TRT 1'de cumartesi öğleden sonra ekrana gelen Kumkapı Çalgıcıları belgeselini izlerken, gözlerime inanamadım. O TRT değil miydi ki içkiyi, sigarayı buzlayan? O TRT değil miydi ki yayınları ve istihdam ettiği kadrolarıyla "gerici" diye damgalanan? Vallahi şaşırdım kaldım... Belgeselde Kumkapı'nın 100 yıllık eğlence kültürü tanıtılıyordu. Masalarında kendi hallerinde eğlenen çakırkeyif insanlarla konuşuluyor, çalgıcılarla sohbet ediliyor, restoran sahipleri ve mezeciler tanıtılıyordu. Ünlü Agop'un torunlarıyla birlikte Çamur Şevket, Çapari Arif, Esen Çam'ın seyyar lakerdası, Macit Karamürsel'in merhum annesinin ölmeden el verdiği karısına hazırlattığı enfes midye dolmaları TRT ekranında resm-i geçit yapıyordu ... İçkiyle pek aram yoktur. Ama Kumkapı'nın o kendine özgü havasını çok severim. Zira Kumkapı sadece alkolden ibaret değildir. Oradaki muhabbet kültürü, yılların rafine zevklerinden, hem asil hem kalender sofra insanlarının alışkanlıklarından süzülmüştür. TRT'nin belgeseli de izleyenleri alkole özendirmeden, işte tam da bu noktaya vurgu yapmayı başardı. Hem de hiç bir kaygıya, komplekse, korkuya yer bırakmadan... Ben en çok masaları dolaşan klarnetçinin sözlerini sevdim: "Bunu hep çalmalısın. Çalmazsan eğer o sana bozuk çalar. Dışarıda lapa lapa kar yağarken evde karına çalmalısın mesela... Çünkü çiçek gibidir klarnet, bakmazsan solar..." Belgeseli, TRT'nin yıllardır arasına sıkıştığı dar kalıplardan silkinerek kurtulma çabasına yeni bir örnek olarak yorumladım.
Yayın tarihi: 15 Kasım 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/11/15/gny/haber,1DCC50586E294383AB7CA257882A288D.html
Tüm hakları saklıdır.