRKİYE ÇOK SAĞLAM ZEMİNDE''
Yavaş yavaş belirginleşmeye başlayan bir başka gelişmenin daha olduğunu ve bunun müjdesini vermek istediğini bildiren Erdoğan, Türkiye'nin her geçen gün daha büyük çaptaki sermaye şirketlerinin yatırımlarını çeker hale geldiğini belirtti.
Bu gelişmenin, ekonominin daha hızlı adımlarla ilerleyebileceği yeni bir dönemin habercisi olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları söyledi: ''2007'nin ilk 10 ayında, yatırım yapan 200 bin500 bin dolar sermayeli şirket sayısı 195 iken, bu yıl bu rakam 287'ye yükselmiş durumda. Türkiye'nin bugün geçmişe oranla çok daha büyük bir potansiyele, çok daha zengin fırsatlara sahip olduğunu hepimiz fark etmek durumundayız.
Karamsarlığa kapılmadan hedeflerimizi kovalamak, aştığımız her hedefin yerine daha büyük yeni hedefler koymak zorundayız. Türkiye'nin krizden çıkış reçetesi, rotası, stratejisi budur. Hükümet olarak biz bu yolda ilerliyoruz, yatırımcımızdan çalışan kesimlerimize kadar herkesi de bugüne kadar olduğu gibi yine bu hedefe doğru ilerlemeye çağırıyoruz.
Şunu sizlerden özellikle rica ediyorum; Türkiye çok sağlam bir zeminde, son derece dikkatli ve ihtiyatlı bir şekilde bu küresel krizi atlatmak için tedbirlerini alıyor.
Sizlerin moralini bozmaya, sizleri karamsarlığa sevk etmeye çalışanlara karşı lütfen dikkatli olunuz. Karamsar, kötümser, moral bozucu açıklamalara kulak asmayınız. Bu krizi kendileri için bir rant imkanı olarak görenleri lütfen dikkatle izleyiniz. Türkiye bu krizden, çok daha güçlenerek çıkacak ve kararlı yürüyüşüne hız kesmeden devam edecektir. Türkiye bu potansiyele sahiptir. Türkiye ekonomisi bu güce, bu istikrara, bu sağlam yapıya fazlasıyla sahiptir. Türkiye'nin tüm kurumları tam bir uyum ve koordinasyon içinde çalışıyor, Türkiye'yi geleceğe taşımanın mücadelesini veriyor.''
Erdoğan, ''artık devlet olarak daha önce gidilmeyen ya da gidilemeyen yerlere de giderek, oradaki insanların da ihtiyaçlarına adım adım cevap verdiklerini, ülkenin değişim rüzgarlarını oralarda da estirdiklerini'' belirterek, ''Yıllar yılı bölge halkını istismar eden terör örgütü, bizim bu yurt köşelerinde açtığımız her okulla, her hastaneyle, inşa ettiğimiz her yol, her köprüyle ağır darbeler almaktadır'' dedi.
Erdoğan, televizyonlarda yayımlanan ''Ulusa Sesleniş'' konuşmasında, Kasımda yaptığı yurt dışı temaslara değindi. Türkiye'nin hız kesmeyen diplomatik trafiğini, bu ay yine önemli ve yoğun çalışmalarla devam ettirdiklerini anlatan Başbakan Erdoğan, ABD ve Hindistan'a iki önemli ziyaret gerçekleştirdiğini anımsattı.
Başkanlık seçiminin hemen ardından yeni bir dönemin eşiğinde gittiği ABD'de başta G20 zirvesi olmak üzere üniversite ve düşünce kuruluşlarında konuşmalar yaptığını, bu etkinliklerde başta ekonomik kriz ve terör olmak üzere birçok konuda Türkiye'nin tezlerini ve hassasiyetlerini detaylarıyla anlatma imkanı bulduğunu belirten Erdoğan, halen görevdeki ABD Başkanı George W. Bush başta olmak üzere hem Amerikan yönetiminin temsilcileri hem de çeşitli ülkelerden liderleriyle ortak meseleler hakkında görüş alışverişinde bulunduğunu bildirdi.
