kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
29 Kasım 2008, Cumartesi
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat
Delanoe, Belkıs Kılıçkaya’nın sorularını yanıtladı.

Sağcı Paris'in kalbinde taht kuran solcu başkan

BELKIS KILIÇKAYA - PARİS
28.11.2008
2001'de seçilen Sosyalist Delanoe, 1871'den bu yana Paris'i yöneten ilk solcu başkan. Delanoe, sağcıların egemen olduğu bir kentte, halkın sevgisini kazanmasının sırrını SABAH'a anlattı..
Sosyalist Bertrand Delanoe 2001'deki seçimleri kazandığında Paris'in 1871'den bu yana ilk solcu başkanı oluyordu. Mart ayındaki seçimlerde koltuğunu koruyan Bertrand Delanoe, sağcıların egemen olduğu bir şehirde kendini sevdirdi. Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Teşkilatı'nın toplantısına başkanlık etmek üzere İstanbul'a doğru yola çıkmadan hemen önce, Belediye Sarayı'ndaki Notre Dame Kilisesi'ne bakan odasında SABAH'ın sorularını yanıtladı:

* 1995'te, şehrin etnik olarak çeşitlilik arz eden ve en fakir yerlerinden oy aldınız, 2001'de de başkan seçildiniz. Fransız medyası sizin zaferinizden "bohem burjuvaların zaferi" diye söz etti. Ne demek?
Genelde, genç, şehirli, geçim sıkıntısı olmayan, rahat yasayan, ciddi bir entelektüel birikime sahip insanları yani Paris'in bir bölümünü kastediyorlar. Kısaca "Bobo" diyorlar. Ama Paris gibi bir şehirde, öğrenciler, işçiler, emekliler, ücretliler de var. Paris bir dünya şehri, çok yüzlü... Bütün bu çeşitliliği temsil etme misyonunun bana verilmesi gerçekten onur verici bir şey.

'ÖZGÜRLÜKLER SAVUNULMALI'
* Tunus'ta doğdunuz, üç büyük dinin uyum içinde yasadığı bir yerde büyüdünüz. Sıklıkla, Fransız birliklerinin Tunus'ta şiddet uygulayarak baskı yaptığını izlerken solcu olduğunuzu söylüyorsunuz. Bugün Fransa'da, sağcı hükümetin üç göçmen kökenli üyesinin olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Halkların birbirlerini, tanıma, keşfetme, sayması ve güvenmesi hiçbir zaman bitmeyecek şeylerdir. Tunus'tan, başkalarıyla paylaşmanın ne demek olduğuna dair çok hatıram var. Baskı, hoşgörüsüzlüğe ilişkin olaylar da çocukluk hatıralarımı şekillendirdi. Bugünün Fransa'sının 'Gerçek bir eşitlik ve çeşitliliği tanımak' konusunda yolu tamamladığı inancında değilim. Hükümete gelince, olumlu gelişmeler var. Ama aynı zamanda, bu hükümette, milli kimliği korumakla görevli göçmenlerden sorumlu bir bakan da olduğunu, yabancılar için DNA testleri yapılmasını önerdiklerini de unutmuyorum. Özgürlüklerin savunulması ve elde edilmesi her zamankinden daha önemli. Tunus'un ise geleceği parlak. Ama başka yerlerde olduğu gibi bu ufuğun adı demokrasidir.