kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
7 Kasım 2008, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
ERDAL ŞAFAK

Prag notları

Umarız "Obamania"nın etkisi biraz hafiflemiş, ABD'deki değişimin gerçek olduğuna kendinizi çimdikletmeden inanmaya başlamışsınızdır. Biz ise Dışişleri Bakanı Ali Babacan'la Avrupa turuna devam ediyoruz.
Bahar gibi bir akşam vakti Çek Cumhuriyeti'nin başkenti Prag'a indik. (İnanın; "Prag İlkbaharı"nı kastetmiyoruz. Ama laf aramızda; neydi o Mehmet Ali Aybar ile Behice Boran'ı kanlı bıçaklı yapan "Güleryüzlü sosyalizm" bilimsel tartışmaları. Neyse; eski yaraları kaşımayalım ama şu kadarını söyleyelim: Türk solunun solunu dümdüz eden Kızıl Ordu tanklarının izleri çoktan kaybolmuş.)
Prag'a ziyaretimizin nedeni rutin görüntüsü altında iddialı hedefler gizleyen bir gündem üstüne görüş alışverişinde bulunmak. Gündemin ilk maddesinde "İkili ilişkileri geliştirmek" yazılı. İkinci sırada "AB ile ilişkiler" var. Sonra da "Kıbrıs".
Son iki madde birbiriyle bağlantılı. Şöyle: Çek Cumhuriyeti yıl başında Fransa'dan dönem başkanlığını devralıyor. (Gerçi Çekler'e "Siz imbatın ne olduğunu bile bilmezsiniz, o nedenle Akdeniz İçin Birlik girişiminde başkanlığı ben götüreyim" diyen Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy allem edip kalem edip muradına erdi. Gerçi yine Sarkozy yine Çekler'e "Siz avro bölgesinde bile yer almıyorsunuz, Avrupa para politikalarıyla ne ilginiz olabilir, Eurofinans'ın başkanlığını da ben götüreyim" tezini de kabul ettirmek üzere; yani Prag yarım-yamalak başkanlık yapacak ama olsun.)
Paragrafın başına dönelim; Çek Cumhuriyeti yıl başında Fransa'dan dönem başkanlığını devralıyor. Türkiye'nin AB sürecini ister hızlandırır, ister "Her 6 ayda 2 başlık açılması" gizli anlaşmasını sürdürür; keyfine kalmış. Ama Çekler'in dönem başkanlığında bir saatli bombanın tiktakları hızlanacak: Kıbrıs.
KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile Rum Yönetimi lideri Dimitris Hristofyas'ın adanın iki bölgesini ve iki halkını yeniden tek devlet çatısı altında birleştirmek için yürüttükleri görüşmelerin bir "Son tarih"i var. Her ne kadar açıkça telaffuz edilmese de bu, 2009'un ilk yarısının sonu kabul ediliyor. Yani, Çek Cumhuriyeti'nin AB dönem başkanlığının sona ereceği günlerle Kıbrıs'ta müzakerelerin finali çakışıyor.
Görüşmeler olumlu sonuçlanır, anlaşma iki halkın onayına sunulacak noktaya götürülürse ve referandumda iki taraf da birleşme iradesini ortaya koyarsa, sorun yok. Ancak müzakereler iyi sonla bitmezse veya referandumda taraflardan biri ya da ikisi "Hayır" derse, yandı gülüm keten helva.

Türk dostu AB düşmanı
O zaman kabağın her zaman olduğu gibiTürkiye'nin başında patlaması riski epey fazla. Neden? Çünkü AB'nin 2006 zirvesinde Türkiye'yle müzakerelerin 8 başlığı Kıbrıs yüzünden buzdolabına kaldırılırken bir mutabakat da beyan edildi: "Türkiye, 2009 sonundaki zirveye kadar limanlarını ve havaalanlarını Rumlar'a açmazsa yeniden düşüneceğiz." Anlamı: Müzakereleri sorgulayacağız. Oysa Türkiye haklı olarak limanları ve havaalanlarını Rumlar'a açmayı iki koşuldan birinin yerine gelmesine bağladı: Ya çözüm ya KKTC'ye izolasyonların kaldırılması.
İşte bütün bu hengame de AB'nin eski Doğu bloku ülkelerinden ilk dönem başkanı olacak Çek Cumhuriyeti'ne denk geldi. Şansına küssün.
Ve Babacan, işi sağlama bağlamak için Roma'dan Prag'a geçerken, Ankara'dan da Kıbrıs dosyasına en hakim diplomatı, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Büyükelçi Ertuğrul Apakan'ı Çek Cumhuriyeti başkentine çağırdı. "Dönem başkanlığınız boyunca, AB üyesi olması nedeniyle sürekli Rumlar'la görüşeceksiniz. Hiç değilse en başta bizi bir dinleyin" demek için. Yeniden bahar günleri yaşayan Prag'da Kıbrıs'ı yazmak biraz "Anakronik" ama neylersiniz; devletlerin gündemi farklı oluyor.
Siz bu satırları okurken biz Çek Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Vaclav Klaus'la görüşmüş olacağız. Söyleyeceklerini kestirebiliyoruz: "Aklınızı peynir ekmekle mi yediniz? Ne diye AB için çırpınıp duruyorsunuz? Geleceği olmayan bir oluşum bu."
"Europhobe" Klaus'un nüktedanlığına verip geçeceğiz. "Adam haklı mıydı, değil miydi" diye, ilerde, son virajı (2014 mü, 2023 mü?) döndükten sonra -belki-sorgularız. Şimdi o lüksümüz veya keyfe kederliğimiz yok.