İlk kez ziyaret ettiği Hindistan'da iki ülke arasındaki ilişkilerde yeni ve çok daha canlı bir dönemi başlatacak çok yararlı temaslarda bulunduğunu ifade eden Erdoğan, ''Tıpkı Türkiye gibi büyük bir gelişme içinde olan Hindistan'la ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkilerin geliştirilmesi noktasında önemli mesafeler aldık'' diye konuştu. Hindistan gezisinin, Türkiye'nin Asya'daki etkinliğini ve vizyonunu geliştirecek önemli bir açılım fırsatı olarak tarihi değer taşıdığını, bunun gelecek dönemde önemli sonuçları olacağı umudunu taşıdığını belirten Erdoğan, bu ay ayrıca Cenevre'deki Birleşmiş Milletler merkezinde Medeniyetler İttifakı Salonu'nun açılış toplantısına da katıldığını hatırlattı.
MEDENİYETLER İTTİFAKI
21. yüzyılın barış projesi olarak gördükleri ve İspanya ile birlikte öncülüğünü üstlendiği Medeniyetler İttifakı girişiminin kısa bir zaman içinde kurumsallaşma yolunda çok önemli ilerlemeler kaydettiğine dikkati çeken Erdoğan, BM çatısı altında kurulan Medeniyetler İttifakı Dostlar Grubu'nun, 3 yıl gibi kısa bir sürede 76 ülke ve 13 uluslararası örgütün yakın desteğini kazandığını söyledi. Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu: ''Bugün, dünyanın pek çok yerinde yaşanan savaş, çatışma ve anlaşmazlıkların çözümü, barışın evrensel planda yeniden tesisi için Medeniyetler İttifakı Projesi çok önemli bir ilham kaynağı haline gelmiştir. Görüyoruz ki dünya üstünde ayrımcılığı, kutuplaşmayı, çatışmayı körükleyenlere karşı; birliği, bütünlüğü, farklılıkların bir arada yaşatılmasını, barış ve hoşgörüyü destekleyenlerin sesi daha fazla yükselmeye başlıyor. Bu, dünya ve insanlık adına umudun yeniden yükselmesidir. Türkiye dünya barışının sağlanması yolunda daha şimdiden önemli roller oynayan bu barış projesindeki öncülüğünü bundan sonra da gururla sürdürecektir.
Kasım ayı içindeki diplomatik trafiğimiz bu kadarla da sınırlı kalmadı, bizim yaptığımız dış gezilerin yanı sıra pek çok önemli yabancı misafiri de ülkemizde ağırladık.
3 Kasımda Lübnan Başbakanı Sayın Fuad Siniora resmi bir ziyaret için ülkemize geldi, kendisiyle bölgesel sorunları ve son gelişmeleri yeniden değerlendirme imkanı bulduk. Bölgede akan kardeş kanının bir an önce durması, barışın sağlanması ve kalıcı olması için şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da azami gayreti göstermekte kararlı olduğumuzu Sayın Siniora'ya ifade ettik. 6 Kasımda bu defa yeniden seçilen Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın Aliyev'i ülkemizde ağırlamanın mutluluğunu yaşadık.
Sayın Aliyev'le de başta aramızdaki ilişkiler ve bölgesel meseleler olmak üzere birçok konuyu masaya yatırdık, ayrıca Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformu'nun çalışmaları ile ilgili görüş alışverişinde bulunduk. 11 Kasımda İsviçre Konfederasyonu Başkanı Sayın Couchepin ile Ankara'da bir görüşme yaptık. 12 Kasım'da İzmir'de bu kez İtalya Başbakanı Sayın Silvio Berlusconi'yle birlikte Birinci Türkiye-İtalya Zirvesi'ni gerçekleştirdik. İtalya, son yıllarda karşılıklı olarak gösterilen samimi gayretlerle ilişkilerimizi güçlendirdiğimiz, ihracatta üçüncü, ithalatta dördüncü büyük ticari ortağımız haline gelen bir ülke... Dolayısıyla İzmir'de topladığımız bu zirvenin ilişkilerimizi daha da geliştirmek açısından önemli olduğu inancındayız. Türkiyeİtalya Zirve Toplantılarımız her yıl dönüşümlü olarak devam edecek.
