Aşk Yakar’ın genç âşıkları!
Aşk yakar da, nereye kadar?
Tabii ki aşk yakar sayın okurlar. Bu tosun dış görünüşüme aldanmayın, ben de bir kalp taşıyorum ve nice aşk acısı çekmişliğim vardır. Hatta genel olarak reddedildiğim için, bu işte en çok ben yanmışımdır vesselam... Fakat Ihlamurlar Altında'yı gömlek yakası gibi ters-yüz ederek dizi çekilirse aşk yakmaz, gazı bitmiş çakmak gibi olur gönüller.
Haliyle de, boş sokaktan geçecek birilerini ararsınız ki, ateş isteyesiniz.
Dizi rahatsızı okur derhal fark etmiştir, Meltem Cumbul-Özcan Deniz ikilisinin yeni dizisine laf ediyorum alenen. Arkadaşım, bir kere bu ikili olmaz. Dikkat edin, her iddialı dizi en azından bir yeni yüz çıkarıp, kuvvetli oyuncuların yanında o yüzü tüketime sunuyor. İzleyici iki tüketilmiş yüzü karşısında görünce, ister istemez, "Yine mi arkadaşım ya?!" diyor ve ilk dakika golü ile dizi olaya mağlup başlıyor.
Kendi adıma, her yeni başlayan diziye görev icabı şöyle bir bakıyorum, Aşk Yakar'a da baktım tabii olarak, "Hah!" dedim, "Bir gazı kaçmış çakmak daha!"
İNSAN HEP AYNI ROLÜ OYNAR MI?
Şimdi, izlememiş olanlar için hemen belirteyim, Meltem Cumbul ile Özcan Deniz parasızlık yüzünden birbiriyle evlenemeyen iki aynı mahalleli gençtir; Özcan Deniz, tabii ki sıradan bir meslek sahibi değildir ve kick-boks tabir edilen tepişme sanatları hocası olarak bir spor salonunda vazifelidir. Bir gün salona, ayıptır söylemesi, cillop gibi Ece Sükan gelir, tepişme hocası kahramanımızla karşılıklı karakter gösterisi yaparak cilveleşirler ve biz anlarız ki Özcan Deniz iki hanım arasında kalacaktır.
Üstelik, Ece Sükan, cillop olmasının yanı sıra Porsche marka otomobil sahibi bir büyük burjuvadır...
Şimdi, arkadaşım, madem bir kast yapıyorsunuz, doğru yapın. Belli ki, yoksul oğlan -yoksul kız- devreye giren zengin manita kurgusu üzerinden diziye reyting yedirmek istiyorsunuz.
Ne var ki, kurduğunuz kast, geçkin oğlan -geçkin kız- cillop gibi zengin manita olunca, izleyicinin zihninde, daha ilk andan itibaren, "Arkadaşım ben senin yerinde olsam, bu zengin manitaya uçarak giderim, dönüp de arkama bakmam bile!" fikri yaratıyorsunuz... Hadi bunu, yani Ece Sükan sülününü bir kenara bırakalım, Meltem Cumbul-Özcan Deniz ikilisine evlenmekte güçlük çeken genç çifti oynattırmak hangi parlak zekânın ürünüdür? Özcan Deniz kaç yıl evvel orta yaşlı ağa, işadamı, vs. falan oynuyordu, şimdi mahallenin toy delikanlısı olur mu bu arkadaştan?! Meltem Cumbul konusunu ise, hanımlara karşı hep nazik olmak istediğim için hiç açmıyorum ama insan hep mi aynı rolü oynar arkadaş? Neyse efendim, ben zaten bu işlerin insanı değilim. Misal, milletin deli gibi reytinglerle beslediği Yaprak Dökümü'nü hiçbir zaman izleyemedim. Sadece fragmanlarına denk geliyorum ve, "Arkadaş biz bu kadar mı kasvetli bir millet olduk?" diye düşünüyorum. Ve bu dizi o kadar uzun sürdü ki, fragmanlarda Halil Ergün'ün sürekli zırlayan suratını görmekten hepimize fenalık geldi.
Anlaşılan, arkadaşın kulak arkası bile elden gitmiş. Normal bir insan, bu kadar kazığın üzerine her türlü ince hastalığa kapılır, giderdi. Adam turp gibi, zırlamaya devam ediyor! Anlamadım bu işi.
Halil Bey, bu arada yerel seçimler yaklaşıyor. Beyoğlu'na niyetiniz varsa, diziyi bitirip imaj düzeltme işine girme zamanıdır, belirteyim..
Yayın tarihi: 8 Kasım 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/11/08/ct/haber,32BCD8ABC1994A14BFCB46E6ADF7D07A.html
Tüm hakları saklıdır.