Yo mama, Osama, Bahama... Adını hepsi ile karıştırıp, dalga geçtiler. Ama ben iki yıl önce onun farkını anlamış, hatta bir gün bu adın akıllardan silinmeyeceğini sizlerle paylaşmıştım. Nihayet o gün geldi ve Barack Obama Amerika'nın 44. başkanı seçildi. Fransızlar ona 'milföy' diyor. Çünkü siyahı, beyazı, Müslümanı, Hıristiyanı, zengini, fakiri, kendilerinde ondan bir yaprak, bir kat buluyor...
OBAMA'YA OY TOPLADIM
Sevgili okurlar, biliyorsunuz köşemde sık sık Obama'ya duyduğum hayranlığı sizlerle paylaştım. Yetmedi, bu hafta
Türkiye'deyim, art arda yer aldığım
televizyon programlarında farkını anlattım. Yetmedi, Amerika'da kampanyasında gönüllü çalışarak kapı kapı dolaşıp, Obama için oy topladım... Neden? Ben bir kadın olarak hayatımda ilk defa politikaya ilgi gösteriyorum. Ve anladım ki, genelde kadınların politikaya ilgisizliğinin nedeni, akılları ermediği için değil; kendilerini motive edecek, çıkarcı ve egoist yönü yerine, insan yönünü gösterebilen bir liderin eksikliğiymiş... Sonuçların açıklandığı gün, Avustralya'dan Yeni Zelanda'ya, Belçika'dan
Almanya'ya, Fransa'dan Portekiz'e milyonlarca insan sanki yeni yılı kutluyormuş gibi sokağa döküldü. Çünkü hız, hırs ve şiddet dolu bu dünyada artık bir şeylerin değişmesi gerektiği, aynı tip politikacılarla farklı sonuçlar beklenemeyeceğini her gün daha çok insan fark ediyor ve daha farkında bir yaşama doğru adım atıyor. Çocuklarının geleceğinden umut kesmek istemiyorlar. Barack Obama'nın başkan seçilmesinin en önemli noktalarından biri de bu. Çünkü Obama bir lider olarak, "Bizleri birbirimize bağlayan sebepler, ayıran sebeplerden daha büyük" diyor. "Korkularım, beklentilerim, hayallerim ve çocuğuma sevgim seninkinden farklı değil" diyor ve kendini bir başkasının yerine koyup, onun hissettiğini hissedebilmekten bahsediyor. Etnik, ırksal, dinsel ayrımcılığın getirdiği yaraları sarmak istiyor. Bunun için de tüm dünyada milyonlarca insanı kendi küçük dünyalarından çıkmaya ve adım atmaya motive edebiliyor. Düşünebiliyor musunuz, Amerika'da 18-24 yaş arası oy sandıklarına gidenlerde rekor düzeyde katılım yaşandı. İnsanlar bu değişimi sağlayabilmek için bazı bölgelerde sekiz saat kuyrukta bekleyip, oy kullandılar. Amerika'nın zaten en büyük özelliği bu kadar farklı etniği, ırkı, dini, inancı bir araya toplamış bir ülke olması değil miydi? Son sekiz yıldır Amerikalılar bunu unutmuşa benziyorlardı. Ama derin uykularından nihayet uyandılar ve korkuya değil, umuda dayanan bir karar verdiler. 4 Kasım Salı günü tarih yazıldı, köklü değişim için ilk adım atıldı ve Harvard Hukuk Fakültesi mezunu, Grammy ödüllü Obama, Amerika'nın ilk siyahi başkanı oldu.
BİRAZ FAZLA MÜKEMMEL
"En kuvvetli yönüm; alçakgönüllülüğüm, en zayıf yönüm; biraz fazla mükemmelim" diye espri yapıyor Obama. Şimdilerde bir rock yıldızı gibi görülüyor. Ama ortalık yatıştıktan sonra bile ılımlı tavrı, empati yeteneği, aynı fikirde olmasa bile dinleyebilme özelliği ve etrafında sadece çok akıllı, çalışkan ve dürüst insanları tutması nedeniyle ben onun 'politikanın yüzünü değiştiren lider' olacağına tüm kalbimle inanıyorum. Tabii ki dünyanın içinde bulunduğu krizi sadece umut etmek kurtarmayacak ama Gary Hart'ın söylediği gibi "Mükemmel başkanlar sakin zamanlarda değil, kaosun ve krizin olduğu dönemlerde ortaya çıkarlar."
Yayın tarihi: 8 Kasım 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/11/08/gny/haber,594EFF2C71334010B1F025B9560EEBDB.html
Tüm hakları saklıdır.