Bunun yanı sıra 25 Kasımda Norveç veliaht prensi, 26 Kasımda Arnavutluk Cumhurbaşkanı, 27 Kasımda da Macaristan Başbakanı ve heyetlerini Ankara'da ağırladık.
Bu ziyaretler de gerek ticari ilişkilerimizi geniş bir şekilde ele alarak daha da geliştirme, gerekse ülkelerimiz arasında siyasi işbirliğini güçlendirme bakımından son derece verimli, yararlı oldu. Aynı günlerde Avrupa Parlamentosu Dış ilişkiler komitesi heyeti ile Hollanda dış ticaret bakanı ve heyetini de kabul ettik.
Bu temaslarımızda, hem AB'ne katılım sürecimizle ilgili bilgi ve görüş alış verişinde bulunduk, hem de ticari ilişkilerimizi geliştirmenin yeni imkanları üzerinde durduk.''
AKTİF DİPLOMASİ
Bütün bu baş döndürücü temas trafiğinin, milletinin menfaatlerini dünyanın her yerinde takip etme bakımından çok önemli olduğunu dile getiren Başbakan Erdoğan, ''Aynı zamanda Türkiye'yi uluslararası camiada etkin bir sinerji merkezi haline getirmektedir'' dedi.
Son 6 yılda yürüttükleri, ''aktif diplomasi çalışmalarının sonucu olarak Türkiye her geçen gün dünyanın dikkat çeken, cazibe merkezlerinden biri olma yolunda daha emin adımlarla ilerlediğini'' ifade eden Erdoğan, ''Dünyaya açık, inisiyatif almaktan kaçınmayan, barış ve hoşgörüden yana dış politika anlayışımızı bundan sonra da aynı kararlılıkla sürdürmek amacındayız. Çünkü bu aktif diplomatik çizgimizin Türkiye'ye kazandırdıklarını, Türkiye'nin uluslararası zeminde hızla artan etkinlik ve itibarını her gün yaşıyor, gözlüyoruz'' diye konuştu.
YURT GEZİLERİ
Başbakan Erdoğan, Kasımda yurdun birçok köşesine ziyaretlerde bulunarak, insanların dertlerini, sıkıntılarını, ihtiyaçlarını bizzat kendilerinden dinleme geleneğini de sürdüğünü, bu bölgeleri sadece ziyaret etmekle kalmayıp, aynı zamanda o şehirlere hizmet verecek çok önemli yatırımların, çok önemli tesislerin açılışlarını da gerçekleştirdiğini söyledi.
İstanbul'da ya da Ankara'da yaptığı açılışların benzerlerini birkaç gün sonra Van'da, Hakkari'de ve Erzurum'da da yapmanın mutluluğunu yaşadığını belirten Erdoğan, temaslarıyla ilgili şu bilgileri verdi: ''Bu şehirlerimizin yıllarca ihmal edilen nice sıkıntısına çare olacak bu tesisler, inanıyorum ki Türkiye'nin topyekun kalkınmasının en güzel örnekleri olacaktır.
