Tıklım tıklım doluydu, İsrail Filarmoni'nin 3 bin kişilik konser salonu.. Dahası iki yandaki koridorlar da ayakta duranlarla doluydu..
Dünyanın en ünlü şefi Zubin Mehta'nın direktörlüğünü yaptığı ve yönettiği orkestranın sezon açılış konserini büyük bir coşkuyla karşılıyordu Tel Avivliler..
Ama geçen dakikalar gösterdi ki, bu coşkunun bir önemli sebebi Fazıl Say, daha önemli sebebi de, Fazıl Say'ın Türk oluşuydu. Zubin ve orkestrası, açılışı İsrail milli marşıyla yaptı. Sonra kulise gitti büyük şef ve yanında Fazıl'la geri döndü. O andan itibaren de nefesler kesildi. Ta ki Fazıl son notayı basana kadar. O anda kıyamet koptu ve bir daha dinmedi.. Yıkıldı koca salon dakikalarca.. Bir futbol maçındaki gibi tempolar tutuldu, "Bis" diye.. Fazıl buram buram Anadolu, buram buram Veysel kokan kendi bestesi Karatoprak için tekrar piyano başına otururken Zubin sahneyi terk etmedi. Gitti boş bulduğu bir orkestra koltuğuna oturdu ve sonuna kadar da o da alkışlarla izledi Fazıl'ı..
Bis bitti, alkışlar daha da çılgınlaştı.. Fazıl bir daha oturdu, bu defa Allaturca'yı çaldı, Mozart'dan.. Ama aslında Fazıl'ın Allaturcasıydı bu.. Nasıl harika bir caz yorumuydu, ritmiyle ve Fazıl'ın araya koyduğu varyasyonlarıyla.. Bir klasik müzik konserinde ilk defa şahit oldum.. Alkışlar bu varyasyonların üzerine bindi.. Fazıl Allaturcası sık sık alkışlarla kesildi. Salon çıldırdı.. Fazıl Zubin'e baktı, kurtarsın diye.. Zubin, sandalyesinde öyle mutlu oturuyordu ki..
"İş başa düştü" dedi, Fazıl.. Birinci kemancının yanına gitti. Elinden tuttu, kaldırdı ve kulise sürükledi yanında.. O zaman orkestra da kalktı yerinden.. O zaman bitti Fazıllı bölüm..
Ve ne oldu bilir misiniz?..
Koridorlar tamamen boşaldı. Koltuklardan da kalkıp gidenler oldu..
O insanlar, Fazıl'a gelmişlerdi..
Ertesi sabah Tel Aviv'i gezerken, plakçı dükkanlarını dolaşırken ve halkla konuşurken, ora insanlarının İbrahim Tatlıses'i de, Orhan Gencebay'ı da yakından tanıdıklarını, koca koca resimlerini, posterlerini dükkanlarına astıklarını gördük..
İsrail devleti Türkiye ile dost.. Ama İsrail halkı da Türk'ü yürekten seviyor.. Politika icabı falan değil.. Yürekten.. İsrail'i gördükten ve ora insanını yakından tanıyıp, duygularını özümsedikten sonra daha iyi anladım, dünyadaki o güçlü Yahudi lobisinin neden hemen her olayda Türkleri ve
Türkiye'yi desteklediklerini..
Konserin ikinci bölümünde hepimizi büyüleyen bir Mahler yöneten Zubin, ardından bizi bir Hint lokantasına Tandoori'ye davet etti.. İsrail Filarmoni dostlarından birkaç kişi ve biz, Fazıl, Nebil, Haşo, ben..
Orkestra karşısındaki o karizmatik dev, dostları arasında adeta saklanan sessiz, hem de nasıl sıradan görünümlü bir adam, inanmazsınız.. Hoş bir sohbet, müthiş lezzetli bir yemek oldu. Nerdeyse on beş çeşit kondu önümüze, Hint Mutfağından.. Ötekileri bilmem ama, ben son zamanlarda böyle tıka basa, böyle domuzlar gibi yediğimi hatırlamıyorum..
"Bu gece uyku tutmaz" dedim.. Ama hayret, ne onca yemek ağırlık yaptı midemde, ne de onca Hint baharatı tatsızlık.. Kafamı yastığa koydum.. Anında mışıl..
Mutluluk, uykunun en iyi ilacı..
Türk olmanın ve Türkleri bu kadar seven insanların arasında bulunmanın mutluluğu..
Bugünkü Tüm Yazıları
Böylesi bir Türk sevgisi..
Yayın tarihi: 8 Kasım 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/11/08//haber,F5E2BB2CAEA04FDD8C0890FBE5E7E7ED.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.