1 Kasımda gerçekleştirdiğimiz toplu açılışla Van'a 60 yeni ilkokul, 10 Lise, 2 anaokulu, 23 köy okulu, 32 ilave derslik, 12 öğrenci yurdu ve 2 kapalı spor salonu, 2 öğretmenevi ve 122 öğretmen lojmanı kazandırdık. TOKİ eliyle yaptığımız 405 konutu daha sahiplerine dağıttık, bu konutlarla birlikte son 6 yılda TOKİ'nin inşa ettiği konut sayısı 2066'ya ulaştı. Bütün projelerimiz bittiğinde bu sayı 9055'e yükselmiş olacak. İçinde 3 sağlık ocağı da bulunan birçok sağlık tesisi, yine birçok altyapı yatırımının açılışları da bu törenle birlikte yapılmış oldu, başta Morgedik Barajı olmak üzere birçok yeni yatırımın da temelleri atıldı.
Hemen bir gün sonra, 2 Kasımda bu defa Hakkari ve Yüksekova'da yapımı tamamlanan birçok tesisi yine hizmete açtık. Bu tesisler arasında 150'şer yataklı Hakkari ve Yüksekova Devlet hastaneleri, 23 yeni okul, 14 prefabrike okul, 5 sağlık ocağı, 5 sağlıkevi, 277 afet konutu ve birçok yol, köprü, içme suyu projesi de vardı.
9 Kasımda yine açılışlar gerçekleştirmek üzere Doğu Anadolu bölgemizin en büyük şehirlerinden Erzurum'daydık. Orada da başta 600 yataklı Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi olmak üzere birçok sağlık tesisinin, çeşitli KÖYDES yatırımlarının, eğitim, spor ve altyapı yatırımlarının açılışlarını gerçekleştirdik.
Bunlar Van'ın, Hakkari'nin, Erzurum'un makus talihinin nasıl değişmekte olduğunu gösteren yatırımlardır. Sizlere bu bilgileri, bu güzel haberleri veriyorum. Çünkü muradım, her ay yurdumuzun dört bir köşesinin nasıl büyük bir değişim ve atılım içinde olduğunun müjdelerini sizlerle paylaşmaktır.''
TERÖR
Erdoğan, artık devlet olarak daha önce gidilmeyen ya da gidilemeyen yerlere de gidiyor, oradaki insanların da ihtiyaçlarına adım adım cevap verdiklerini, bu ülkenin değişim rüzgarlarını oralarda da estirdiklerini ifade etti. Erdoğan, ''Devletimizin hizmet sancağı bugün Doğusundan, Batısına, Kuzeyinden Güneyine ülkemizin her köşesinde aynı coşkuyla dalgalanıyor'' dedi.
Bu ülkenin her bir köşesini imar etmekte, devletin şefkat elini, hizmet ve imkanlarını bu vatanın her karış toprağına götürmekte kararlı olduklarını dile getiren Erdoğan, konuşmasını şöyle tamamladı: ''Yıllar yılı bölge halkını istismar eden terör örgütü, bizim bu yurt köşelerinde açtığımız her okulla, her hastaneyle, inşa ettiğimiz her yol, her köprüyle ağır darbeler almaktadır.
Rahatsızlıkları, panikleri, insafın, vicdanın alamayacağı menfur planlara tevessül etmeleri de bundandır. Birbirimizin yanında olarak, birbirimizin yaralarını sararak, ekmeğimizi bölüşerek, imkanlarımızı da en adil şekilde paylaşarak, geçmişteki hataları da hakkıyla tamir ederek birlik ve beraberliğimizi eskisinden de güçlü hale getireceğiz.
Neresinde doğmuş olursa olsun, neresinde yaşarsa yaşasın her insanımız ülkesine inanmaya, güvenmeye devam etsin. Bu ülkenin bütün sıkıntılarının çaresinin yine bu ülkenin birliğinde ve dirliğinde olduğundan her vatandaşımız emin olsun.
Türkiye'nin gerçekleştirdiği bu değişim atılımıyla birlikte büyümeye, birlikte kazanmaya, birlikte aydınlanmaya devam edeceğiz. Bu inançla sözlerime son verirken, yaklaşmakta olan Kurban Bayramı'nızı şimdiden kutluyor, sizlere sevdiklerinizle birlikte sağlık ve mutluluklar diliyorum.''